Asker-siyaset Derinya

Mert Özdağ

Derinya Barikatı ile ilgili yaşanan siyaset-asker krizini konu alan yazımı Cumartesi günü yazmıştım.

Bu konuda olumlu-olumsuz çok tepki aldım.

Yazımda açık açık Cumhurbaşkanı Akıncı'yı eleştirmiş, bir an önce irade ortaya koyması yönünde çağrıda bulunmuştum.

2006'daki Lokmacı Barikatı’nın açılışında yine asker-siyaset gerilimi yaşandığını hatırlatmış, o günlerden bazı notlar aktarmıştım.

Derinya ile Lokmacı krizlerinin çok benzeştiğine dikkat çekmiş, siyasette 'irade' sorununun en gerekli olduğu dönemlerin böylesi gergin dönemler olduğuna vurgu yapmıştım.

Beni takip edenler bilir.
Parmağımın arkasına saklanmıyorum, Mustafa Akıncı'yı Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce de eleştiriyordum.
Şimdi de eleştiriyorum.
Öyle görünüyor ki daha çok eleştireceğim.

İçinde bulunduğumuz günlerde amacım Akıncı'yı yermek değil.
Tam tersine, sürecin tıkanmışlığına dikkat çekmek ve konuyu gündeme taşımaktan başka hedefim yok.
Zira yazımda askerle yaşanan krizde siyasi iradeye ihtiyaç olduğunu söylüyorum.
Şimdiye kadar izlediğim kadarıyla da böylesi bir iradenin olduğuna dair şüphelerim var.

KIBRIS POSTASI'ndan sevgili meslektaşım Ulaş Barış dünkü köşesini bu konuya ayırdı.
Benim yazıma atfen yazılan köşe yazısında bazı görüşlere yer verdi Ulaş…

Hemen hemen birçok noktada aynı düşündüğüm Ulaş Barış, yazısının bir bölümünde  “Çözümcü duruşu tartışma kaldırmayan cumhurbaşkanına sahip çıkmak bence en başta basın mensuplarına düşmektedir” diye de eklemiş.
İşte tam da bu noktada farkı düşünüyoruz sevgili Ulaş Barış’la…

Ben Mustafa Akıncı'yı “çözümcü duruşu tartışma kaldırmayan” bir lider olarak görmüyorum. Şimdi detayına girecek değilim ama 'tartışma kaldıran' süreçleri yaşayıp göreceğiz.
Umarım yanılırım. İlerleyen dönemde yine tartışırız. Derinya’ya dönecek olursak; bu kriz tam da ‘tartışma kaldıran’ bir zemin yaratıyor bizlere…
Dedim ya, böylesi bir dönemler Saray’daki Cumhurbaşkanı’nın iradesini ortaya koyacak fırsatlar yaratıyor.
Ve sonuçları da ‘tartışma’ kaldırıyor.
Hem sonuçları, hem de süreç içinde yaşananlar tartışma kaldırıyor.

Olumlu veya olumsuz, hiç fark etmez.
Şimdiye kadar ortaya konan performans henüz barikatı yıkacak düzeyde değil.
Ben buna dikkat çekiyorum.
Bunun tersini söyleyen biri var mı?
Varsa çıksın kanıtlasın.
Sanmıyorum.
Sorun yalnızca irade de değil…
Bunun bir de ‘iş bitirme’ tarafı da var tabii…
Bir şeyi hayal etmek, istemek başka şey, uğraşıp didinip hayata geçirmek başka…

Yazımda diyorum ki ;
“Bu kilidi açacak bir liderliğe ihtiyaç var şimdi.
Çaba sarf edecek bir lidere…
Saray’da oturup olanları izleyen bir lidere değil!..
Kıbrıslı Türklerin iradesini kullanacak bir lider lazım şimdi!
'Komutan çizmeyi aştı' işte!..
‘Dur’ diyecek biri aranıyor. Var mı?”

Evet, gerçekten var mı diye merak ediyorum.
Lokmacı’da yaşadıklarımız ortadayken kamuoyunun sessizliğine de bir anlam veremiyorum üstelik…
Hatırlayınız o günleri…
Lokmacı’da asker kapının açılmaması için adeta direnirken yer yerinden oynamıştı.
'Komutan çizmeyi yine aştı' işte!..
Şimdi neden herkes sessiz?
Çok merak ediyorum.

Acaba Saray’daki liderimize 'tartışma kaldırmayan' güvenimiz bu sessiz ortamı yaratmış olabilir mi?
“Nasıl olsa Akıncı halleder” yaklaşımı Akıncı'yı böylesi süreçlerde yalnız bırakmış olamaz mı?
Derinya konusunda 3-5 duyarlı gazeteci ve aktivistin değil tüm toplumun sesi çıksa Akıncı’nın eli güçlenmez mi?

Bence güçlenir.
Olması gereken de bu aslında…
Lokmacı’daki gibi bu konuyu gündemin en sesli-tantanalı konusu yapmazsak Cumhurbaşkanlığı askeri makamlar karşısında zayıf kalabilir.
İşte bu nedenle 'kışkırtan' sözler yazıyorum Sevgili Ulaş Barış.
Komutan çizmeyi aştı diyorum.
İrade lazım diyorum.
Böyle bir lider var mı diye soruyorum

Belki birileri senin ve benim gibi harekete geçer, konu gündem olur diye uğraşıyorum, çomak sokuyorum. Ama görüyorum ki senin güzel köşe yazın gibi tepkiler dışında, seviyesiz tepkilerle de karşılaşıyorum.
Üstelik bu tepkileri Akıncı'ya yakın siyasetteki kişiler yapıyor.
Akıncı'ya sahip çıkmak uğruna kör gözlerle krizleri okumayı tercih ediyorlar.
Üzülüyorum açıkçası…
Bir 'sandalet' kadar konuşmuyoruz Derinya'daki krizi mesela... Buna yanıyorum... Neyse…

***

Evet çözümden başka hedefimiz yok.
Bu yolda ter dökmeye devam edeceğiz.
Gerekirse askeri krizleri gündeme getireceğiz, gerekirse kimileri tarafından hakarete de uğrayacağız Sevgili Ulaş… Ama bileceğiz ki 'kamuoyunu yönetemezsek' bu iş olmayacak.
Derinya, Lokmacı ya da referandum süreçleri…
Hepsi birer irede ve algı operasyonu sonucunda şekilleniyor.
Ve bu operasyonlarda bizim gibi çözüm odaklı gazetecilere çok iş düşüyor.
Saray’daki lidere inanırız, ya da inanmayız, hiç fark etmez.
Az daha hareketlenmezsek asker siyasete gölge etmeye, Derinya da kapalı kalmaya devam edecek. Akıncı ise yalnız kalmaya mahkum…
Bu krizdeki en büyük korkum  bu… 

---------------------------------------------------------------------

Cumartesi günü yayınlanan “Derinya” konusundaki köşe yazımı KIBRIS POSTASI’ndan Ulaş Barış dışında DETAY’dan Oshan Sabırlı ve AFRİKA’dan bir kişi de konu etti. Sevgili Oshan, Akıncı'ya siyaseten bağlı birisi, o nedenle yazısını keyifle, tebessüm ederek okudum. Afrika’daki kişinin yazısını ise üzülerek okudum.Çirkin bir üslup kullanmayı tercih etti, şahsıma hakaret etti, bu nedenle cevap vermeyeceğim. Yaşına veriyorum. Yapacak bir şey yok.