Aristo: Mevkilerini para ile satan kimseler,  masraflarını geri almak yoluna düşerler

Serhat İncirli

Milliyetçi belediye başkan adaylarımız... 
İki – üç tanesini al dışarı...
Hepsi milli davanın adayı!

-*-*-

Neden milli dava adayı?
Yanıt gayet açık!
Baksanıza büyüklerine!
Kimisi özel yaşamdan sabıkalı...
Kimisi rüşvetten sabıkalı...
Kimisi hatta tamamına yakını “yalandan” başka bir şey söylemiyor ve 24 saat “hamasi” nutuk sallayabiliyor!

-*-*-

En Doğu’dan alalım; vakt-ı zamanında, özel bir şirketten 3 milyon dolar “sus payı” aldığı iddia edilen mi istersiniz; asıl görevi DAÜ’ye maddi kaynak bulmak olan ama bu üniversiteyi 300 milyon TL zarara sokan mı?

-*-*-

Ama söylediğim gibi; KKTC’de sağ tarafta siyaset yapmanın yolu budur!
Mesela “hovarda” olacaksın ama seçildiğin zaman “düzgün aile nasıl olmalı”nın konferansını organize edeceksin!

-*-*-

Tabii “hocaları” çok önemli...
Türkiye’de bir imam, karısı tarafından camide basılıyor!
Evet, Allah’ın evinde sevgilisi ile seks yapan bir imam düşünebiliyor musunuz?
Boşan, ayrıl, herkesle seviş değil mi yani...
Bu imam, ahaliye, cemaate iyi aile nasıl olur, doğruluk ve dürüstlük öğretmek için vaaz çeken biri!
Ve müftü ne diyor olayla ilgili olarak: “İmam nikahı kıydıysa sorun yok!”...

-*-*-

Peki, Türkiye’de durum bizdekinden çok daha kötü olabilir ama en azından mesela diyorum Türkiye’yi yönetenler, buraya atadıkları büyükelçiler veya koordinasyondan sorumlu kardeşler ya da kumandanlar, bizdeki bu “felaket” kötü durumdan haberdar değil mi?
Yani, 3 milyon dolar rüşvet aldığı iddia edilen eski bir siyasetçi, şu anda belediye başkan adayıdır, TC’nin istihbarat birimlerinin bundan haberi yok mu?
Bence vardır!

-*-*-

Peki neden bütün bunlara müsamaha gösteriliyor?
Veya neden bu konu kimsenin umurunda bile değildir?
Neden özel hayatı son derece “Türk dizisi” adam, ahaliye “iyi evlilik ve iyi aile babası” dersi veriyor?
Tek bir yanıtı var bu soruların: Mevcut düzen devam etsin diye... Asla çözüm mözüm olmasın diye... 

-*-*-

Antik Yunan’da Platon’un öğrencisi – Büyük İskender’in öğretmeni Aristoteles diyor ki, “Mevkilerini para ile satan kimseler, masraflarını geri almak yoluna düşerler...”
“Bizim milliyetçi kahraman tipler” de bu ülkeyi yöneten “gerçek yöneticiler”in çok işine geliyor... 
Halkını, toplumunu kalkındırmayı değil, masraflarını karşılamayı ve ceplerini doldurmayı hayal eden makam maskaraları, en kolay işbirlikçilerdir...
Milli davayı destekliyorlar ya; yeter!

-*-*-

Ve çok dikkat edin, milliyetçileri seçmemiz gerektiğini söyleyenler topluma ne diyorlar; “Bunları seçmezseniz, Rumlar sizi keser!”...
Korku verip, korku düzenini ve çirkefte yaşamı devam ettirmekten başka hiç bir hedefleri yoktur!

-*-*-

Yok canım, ne işgali, ne istilası!
Kim, ben mi dedim?
Asla!
Hiç olur!
Aha mis gibi yaşayıp gidiyoruz!
Büyükelçi denetlemelere başladı, bütün bakanlar şeref duydu ve 500 yataklı Lefkoşa’ya yeni hastane yapılacağının eğer yanılmıyorsam, 31’inci kez sözü verildi!
Kıbrıslı da utanmaz ve der ki; “Hazır bu 500 yataklı hastaneye en az 31’inci kez başlamışken veya külliyeden bir kaç torba çimento aktarabilirseniz, Güzelyurt’taki hastaneyi ve Lefkoşa’daki AMATEM binasını da “ongarın be gavollem da yarım galdılar”...
Kim?
Yalandır mı dedim?
Yoook, ne yalanı!

-*-*-

Kim?
Rumlar bizi keseceeek?
Bir gece ansızın gelirik, bir daha da gitmeyik ha ona göre!
Not: Et hala ucuzlamadı be Ünal abi!


Platon: İşlerin doğru düzgün yürümesi için 
şehrin halkına edepli bir başkan lazımdır

Öteki yazıda adı geçti... Platon... Eflatun da diyoruz... Antik Yunan filozofu... Milattan Önce 427’de doğdu... 80 yaşında öldü... 
Çok sevdiğim sözlerinin en başında geleni şudur: 
“Bir zorba, ne zaman düşman ülkeyi işgalle veya anlaşmayla sustursa ve artık düşmandan korkacak bir şey kalmasa, tekrar bir başka savaşı başlatmalıdır ki insanlar bir lidere ihtiyaç duysun...”

-*-*-

Ve yine aynı Platon diyor ki:
“...Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir. Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği zannedilir...”

-*-*-

Ne mi demek istiyorum?
Vallahi bir şey demek istemedim...
İsteyen, istediğini anlasın “istiyorum”...
O kadar!
Sadece ufak bir söz daha eklemek isterim, yine Platon’dan – yerel seçimlerimiz için söylemedi ama lütfen üzerimize alalım “... İşlerin doğru düzgün yürümesi için şehrin halkına edepli bir başkan lazımdır.”

Bugünkü sayfayı hep felsefeye ayırdık... Yeri gelmişken, “Kıbrıslı yoktur” diyen değerli büyüklerimize de “aha bir Kıbrıslı, hem de Antik Kıbrıslı” demek için bir de Zenon kardeşten bahsedelim... Kıbrıslı Zenon da yaklaşık 2 bin 300 sene önce insanlara ''öfke, kin ve kıskançlıktan uzak olunmalı'' demiş... “... Köleler bile eşit olarak kabul edilmelidir. Çünkü doğası gereği tüm insanlar farksızdır” diye öğretmeye çalışmış... Öfken, kin ve kıskançlık... Demek ki 2 bin senedir, Kıbrıslı’nın huyları hiç değişmemiş...