Anastasiadis’ten Eroğlu’na seçim desteği

Ünal Fındık

Dün bir arkadaşım “bu Eroğlu çok şanslıdır” dedi. Anastasiadis Eroğlu’nun ekmeğine bol bol tereyağı üzerine de iki kaşık bal sürdü. Tanrıdan seçim öncesi birşey dilese ancak bu kadar olurdu.
Düşünün geçen ay Eide göreve başladı. Eide’nin gözetiminde iki lider arasında ilk görüşme yapıldı. Sonra BM Genel kurulu için liderler Newyork’a taşındı. BM Genel Sekreteri Ban ve temsilcisi Eide ile dolaylı görüşmeler burada da sürdü. Eide bu görüşmelerden sonra “Ekim ayı başında köprü kurucu önerilerle adaya geleceğim” dedi. Dün de liderler buluşması olacaktı ve belki de Eide “köprü kurucu önerilerini” masaya koyacaktı.
Olmadı.

Rum tarafı 9. Parselde doğal gaz sondajı yapmayı Kıbrıs sorununun çözümünden daha önemli gördü. Türk tarafı da buna engel olmayı ve bulunacak olan doğal gaz ve petrol rezervlerinde kıbrıslı Türklerin haklarını daha şimdiden almayı çözüme tercih etti.

Bu gerginlikten de hiç beklenmedik bir anda, tam da ciddi görüşmelere geçilecekken, görüşmeler sona erdi.
Rum hükümet sözcüsü Nikos Hristodulidis dün havadis’ten sevgili Esra’ya verdiği mülakatta “görüşmeleri sonlandırmadıklarını, sadece ara verdiklerini” söyledi. Hristodulidis ayrıca “bu kararı çok zor aldıklarını ve bunun için üzgün olduklarını” da ekledi.
Rum hükümeti keşke bu kararı almadan önce iki defa düşünse ve bu adımın bütün sonuçlarını hesap edecek zamanı kendine tanımış olsaydı.

Evet ortada bir kriz var. Türk tarafı söz konusu 9.uncu parsele sismik araştırma gemisi ile 2 adet askeri gemisini gönderme kararı almakla krizi tırmandırmıştır.
Ama bu görüşmeleri kesmek için değil, aksine hızlandırmak ve bir an önce sonuca gitmek için bir gerekçe olabilir.

Anastasiadis ve bu karara destek veren Rum siyasi parti liderleri işin bu yanını düşünmediler. Onlar sadece “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını” düşündüler. Elbette Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarından kaynaklanan MEB’te bulunan bütün doğal kaynaklar Kıbrıs Cumhuriyeti’ne aittir.
Ama 50 yıldır burada bir sorun var ve bütün dünya bu sorunu çözmek için çaba harcıyor.
Yani ortada hiçbir sorunun yaşanmadığı özgür ve bağımsız bir kıbrıs Cumhuriyeti ve onun egemenlik haklarından kaynaklanan hakları yoktur. Aksine Kıbrıslı Türkler ve Rumlar’ın bir ortaklık devleti olarak kurduğu ve sadece 3 yıl yaşayabilen, o zamandan bu yana da iki toplum arasındaki sorunu çözmeye ve ortaklık devletini yeniden kurmaya çalıştığımız bir ülke var.

Bunu dünkü Rum basınında eski başkanlarından Dimitris Hristofyas da söyledi. Hristofyas “Kıbrıslı Rumlar arasında, Kıbrıs’ın Helen olduğu gibi yanlış bir algı var. Kıbrıs Helen devleti değildir. Kıbrıs, Kıbrıslı Türklerle ortaklık devletidir” dedi.

Hristofyas aynı açıklamasında Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs MEB’inde bulunanlardan faydalanacaklarını, Talat ile bu konuda anlaştıklarını söyledi. Hristofyas açıklamasında “Talat ile denizdeki ve karadaki doğal kaynakların Merkezi Hükümete ait olacağı anlaşmamız vardı. Yani yönetimin Merkezi Hükümete ait olacağı konusunda” dedi.

Peki bütün bunlar varken Rum tarafının çözüm olmadan 12. Parselden sonra 9.uncu parselde de sondaj çalışmalarına başlamadaki acelesini anlamak mümkün değil.
Acaba Rum tarafı bulunacak olan doğalgaz rezervlerini satarak ekonomik krizden kurtulacağını mı hesaplıyor? 

Çünkü bu gaz Avrupa pazarına ancak Türkiye üzerinden giderse rantabl olur. Ama siz bunu bulunacak kaynakla beraber, yani rezerv olarak da satabilirsiniz. Uluslararası şirketler bu rezervleri alabilir. Ancak sondajı yapan onlar, rezervin ne kadar olduğunu belirleyen onlar, alacak olan da onlar olunca bunun ne kadar akıllıca bir alış-veriş olacağını varın siz düşünün.
Kriz fırsata dönüştürülebilir. Bu da ancak görüşme masasını iyi kullanmakla olur. Yoksa görüşme masasını terkederek hiçbir şey elde edemezsiniz. Aksine çözüm istemeyen statükocuların ekmeğine tereyağı sürersiniz.