Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2026 yılının ilk asgari ücretini belirleme çalışmalarına, geçtiğimiz hafta ilk toplantısını yaparak başladı.
İkinci toplantı, 7 Ocak 2026'da yapılacak. İlk toplantıda, ücret konusuna girilmeden, taraflar pozisyonlarını, görüşlerini dile getirip, bir sonraki toplantının tarihini belirlediler.
Taraflar, Ocak ayının ortasına kadar, asgari ücret rakamını belirlemek istediklerini söylediler. Beklentimiz, her iki tarafın uzlaşısıyla, ortak müştereklerde anlaşarak, asgari ücretin gecikmeden belirlenmesidir.
Ülkemizde yüksek enflasyon ve ona bağlı pahalılık bu kadar yüksek olmasa , işverenin asgari ücret artışlarına itirazı bu düzeyde olmayacaktır. Eğer, ülkemizde yüz 10 ve altında yıllık enflasyon olsa, maaş ve asgari ücret artışları bu derece tartışılmayacaktır. Nitekim, ülkemiz geçmişte, yüzde 10 civarı veya altında çok defa enflasyon oranları yaşamıştır.
Özel sektör işletmeleri de, yanlarında çalışan sadece asgari ücretlilere değil, tüm çalışanlarına, hayat pahalılığı oranında maaş artışı yapmalıdır.
Kamu çalışanları, emeklileri ve sosyal sigorta emeklileri, belirlenen 6 aylık hayat pahalılığını, ocak ayı sonunda maaş artışı olarak alacaklardır. Bu oranı asgari ücretliler de almalıdır. Aksi halde, bu durum eşitsizlik ve adaletsizlik yaratacak, on binlerce asgari ücretli mağdur olacak, toplumsal huzursuzluk artacaktır.
Ülkemizde yaklaşık 165 bin kişi aktif sosyal sigortalı olarak bulunmaktadır. Bu rakamın yaklaşık yüzde 60’ ı yatırımlarını asgari ücretten yapmaktadır. Ayrıca, sigortalı çalışanların yüzde 47’ si KKTC, yüzde 28’i TC ve yüzde 25’ inin de 3. Ülke vatandaşı olduğu gerçeği ortadadır.
Yeni asgari ücretin artması ile, asgari ücretin biraz üstünde maaş alanlara yapılacak artışla birlikte, eğer vergi matrah dilimlerinde düzenleme yapılmazsa, bu durumda olan çalışanların üzerindeki vergi yükü daha da artacaktır. Hükümet, bu konuda hızla tedbir almalı ve enflasyon oranı kadar vergi dilimlerinde düzenleme yapmalıdır.
Sadece gıda harcamalarını kapsayan açlık sınırı da, günden güne yükselmekte, asgari ücret gıda harcamalarına bile yetmemekte, diğer harcamalara para kalmamaktadır.
Asgari ücretin artması ile, zor durumda olan asgari ücretliler biraz olsun nefes alabileceklerdir. Ancak, mal ve hizmetlere yapılan zamlar devam ettiği taktirde, bu artış kısa sürede eriyecektir.
Ülke o kadar pahalı hale gelmiştir ki, resmi enflasyon rakamlarına göre Avrupa’ da birinciyiz. Bu bağlamda, geçinemeyen insanlarımız, ihtiyaçlarını, kredi kartı kullanımını artırarak, yani borçlanarak karşılamak zorunda kalmaktadırlar. Son yıllarda, kredi kartı borçları da hızlı bir artış göstermektedir.
Aşırı pahalılık, özellikle asgari ücretle çalışanlar ile sosyal yardım ve engelli maaşı alanları, çok daha fazla perişan etmektedir.
Öte yandan, hayat pahalılığı oranının, kamu çalışanları ve emeklilere uygulandığı gibi, asgari ücrete de, otomatik olarak yansıtılması konusunda, asgari ücret yasasında düzenleme yapılması da düşünülmelidir.
Asgari ücret konusunda, her yıl ayni söylemlerle, tepki ve itirazlarla karşılaşmak istemiyorsak, taraflar bir araya gelip, yasal değişiklik konusunda uzlaşmaya çalışmalıdır.
Asgari ücret artışı, özellikle küçük işletme ve esnafların maliyetlerini artırıp, işçi çıkarmalarına veya kayıt dışına yol açacaksa, bu sorunu önlemek gerekmektedir.
Bu bağlamda, devlet tarafından işletmelere işveren prim desteği verilmesi uygulamasına kıstas ve kriterlere göre devam edilmeli ve özellikle küçük esnaf ve küçük işletmelere daha fazla işveren prim desteği sağlanmalıdır.
Zira, İstihdamı Destek Merkezinden her ay 200 milyon TL civarı kaynak işveren prim desteği olarak dağıtılmaktadır. Aslında bu kaynak, esas amacı olan, yerli istihdamı desteklemek amacıyla toplanmaktadır.
Dövizde, enerji fiyatlarında ve personel giderlerinde yaşanan yükseliş, girdi maliyetlerini yükseltmekte, tüm mal ve hizmetlere zam olarak yansımaktadır. Bu da, enflasyonu aşırı yükseltmekte, vatandaşların ise satın alma gücünü önemli oranda düşürmektedir.
Bazen, döviz ve petrol fiyatları dengeli iken, satılan malın alış fiyatı ayni iken, sadece asgari ücretin artması ile, ülkedeki mal ve hizmetlere okkalı zamların gelmesi, halkın tepkisine neden olmakta ve enflasyonu yükseltmektedir.
Enflasyon düşmeyip, piyasa ucuzlamadığı sürece ve zamların devamı halinde, yeni asgari ücret de, çalışanları çok fazla rahatlatmayacaktır. Asgari ücretin yükseltilmesi önemlidir. Ancak, halkın alım gücünün artırılması daha da önemlidir.
Asgari ücretin artması ile, tüm mal ve hizmetlerde yeni zam furyası olasılığı, halk arasında endişe ile beklenmektedir. Piyasayı ucuzlatmak için, Hükümet, KDV ve fon indirimlerini özellikle, gıda, ilaç, eğitim malzemeleri, temizlik ürünlerinde sınırlı değil, kapsamlı uygulamalı, denetim ve ceza konusunu ihmal etmemelidir. Bugüne kadar, yeterli tedbirler alınmamış, enflasyonla mücadele önemsenmemiştir.