İsrail İran’a saldırdı!
İran karşılık verdi!
-*-*-
İsrail yine saldırdı!
250 civarında ölü var!
Yok hayır 400 ölü oldu!
-*-*-
İran da saldırdı!
-*-*-
İsrail bir daha saldırdı!
İran yine füzelerini gönderdi!
-*-*-
Sonra Amerika da İran’da üç nükleer tesisi vurdu!
İran, Kuveyt ve Irak’taki iki Amerikan üssüne füze fırlattı!
-*-*-
İran, “Kuveyt’teki üs tamamen imha oldu” dedi!
Kuveyt, “Tek bir füze yere düşmedi, hepsini havada vurduk” diye açıkladı!
-*-*-
Amerikan Başkanı Donald Trump, “ateşkeste iki ülke anlaştı” dedi!
Ateşkes’te anlaştıkları iddiasından sonra İsrail bir kez daha İran’ı ve İran da bir kez daha İsrail’i vurdu!
-*-*-
Hava sahaları kapandıydı, Dünya ayağa kalktıydı, herkes alarmdaydı!
Aman da İngiliz taraftır, üsleri vurabilirler, bizim başımızda bomba düşebilir diye korktuk falan!
-*-*-
Bu arada Almanya, özellikle İsrail’e silah satışından, Azerbaycan aynı ülkeye petrol sevkiyatından milyarlar kazandı!
Çin de bu işten zararlı çıkmadı çünkü İran’la ticareti bir şekilde sürdürüyordu!
-*-*-
Herkes Gazze’de olan soy kırımı, Trump’ın deyişiyle “12 gün savaşları” sonrası unuttu; ikinci plana itti!
Husiler suskun, Hizbullah ortada yok gibi duruyor!
-*-*-
İran da İsrail de “ateşkesi kabul ediyoruz” dedi!
Trump, “uyun yoksa tokatlarım” anlamına gelen bir açıklama daha yaptı!
-*-*-
Maraba da ağasına sordu: “Agam madem ki dönüp dolaşıp aynı noktaya gelecektik, biz bu pohi neden yedik?”
Bu fıkrayı herkes bilir, eminim…
-*-*-
Bu da yazının sonuna ekleyeceğim başka bir fıkra…
Buyurun birlikte okuyalım; çok değerli bir büyüğümüz gönderdi…
-*-*-
Trump ve Putin, G7’ler toplantısında bir odada baş başa konuşurken, İngiltere Başbakanı Sir Keir Starmer içeriye girmiş ve “gizli gizli ne konuşuyorsunuz?” diye çıkışmış, sitem etmiş…
-*-*-
Trump, “gel otur anlatalım” demiş…
“Karar verdik, hızlı bir Dünya Savaşı çıkaracağız, bu arada 300 milyon Müslümanı ve Madonna’yı öldüreceğiz” diye eklemiş…
-*-*-
Starmer, “Madonna’yı niye öldürüyorsunuz ki?” deyince, Trump, Putin’e dönmüş ve “Sana söyledim, gördüğün gibi 300 milyon Müslüman kimsenin umurunda olmaz…”
****
KKTC ya Türkiye’nin tepe tepe kullandığı bir sahteliktir ya da iki büyüğümüze acıyorum!
Cehalet mi desem, işgal rejiminin doğal yapısından kaynaklı bir zavallı açıklama mı desem yoksa işin içinde çok alkol var diye mi düşünsem bilemedim!
-*-*-
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Dışişleri Bakanları Konseyi 51. Oturumu'nun ardından ortak "İslam İşbirliği Teşkilatı İstanbul Deklarasyonu" yayımlanmıştı ya; KKTC’nin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı, Bakanlar Konseyi’ne teşekkür etti!
Kıbrıs gazetesi de bu ikilinin teşekkürünü dün manşetinden yayınladı!
-*-*-
"İslam İşbirliği Teşkilatı İstanbul Deklarasyonu"nun bir paragrafında Kıbrıs sorununa da değinilmişti…
-*-*-
Peki ne denmişti?
-*-*-
Hatırlayalım:
Bir: Müzakere edilmiş ve karşılıklı kabul edilebilir, adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunmalı…
İki: “… Kendilerine dayatılan haksız izolasyonun üstesinden gelmek için Kıbrıslı Müslüman Türklerle temas geliştirilmeli…”
Üç: Egemenliğe, bağımsızlığa, toprak bütünlüğüne ve birliğe saygı gösterilmeli…
-*-*-
Bu açıklamada ya da deklerasyonda, Türk tarafının pek de sıcak bakmadığı “Müzakere çağrısı” var…
Türk tarafının pek de umursamadığı ve dayatma ile işi bitirmeyi hedeflediği tavrına karşılık, deklerasyonda, “Karşılıklı kabul edilebilir olması esası” da var…
-*-*-
Ama hepsinden öteye, Türk tarafının kesinlikle reddettiği “Tek egemenlik”, “Kıbrıs’ın bölünmez bütünlüğü” yani “toprak bütünlüğü” ve “Kıbrıs’ın bağımsızlığı” var!
-*-*-
Dün de yazmıştık; “Eşit, egemen, ayrı, bağımsız bir devlet çağrısı” falan yok!
-*-*-
Peki Ersin Tatar ve Ünal Üstel, neden çok mutlu oldular?
Savundukları her şeyin aleyhine çıkan bir karar söz konusu…
Niye teşekkür mesajı yayınladılar?
-*-*-
İşte acı olan budur!
Her ikisi de biat ve itaattan bir şey olacak!
Kendilerine gelen her emri yerine getiriyorlar!
Okuduklarını anlamıyorlar, anlamadıkları bir yana, önlerine ne konuyorsa okuyorlar!
-*-*-
İki önerim var, bir tanesini kabul etsinler; bir daha bu konuya değinmem!
Bir; KKTC, kesinlikle Türkiye’deki iktidar tarafından tepe tepe kullanılan bir sahteliktir…
İki; biz ikimiz de Türkiye’nin emrinde gariban – okuduğunu anlamayan – ne denirse yapan kullarız…
-*-*-
Yazık!
Acı!
Utanç!
Ayıp!
Hepsi!
****
Gazete manşetleriyle KKTC gerçeği!
İş kazası, yine bir vatandaşımız öldü…
-*-*-
Poliste terfi huzursuzluğu yaratacak yasa değişikliği çabası…
-*-*-
Maliye’nin kasası boş…
-*-*-
Cumhurbaşkanı ve Başbakan, (öteki yazılarımızdan birinin konusu) okuduklarını anlamıyorlar…
-*-*-
Devlet okullarında para yoksa kayıt da yok…
Rezalet!
Eğitimde “devlet” sınıfta kalıyor!
-*-*-
Hem sağlıkta hem yargıda ciddi sorunlar var, sendikalar her an greve gidebilir…
-*-*-
İçişleri Bakanı ülkenin nüfusunu bilmiyor!
Veya biliyor ama açıklamıyor!
Çünkü, ya Türkiye’nin savaş suçu işlediği kanıtlanacak ya da artık nüfusa yetmeyen hizmetler, kaynaklar ortaya çıkacak!
-*-*-
Her yer suç alanı!
Mahkemeler ana baba günü!
Bilinmeyen nüfusun tek bilinen istatistiği, hapishanede yatan yaklaşık bin mahkum ve tutuklunun yüzde 90’dan fazlasının Kıbrıslı olmaması!
-*-*-
“Ben Cumhurbaşkanıyım” diye hatırlatmaktan çekinmeyen bir adam!
-*-*-
Ve O’na hatırlatırım ki; Any man who must say, "I am the King", is no true king.
(Game of Thrones’dan Tywin Lannister’in sözüdür… Fotoğrafta…)
-*-*-
Yani, “Eğer her hangi bir adam, (kral olduğunu hatırlatmak için) ‘ben kralım’ demek zorundaysa, gerçek bir kral değildir…”