1974 öncesi Maraş’ta faaliyet gösteren Kıbrıslı Rum K. V. Mediterranean Tours Limited Şirketi 2010 yılında TMK’ya başvurarak kapalı Maraş’taki taşınmaz malları ile ilgili bazı taleplerde bulundu. TMK, beşikte bebek sallayıp uyutmak ister gibi, bu müracaatı yıllarca sallayıp durdu, karar üretmedi, sonuçlandırmadı. Bebek de uyumadı ama…
Müracaatçı şirket AİHM’e gitti, bu hafta içinde de AİHM karar üretti. Kararın teknik ayrıntılarına girecek değilim… Ancak, AİHM’in ve uluslararası hukukun geçerli ve etkin yerel çare olarak tanıdığı TMK’nın artık bu özelliğini yitirdiği ve dolayısıyla yerel çare olmadığı yönünde ve TMK’nın varlığını ortadan kaldıracak bir karar çıkması, Kıbrıslı Rum taşınmaz mal sahiplerinin de TMK’ya müracaat etme gereğinin kalmadığı ve AİHM’e gidebilecekleri yönünde bir karar çıkması Kıbrıs Türk tarafının süreç içinde yaşadığı derin bir endişe oldu. Sonuçta, AİHM TMK’nın halen etkin yerel çare olduğunu yeniden teyit etti, karar süreçlerinin ise uzatılmasını yerdi ve uzatma için Türk tarafına ceza kesti; “Beşikte bebek sallayıp uyutmaya çalışmayın boşuna” gibisinden dediler… Ve altı ay sonra Avrupa Konseyi Delegeler Komitesi yeniden durum değerlendirmesi yapacak ve TMK’nın etkin yerel çare olup olmadığına dair oylamaya gidecek, karar verecek… Yani tehdit, tehlike ve endişe henüz tamamen ortadan kalkmış değildir.
TMK… Kuruluşu ve faaliyete geçmesi aşamasında UBP’nin reddettiği, faaliyetini önlemek için Anayasa Mahkemesine dava bile açtığı, ürettiği kararların uygulanması için gerekli finansmanın mevcut hükümet tarafından verilmediği nedeniyle çalışmalarını askıya aldığı, şimdilerde ise mevcut hükümetin dört elle sarılır gibi yaptığı kurum… Uluslararası hukukta itibarlı bir kurum; KKTC hükümetinin “boş verdiği”, Kıbrıs Rum hükümetinin de hem Kıbrıslı Rum taşınmaz mal sahipleri hem de AİHM tarafından “Boş verilmesi” için canını yediği kurum… Hafta içinde çıkan AİHM kararını başarı ve müjde olarak gören UBP önderliğindeki sağ siyaset hükümeti; bu karara rağmen TMK’nın varlığını ortadan kaldırmak için çabalarını sürdüreceği kesin olan Kıbrıs Rum sağ siyaset hükümeti…
Bundan sonrası için KKTC’nin şimdiki hükümeti ne yapacak?! Bir şeyler yapmak zorunda olduklarını anladılar; yapmazlarsa ve TMK ortadan kalkarsa AİHM Türkiye devletini muhatap görüp cezaları ona kesecek, Loizidu davasında olduğu gibi… Yani Türkiye’nin başını yakacaklar… Ankara hükümeti Lefkoşa hükümetine söz geçiremiyor mu?! Bu konuda sorun yaşadı… Ankara hükümeti yıllarca “TMK’nin karar verdiği ödemelerin bütçesinin en fazla yüzde yirmisini KKTC tarafı sağlasın, gerisini ben tamamların” dedi, KKTC tarafı umarsız durdu; Ankara hükümeti de TMK’ya finansmanı durdurdu… Dolayısıyla da TMK’nın Kıbrıslı Rum taşınmaz mal sahibi müracaatçıya ödenmesine karar verdiği ödemeler yapılamadı, askıda kaldı; sonunda da TMK askıda kaldı… Lefkoşa hükümeti hiç dertlenmedi, Ankara hükümeti de dürtüklemekten vaz geçti… Ta ki bu davanın karara bağlanması aşamasına gelinceye kadar…
Bu yılın bütçesine yaklaşık otuz Milton İngiliz sterlingi kadar bir TL meblağ kondu; ödeme bekleyen kararlar da yavaş yavaş ödenmeye başlandı. Ayrıca, TMK’ya mali fon yaratmak üzere bazı vergiler de uygulamaya eklendi. Ancak, sorunun esası TMK’nın sadece karar ürettiği, ödemelerin ise fiilen İç İşleri Bakanlığı bütçesinden çıktığı, o bütçenin “Ağa babası” da Maliye Bakanlığı olmasındadır. Sistemin çalışmamasının, çalıştırılmamasının nedeni Maliye Bakanıdır; o Bakan ki geçen yılın son yarısı için TMK ödemelerinin yapılamayacağını, önceliğinin maaşları ödemek olduğunu söylemişti… Ve dolayısıyla, bu akıl nedeniyle TMK, Kıbrıslı rumların girişimleri ile, idam sehpasına doğru yürümeye başlamıştı.
Ne yapılmalı?! Mali sürdürülebilirliği için TMK yasasında bazı düzenlemeler yapılmalı… Verdiği kararların ödemelerini yapmak da doğrudan ve fiilen TMK’nın yetkisinde olmalıdır; bu ödemelerle ilgili olarak bir fon oluşturulmalı, fonun yönetimi de ita amirliği de TMK kurumu içinden olmalı. Bu amaçla da TMK’nın yapısı geliştirilmeli; fon yönetimi, ilgili paydaşların da katılımcılığı ile oluşmalı. Elit bir grubun bu konuda gönüllü olarak yaptığı çalışma hükümet tarafından değerlendirilmeli, kullanılmalı. Etkin yerel çare olan TMK’nın etkin ve verimli çalışmasından başka çözüm de yok… TMK “beşik” salladıysa, finansman darboğazında olduğundandı; sürdürülebilir fona sahip olursa kararlarını anında uygulamaya koyacaktır. Altı ay sonra yapılacak olan Avrupa Konseyi Delegeler Komitesi toplantısında da TMK’nın etkin yerel çare olduğu kararının çıkmasında endişe duyacak bir neden olmayacaktır.
Başka ne yapılabilir?! Hele ki, Kıbrıs Rum tarafının mülkiyet konusunda son aylarda yaptığı saldırgan çabaları önleyecek ne yapılabilir? Maraş açılımı diye yıllar önce başlatılan göstermelik çalışma vardı ya, aça aça da yüzde uç buçuğu açabildilerdi ya, açılan yerler de hep kamu alanı idi ya, işte şimdi bu projeyi etkin şekilde geliştirmek ve uygulamak gerek. BM ile görüşüp, bölge bölge, aşama aşama açmayı planlayıp, 1974 öncesi o bölgede yaşayanların geri dönüş hakkını kullanmalarını önermemiz ve bunu uygulamak için de BM’nin katkı ve katılımcılığını istememiz gerek. Böyle bir girişim, etkin ve verimli çalışan TMK ile birlikte, Hristodulidis’i can evinden vurur… Ve gelecek ay yapılacak olan 5+1 Gayri Resmi Toplantı’ya da katılarak, Hristodulidis’i sürecin etkisiz ve uysal unsuru haline getirir.
Şimdiki Cumhurbaşkanı ve hükümet bunları yapar mı?! Mecbur, yapmamılar… Yapmazlarsa Hristodulidis’in ekmeğine bal, Kıbrıslı Türklerin ekmeğine de acı biber sosu sürmüş olacaklar…Neyse ki Ekim’e az kaldı…