'AMA VATANDAŞ İSTER, NE YAPALIM?'

Sami Özuslu

Hayatta 'duruş' önemlidir. Esen en ufak rüzgarla yön değiştirmek, yani tutarsızlık 'kendi olamamak'tır. İnsan 'kendi' olamıyorsa, demek ki 'bir başkası'nın kılığında da karşımıza çıkabiliyor. Her alana sirayet eden bir durum bu. Salgın hastalık gibi yaygınlaşma eğiliminde. O yüzden belki, çoğu zaman şaşırıp kalıyoruz. 'Bu adam nasıl olur da böyle davranır' diye. İlkeler, inançlar, bilimsel veriler 'geçer akçe' olmaktan çıkınca, yerine gelen her neyse pek 'insani, pek 'vicdani' ve de pek 'kamusal yararlı' olamayabiliyor. 'Duruş'u olmayanlardan bir beklentimiz yok. Olamaz da zaten. Onlar 'başka yolun yolcusu' olmayı tercih etmişler. Yapacak bir şey yok. 'Prensip', 'ahlak', 'toplumsal fayda', 'dürüstlük' falan gibi erdemli konularla alışverişleri olmamış. Ama 'ilkeli' görünüp ilkesiz, 'ahlaklı' görünüp 'etik dışı', 'toplumcu' görünüp 'bireycinin daniskası' olanlara ne demeli? Bireysel/kurumsal çıkarlar bazen o 'değerler'in yerine geçebiliyor. Her defasında hayret ediyorum böyle örneklerle karşılaşınca. Sanırım bende bir sorun var. Çünkü hiç ders almıyorum. Birçok kişinin uyardığı gibi 'akıl koymuyorum' bir türlü! Kim bilir kaçtır 'Sen de mi Brütüs?' diye hayretle izliyorum olup bitenleri. Bu yaşıma geldim hala 'iyi insan' diye diye, birçok kişideki bu 'bozulma'ları hoş görüyor, sonrasında da hayal kırıklıkları yaşıyorum.

*  *  *

Birkaç tür 'savunma mekanizması' var bu gibi 'dönüşen' arkadaşların. Birincisi en yaygın argümanla çıkar karşınıza... 'Ekmek parası gardaş, ne yapalım?'
Sanki başkalarının 'ekmek parası' gailesi yokmuş gibi... Sanki karşısında bunu söylediği 'ekmek' değil 'taş' ile beslenirmiş gibi... Sanki bu söylediğinin 'hikaye' olduğunu kendisi de bilmezmiş gibi... Elbette 'ekmek parası' için katlanılması gerekenler vardır, bedel ödenir emek verirken çoğu zaman, ama hiçbir şekilde 'kişilik kayması'na varmasına gerek olmaz. Zaten bu 'pasif' düşünce biçimi 'ekmek parası' için 'her şeye katlanılabileceği' sonucuna vardırır ki böyle konuşanların aslında öylesine 'zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyler yok' durumu zaten yoktur. 'Mevcudu korumak'tır asıl gailesi de adına 'ekmek parası' der, ruhunu rahatlatır sözüm ona... Bunun bal gibi 'uyduruk bir savunma mekanizması' olduğunu 3 yaşındaki çocuklar dahil herkes bilir oysa... Bu yüzden kimse ciddiye almaz onları. Kendi hallerine bırakılırlar çoklukla...

*  *  *

Bir diğer 'savunma şekli' ise 'kitlesel talep' üzerine bina edilir. 'Ama vatandaş ister, ne yapalım?' diye başlarlar savunmaya... Öyle ya... Kitleler ne isterse ona uygun davranmak lazımdır. Kalabalıklar haklıdır yani... Öyle midir? Eğer çoğunluk her zaman haklı olsaydı, dünyada yaşam başka türlü akardı, emin olun.
Hele çoğunluklar ne istediğini bilseydi ve istediğini yerine getirmek için ne yapması gerektiği bilincine varsaydı, yerkürenin kaderi değişirdi. Tarih öğretti ki bize çoğunluk her zaman doğru yolda olmayabilir. 'Almanya'da Nasyonal Sosyalistlerin iktidara gelişi'ne bakınız lütfen... Ya da daha yakına gelelim. Bütün 'diktatörler'i halk seçmiyor mu? Hem de yüksek oy oranıyla!.. Demek ki 'doğru yol' olmayabilir her zaman o arkasına sığındığınız 'kalanalıklar'ın gittiği...

*  *  *

Aslolan sizin inandıklarınızdır. Bildikleriniz... Vicdanınızın sesi... Yoksa 'sırf başkaları istiyor' diye 'kendiniz gibi' olmaktan vazgeçebiliyorsanız kolayca, o zaman 'dönüşüm' başladı demektir. Kafka'daki gibi... 'Değişim' başkadır ve kaçınılmazdır. 'Dönüşüm' de iyi yönde olabilir pekala. Mevzu o gruptakiler değil zaten, diğerleri. İster maddi, ister siyasi beklentilerle, ister yaranma yahut ait olma kaygılarıyla olsun, inanç ve ilkelerini terk edenlerdir hayal kırıklığı
yaratanlar. Hele 'duruş'u varmış gibi görünüp her rüzgarda oraya buraya savrulup duranlar! Vardır hep mazeretleri... Kah 'ekmek parası' acındırması, kah 'vatandaş öyle ister' uydurması ya da bir başkası... Ve tuhaftır ki kredileri bitmez 'siyasi elit'te böylelerinin... Popülizmin daniskası!.. Devam edin.
'Ekmek parası' bu yolda... Hem 'vatandaş da öyle istiyor', değil mi? Siz ne yapasınız?