Malta’da çok başarılı işler yapan veya çok önemli şirketlerde ciddi sorumlulukları olan hatırı sayılır miktarda ve “tamamı da çok genç” insanımız var...
-*-*-
“Genç” derken, yaş ayrımcılığı yapmak istemiyorum ama “daha verecek çok fazla hizmeti olan kişiler”den söz etmek istiyorum!
-*-*-
Yani benim gibi 60’ına merdiven dayamış – ekmeğini yemiş – suyunu içmişlerden veya bazı yönetenlerimiz gibi “çıkıcığını” “cukkacığını” “keseciğini” “cepçiğini” doldurmuşlarımızdan değil!
Ha bir de “makam masgarası” olmuşlarımızdan değil!
-*-*-
Sadece Malta değil, mesela Dubai’de de yatırımları bulunan, iş yapan, hatta yaşamaya başlayan yine hatırı sayılır miktarda insanımız var!
-*-*-
Bu insanlar neden Malta veya Dubai’de yaşam sürüyor ve kendi ülkelerinde aynı şeyi yapmaktan çekiniyor?
-*-*-
Bunu başlıca sebebi güvenliktir!
Sonra da vergi adaleti!
Veya vergi aklı!
-*-*-
Haaaa; sadece bizim insanımız değil ki; henüz Malta’ya geleli 48 saati bile tamamlamadık ama burada yığınla Avrupalı insan hatta ve hatta son bir kaç yılda geldiği belirtilen 7 binden fazla “İngiliz” var!
-*-*-
İngilizlerden neden özellikle bahsettim?
Çünkü Malta bir AB ülkesi...
Hatta Schengen ülkesi...
Yani elinde AB pasaportu veya kimliği bulunanlar değil sadece; AB’den çıkmış İngilizler de bu ülkeyi tercih ediyor!
-*-*-
Neden?
Çünkü Malta’yı, “düşünen, üreten, akıllı, vizyonu olan insanlar” yönetiyor da ondan!
-*-*-
İnsanlar, Malta’ya “yatırım” çekmeyi başarmış!
Her şey AB kontrolünde, her yasa AB’ye uyumlu, gayet muhteşem bir sistem...
En başta da “vergi” sistemi!
-*-*-
Almanya’da, İngiltere’de “vergi oranı” diyelim ki “yüzde 40’lar hatta 50’lerde” mi?
Malta’ya gel, yüzde 5’leri konuşalım!
-*-*-
Emeklisi de gelsin, yatırımcısı da gelsin!
-*-*-
Ev alacak olana, en pahalısından, yat limanı manzaralı dairesini 2 milyon euroya satalım!
-*-*-
Akıl, mantık, vizyon!
“Yatırımcıyı Rumlara ihbar etmek için faşistlerimiz yazılar yazsın, Şimon Aykut’u Rumlar yakalasın” aynı anda bizim akıllı, vizyon sahibi, ülkelerini her şeyden çok seven!!!!!!! kahramanlarımız da öyle aptalca yasalar yapsın ki; en keskin asit ile yıkasan o kiri o pası sökemezsin!
Hani şimdi yasa gücünde kararnamelerle düzeltmeye çalışıyorlar ya!
-*-*-
Laf ile peynir gemisi yürümez!
Hamasetle, atma – tutmayla, cenaze – düğün gezmeyle, milliyetçi nutuk sallamayla, Türkiye’den turist getireceğiz de kampanya başlattık martavallarıyla geldiğimiz nokta gayet göz önündedir!
Sıfır!
Oturun!
Bütünleme hakkınız bile yok!
-*-*-
Efendim İstanbul’da bilmem ne tanıtım etkinliği düzenlemişiz!
Cevdet Yılmaz da katılmış!
Ersin Tatar nananay da guzzum nananay, hala eşit egemen devlet şeyisinde!
Aynı anda da Tayyip Erdoğan – Nikos Hristodulidis ile Arnavutluk’ta “flörtte”...
-*-*-
Kıbrıslı da der ki; “Ma nedir be daha konuştuğunuz?”
-*-*-
İstanbul’daki turizm bilmem ne tanıtımına neredeyse KKTC’deki tüm makam kardeşlerimiz katılmış!
Bu yapılan masrafı çıkaracak kadar turist getiremeyecekler!
-*-*-
Allah göstermeye yarın Tayyip Erdoğan ters uyanırsa, yine Allah göstermesin ama diyelim ki Emine hanımla tartışır ve canı sıkılırsa; “kapatın ulan tüm casinoları” dediği anda, KKTC abazo!
-*-*-
Abazo nedir?
Açıklayayım!
Abazo, “bir bazası bile olmayan” demektir!
-*-*-
Bir bazası olmayan ne demektir peki?
Kıbrıs’ta kağıt oyununda tek bir el kazanmayan da “abazodur”, hayatında hiç milli olmamış erkek de!
Hani bazen “abaza” da diyoruz ya!
-*-*-
Malta’yı geziyorum...
KKTC’den bile küçük bir yer...
Kıbrıslı Türklere ve Rumlara çok benzeyen insanlar...
550 bin nüfus!
Ama ülkeyi bu 550 bin yönetiyor!
-*-*-
Haaa bir yığın AB vatandaşı, onların belki de beş katı Asyalı, Afrikalı da var...
Bir Kıbrıslı Türk arkadaş dedi ki, “... Malta’da bildiğim kadarıyla bin 300 restoran var; içlerinde kalitesiz olan yok...”
-*-*-
Peki neden?
Çünkü yabancı yatırımcısı da yerlisi da, mülk sahibi da, kiracı da “kurallarla” yönetiliyor!
-*-*-
Ama hepsinden önemlisi, ülkeyi, o ülkenin insanları; o ülkeyi çok seven insanlar; o ülkeye sahip çıkan insanlar yönetiyor!
Soyanlar ya da nefret eden bir güruh değil!
-*-*-
Bakın, sizinle çok net bir şekilde iddiaya girerim ki; KKTC’yi yöneten Türkiye’deki bir grup insan ve onların KKTC’de görevlendirdikleri arasında, toprağına, suyuna, taşına, bağına ve de insanına sevgiyle saygıyla bağlı bir tek kişi yoktur!
“Ben çok seviyorum” diyen de yalan söylemektedir!
-*-*-
Biz hiç bir zaman Rum Yönetimi veya Kıbrıs Cumhuriyeti Yönetimi gibi olmadık!
Olamadık!
Çünkü onlar da, tıpkı Maltalılar gibi elbette yolsuzluk yaptılar; kesinlikle bürokratik hantallıkta belki de KKTC’ye bile “dur oraşta re gumbaro” diyen çok bürokratları da oldu!
Ama onlar, ülkelerini, topraklarını, köklerini, atalarını hep sevdiler!
Hep gurur duydular!
-*-*-
Daha fazla anlatmama, yazmama kesinlikle gerek yoktur...
KKTC’yi sevmeyen, Kıbrıs’ı asla “ayrı bir devlet” – “ayrı bir halkın toprağı” – “ayrı bir ülke” olarak görmeyip; hiç utanmadan “egemen eşit devlet” diye saçmalayan ve sürekli hamaset yapan başarısız – ayrıca ganimetçi güruhla hiç bir yere gidilemeyeceği, Malta’yı gördükten sonra çok daha net anlaşılırdır!
-*-*-
Haaaa bu güruhu göndermek mümkün müdür?
Ben diyorum ki, bir tek “federal çözüm ve AB üyeliği” ile mümkündür!
Değilse; “Kıbrıs Türk toplumunun ruhuna el Fatiha!”
Sea water distilling 1881... Bu tarihi binayı gördüğümde şoklarımı yaşadım... Daha doğrusu Malta gibi hep kayalık ve susuz bir Ada’da, su sorununun nasıl 150 sene önce çözüldüğü gerçeği ile karşılaşmak beni heyecanlandırdı... Hala aynı teknoloji ile olmasa da; günümüzde de sürdürdükleri aynı mantık ve akılla su sorununu çözmüşler...
Portomaso Marina ve Portomaso Bölgesi... Akıl ve mantıkla yaratılan bir bölge... Yabancılara – yatırımcılara zorluk çıkarmak için değil; Malta’dan mülk alıp, yatlarını da bağlayabilecekleri muhteşem bir marina yaratmak için yapılan mükemmel bir yaşam alanı... Kurallarla yönetiliyor; deniz seviyesinin metrelerce altına kadar inilerek, kayalar kazılarak inşa edilmiş özel park alanlarıyla...