“3 Ekim 1989, Lefkoşa…”

Sevgül Uludağ

 

Turgut Durduran

Evet, 3 Ekim 1989, Lefkoşa. 13 yaşındaydım. Çok iyi hatırlarım. Uyurken güçlü bir ses çıkdı ve uyandım. Tanıdık ve sürekli bir ses değildi, o yüzden hemen ayağa fırlamadım. Belki da rüyamda duyduydum sesi.
Neyse. Ortalığı dinledim. Ev halkı da ayaktaydı. “Noldu?” diye sorduğumda nenem “bir patırdı çıktı, bakıyoruk” gibilerden bir şey söyledi. Uyumaya çalıştım ve bir kaç dakika sonra evdekilerin hala daha hareket içinde olduğunu anlayınca ayağa kalktım. Odamda her şey tamamdı. Koridorun karşısındaki mutfakta bütün camlar kırıktı. Herkes oturma odasındaydı. Oraya gittim ve camların kırık, herkesin balkonda olduğunu gördüm.

Bomba patlamıştı. Memduh Asaf Sokak 13/2’nin önünde, yolda, yanlış hatırlamıyorsam 30 cm çapında, 10-15 cm derinliğinde bir delik bize bakıyordu. Civardaki evlerin, arabaların camları kırıktı. Polis daha gelmediydi ama bazı gazetelerin gazetecileri — herhalde memlekette polisiye çok macera olduğundan (!) tam teşkilat hazırlıklı sokakları gezdikleri için olsa gerek (burada bir “yeah right!” uygun gider) — tam teşkilat haber yapmaktaydılar. “Hooop” desek Ledra Palas’taki polislerin duyacağı mesafede patlayan bomba oralardan duyulmamış vs. gibi hikayeler dinledik sonra.

Uzun lafın kısası, sanırım, 1976 seçimlerinden sonra ilk defa siyasi bombalama lafını duymuş olduk. Ne demişlerdi yayınladıkları bildirilerde:
“2 Ekim 1989’da Alpay Durduran ve CTP’ye ihtar yapıldı. CTP’ye yerleştirilen bombalar, tarihi yapı düşünüldüğünden, infilak ettirilmedi. Bunlara ve benzerlerine ikinci bir ihtar yapılmayacak, vücutları en acımasız yöntemlerle aileleri ile birlikte ortadan kaldırılacaktır. (Kıbrıs Türk Halk Hareketi, 30/1/1990).
Babam olayı kişiselleştirmekten, ailesi, kendisi vs. ile ilgili konuşmaktan hiçbir zaman hoşlanmadı, ben de hoşlanmıyorum. Yukarıdakileri çok iyi hatırlıyorum ve zaten esas macera sonrasında yaşandı. Ama onlar önemli değil. Önemli olan tarih. Bu hafta üzerinden 24. yıl geçmiş olacak. Yalnız YKP’yi ilgilendiren iki bombalama olayı, bir kurşunlama ve bir kundakçılık yaşandı. Diğer partiler, sahıslar, hatta güya memleketi yönetenler de bombalarnan tanıştılar. Kutlu Adalı öldürüldü. Daha nice tehditler, saldırılar yapıldı.

24 yıl. Hikaye devam ediyor. Bunlardan paylarını alanlar ve alanların yanında dayanıştıklarını, desteklediklerini ilan edenler hükümetçilik oynamayı biliyorlar — bilip bilmedikleri başka konu –. Hade bunu da geçelim çünkü ben hükümetin bu tür konularda bir iradesi, bir gücü olduğuna inanmıyorum — ama onlar inanıyorlar ve bu oyunu oynuyorlar –. Bu tür konular gizli (!) kaldıkça, sorumlularının üzerine gidilmedikçe demokrasi, ifade, düşünce özgürlükleri vs. olamayacağının, yarın kendilerinin de hedef olabileceğinin farkında olmayan ve bu konularda söz söyleyen, eylem yapanlar dikkatimi çekiyorlar.

Önemli değil aslında çünkü “brownie points” bile alacak değilim bunları kötüleyince. Buna gözlemlediğim bir şeyi kontrol edemediğim insani yönümle söylemem olarak bakın.

Çok uzattım lafı. Türkçe karakterleri kullanmaya çalışınca yavaşlıyorum ve aklım dağılıyor. Önemli olan her kim olursak olalım, ucu bize değse de değmese de bu tür tehditlere, saldırılara karşı çıkmamız. Yeni popüler konu Chrysi Avgí’ye, kardeşi ELAM’a laf atarken aynaya bakmamız. Kimsenin devlet ile ilişkili veya ilişkisiz — bu bahsettiğim bombalamanın ilişkisi zaten çok bilinen bir gizem (!) –

Son bir kaç nokta.

Geçen yıllarda bu konularda haber yapıp güya işini yaptığını, büyük başarıda bulunduğunu sananlar beni güldürürler. Mesela, 10 Mayıs 2004’te Kıbrıs gazetesi:
“1989’da 2 Ekim’i 3 Ekim’e bağlayan gecede CTP Genel Merkezi’ne bomba yerleştirildi. Fitili yakılmasına rağmen patlamayan bomba, yine TNT idi. Rastlantı mı bilinmez, aynı tarihte Yeni Kıbrıs Partisi (YKP) Genel Başkanı Alpay Durduran’ın Lefkoşa’daki evinin önündeki yolda bomba patladı.”

Bunu yazan ve yayınlayan herhalde “bak ne güzel düşündüm ‘rastlantı mı bilinmez’ dedim. İlgi çekici oldu yazdığım” diye düşünüp kendini övmüş müdür bilemem ama klasik “faili meçhul” dilini kullandığını ve gazetesinin büyük ihtimal bilerek bunu yaydığını biliyorum. Üç maymunlar. Buradaki mesajımı anlayan anlar.
Bahsettiğim bomba deliği yıllarca sokakta durdu. Her araba geçtiğinde bam güm sesini duyduk. Ara sıra “deligannı” sürücüler arabalarından enip bağıra çağıra arabalarını çek ettiler. 1993’de Kıbrıs’ı bırakıp ABD’ye gittiğimde delik hala daha yerindeydi. 1991’de arabamız uçurulduğunda yenisi da eklendiydi. 24 yıl orda durmadı ama bazılarımız o sesi duymadan da hatırlıyoruz. Unutmaycağız ve tekrarlanmaması için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Bizim maymunluğumuz farklı çeşit.

Ve son söz. En önemlisi bu olayların her biri bir demeç, bir bildiri, bir olay ile ilişkilidirler. Hedef aslında o gün ne dendiği ne yapıldığıdır. Hatırlıyor musunuz?


(YENİÇAĞ – Turgut DURDURAN – 3.10.2013)