Acı gerçekler

Serhat İncirli

KKTC Cumhurbaşkanı’nın kaç danışmanı veya kaç özel çalışanı ya da kaç maaşlı elemanı var?

Devlet zenginse ve “şu kadar boş kadro var, hepsini doldurayım” derseniz, işsiz bir yığın insana ekmek kapısı da açmış olursunuz ve büyük sevap kazanırsınız!

İngiliz da der, “why not?”...

Yani “neden olmasın?”

-*-*-

Danışman kadrosu, özel yardımcı, özel şucu, bucu kadrosu bir yana; KKTC’de cumhurbaşkanlığının “yakın koruması” kaç kişi olmalı?

Masraf mı?

İsraf mı?

Yoksa şart olan bir harcama kalemi mi?

-*-*-

Bunun yasayla düzenlenmediği inancındayım...

“Cumhurbaşkanı kaç kişi isterse, polis genel müdürlüğü bunu karşılar” dedi bir emekli polis gumandanı...

-*-*-

“Yok ismimi yazasın haaaa!” diye uyararak, emekliliğinde dahi “garkariyalardan korkmaya devam eden” ve ne acıdır, polisimizin içinde bulunduğu bu travmatik durumu da gayet net izah eden emekli gumandana sordum; “... Bugüne kadar ülkemizde her hangi bir cumhurbaşkanına, lidere, saldırı oldu mu?”

Yanıt verdi: “bildiğim kadarıyla olmadı... Olsaydı bilirdim!”...

-*-*-

Peki, alalım 1975’ten ve gelelim günümüze...

Rauf Raif Denktaş döneminde, kapıdaki polis veya askerler değil, yakın koruması polis sayısı kaç kişiydi?

Bazen iki, bazen dört...

En fazla yedi...

Hadi bilemediniz, “10 da olabilir” dedi eski gumandan...

Ve ekledi; “Denktaş bey çoğu zaman özel gezilerine veya işten eve – evden işe korumasız – şoförsüz giderdi...”

-*-*-

Mehmet Ali Talat göreve geldi?

Yakın koruma görevlisi kaç kişiydi?

En yakınındaki çalışma arkadaşlarından birine sordum, tek tek isimlerini saydı ve “7” dedi...

-*-*-

Derviş Eroğlu’nun da yakın koruması 7 kişiydi...

Mustafa Akıncı’nın galşba 6’ydı...

Ve vardiyamsı bir çalışma şekilleri söz konusuydu...

-*-*-

Efendim olmasın mı?

Olmalı tabii ki...

Ve o korumalar ezilmemeli, yorulmamalı, çanta falan taşımamalı...

-*-*-

Yine mi Ersin Tatar?

“Yazmayım” diyorum, üstüme üstüme geliyor!

Beni ölümle tehdit eden gazete kendi ofisinde hazırlanıyor...

Bana her türlü hakareti yazan gazete de kendi ofisinde üretiliyor...

Polisimiz affedersiniz bu konuda “mötünü ya da mıçını” kaldırmıyor...

Her polis müdürü de “kadro eksikliğinden” bayağı ağlıyor!

-*-*-

Neyse, Ersin Tatar’ın yakın koruma sayısı 19...

Yazı ile de belirtiyorum, “on dokuz”...

-*-*-

Sarayın kapısındaki güvenlikte görev yapanlar dahil değil...

-*-*-

Dediğim gibi, devletiniz zenginse, harcayamayacağınız kadar çok paranız ve bundan da öteye personel fazlası polisiniz varsa, “SAVURUN” gitsin...

-*-*-

Ancak olay sadece savurganlıkla alakalı değildir.

Sizce, nedir bu fakir devletin başkanının bu yoğun danışman, yardımcı, koruma düşkünlüğünün sebebi?

Hemen açıklayayım!

Yönetim biliminde, liyakat ilkesi çok önemlidir...

Liyakat ilkesi, sayfalar dolusu kitaplara konu olacak genişlikte bir meseledir...

Ve bu ilkenin en önemli açıklamalarından biri şudur:

“... Kişi, oturduğu koltuğu veya işgal ettiği makamı dolduramadığının farkındaysa, etrafına, gerektiğinden daha çok sekreter, danışman, koruma alır...”

-*-*-

Kısa keselim...

Ersin Tatar’ın, bu aşırı danışman, görevli, koruma yığını içerisinde durmasının en birinci sebebi, oturduğu koltuğu hak etmediğini kendisinin de biliyor olmasıdır...

Ama bunun da ötesinde, çok ciddi anlamda israf söz konusudur...

Yoksul devletin parası, hiç iş yapmayan onlarca insana ödenmektedir...

Personel eksikliği her dönemde dile getirilen polis örgütünün çok iyi eğitilmiş ve gerçekten pırıl pırıl 19 polisinin en az 12 tanesi, görev açısından “israf”tır!

-*-*-

“Efendim başkanımızın canı tehlikede olabilir” mi diyorsunuz?

Kim tehdit ediyor?

Mesela Rumlar mı?

Canlarım benim, Kıbrıs Türk toplumunun başında Tatar gibi birinin olması, Rum fanatiklerinin hayattaki en büyük kahkaha sebepleri arasındadır...

Rum tarafı, Denktaş’tan, Talat’tan, Eroğlu’ndan, Akıncı’dan çok çekti... Müzakerelerde de her konuda da karşılarında dipdiri dört lider buldu ve çok zorlandı...

Oysa şu anda karşılarında ne dediğini kendisi bile anlamayan; kendi toplumunu ve kendi ülkesini zerre umursamayan; komik biri vardır...

Tatar, her açıdan Rum toplumuna karşı önde ve haklı durumdaki toplumumuzu ya da Kıbrıs Türk tarafını, Türkiye’den gelen emirlerle birlikte, içinden çıkılamaz zor bir pozisyona sokmuştur...

Rumlar, Tatar için değil tehdit; tam tersine istese koruma bile gönderecek pozisyondadır!

Üzgünüm!

Gerçekler acıdır!


Covid korkusu sürüyor mu?

Eşimle birlikte ağır bir grip geçiriyoruz...

Covid korkusu var tabii ki!

Test kiti alıyoruz, yapıyoruz, negatif!

-*-*-

Covid, tüm Dünya’da hala ciddi sorun...

Sağlık ötesinde, uluslararası ilişkiler meselesi haline geldi.

-*-*-

Örneğin İngiltere, Çin’den gelen günlük 2 bin kişiye test yapıyor ve Covid’in olası yeni varyasyonlarını arıyor...

-*-*-

Aynı İngiltere, Çin’i, Covid konusunda yeterince şeffaf olmamakla da suçluyor...

Covid’in kaynağı ve şu andaki durumu ile ilgili olarak Çin, gerektiği ya da olması gereken seviyede “şeffaf” olmamakla eleştiriliyor.

-*-*-

Ve ingiltere’nin tartıştığı bir konu daha var; grip ve benzeri vakalar o kadar arttı ki, tıpkı benim gibi onlar da herhalde korkuyor, maske takmanın yeniden zorunlu hale getirilmesi de konuşuluyor.

-*-*-

Bizde mi?

Vallahi Cumhurbaşkanı bilir!

Bilmiyorsa, sürü kadar danışmanı, memuru, bileni, anlayanı var; onlara sorsun hiç sıkıntımız kalmasın!

Maske zorunlu mu?

Değil!

Ama takarsak fena olmaz diyorum!