21 ARALIK

Belki şu anda bu yazıyı okuyamıyorsunuz. Belki hayatta bile değilsiniz. Belki dünya çoktan battı!!! Ya da daha kötüsü, dünya batmadan son dakikaları sayıyorsunuz. Aylardır tüm dünyayı evrensel bir korku krizine sürükleyen 21 Aralık’ta dünyanın s

 

 

Belki şu anda bu yazıyı okuyamıyorsunuz.

Belki hayatta bile değilsiniz.

Belki dünya çoktan battı!!!

Ya da daha kötüsü, dünya batmadan son dakikaları sayıyorsunuz.

Aylardır tüm dünyayı evrensel bir korku krizine sürükleyen 21 Aralık’ta dünyanın sonunun geleceğine ilişkin kehanet nihayet geldi çattı.

Kehanete göre bugün 13.15’de dünya batacak.

İşte bu yüzden dünya müthiş bir korku içinde. Bu korku devasa bir pazarı besliyor.

Mesela, birçok ülkede bugün için kıyamet günü kitleri satışa çıkarıldı. Bunlar içinde bıçaktan yara bantlarına kadar acil durum malzemeleri yer alıyor.

Milyonlarca kişi, sırf bugün için yiyecek stoku yaptı.

Rusya’da bir şirket, dünyanın battığı sıralarda özel sığınaklarda korunmayı vaat ediyor, müşterilerine. On binlerce Euro ödeyen binlerce kişi ise, dün akşamdan başlayan partilerle büyük ana hazırlık yapmaya başladılar.

Dahası yine bu kehanetlerde dünyanın batışından etkilenmeyip ayakta kalacağı söylenen birkaç bölgede çok daha büyük ölçekli organizasyonlar düzenleniyor.

Bunlardan biri de belki daha önce adı bile bilinmeyen Türkiye’de bir köy…

Şirince...

Dünya batmazsa, İsa’nın yarın bu köye geleceğine inanan birçok yerli ve yabancı kişi köye akın etmiş. Hatta yeni başlangıcı burada yaşamak isteyenler buradan ev almış.

İlk anda kulağa inanılmaz gelen bütün bu hikayelerin çok önemli bir bölümü gerçek.

O kadar ki, dünyanın en saygın ve ciddi kuruluşları arasında yer alan, NASA bu kehanetlerle ilgili bir açıklama yaparak, dünyanın 21 Aralık’ta batmayacağını açıklama ihtiyacı hissetti. Yarın yayımlanmak üzere de dünyanın neden batmadığını anlatan bir yazı hazırladığı söyleniyor, yine NASA’nın.

Medyanın ana gündemi de 21 Aralık.

Bu gece BBC’den NTV’ye kadar dünyanın prestijli haber kanalları da dahil, özel kıyamet günü yayınları yapıp, çeşitli film ve belgeseller yayınlayacak.

Bu gece benim favorilerim, ki çakıştığı için nasıl izleyebileceğimi düşünüyorum, NTV’deki Son Gün belgeseli ile CNBC-e’deki Nicholas Cage’in Kehanet filmi.

Aslında Mayaların M.Ö 3 binli yıllarda başlayan takvimlerinin tam da bugün bitmesinden dolayı bu bitişin kıyamet günü olacağına rivayet ediliyor. Mayaların kendi inanışlarına göre ise, bu sadece bir dönüşümün başlangıcı. Buna göre insanoğlu, bugünden itibaren yeni bir bilişsel uyanış sürecine girecek.

O yüzden de şu anda Güney Amerika’da hala kendi kültürleriyle varlıklarını sürdüren az sayıdaki Maya kabilesinin bugün için büyük şölenler düzenledikleri de anlatılıyor.

İnsanlığın gerçekten de büyük bir bilişsel uyanışa ihtiyacı olduğu ortada.

Aslında bir anda bütün dünyayı etkisi altına alan bu korku sarmalı gerçekliğini, dünyaca ünlü Macar Sosyolog Frank Furedi, Ayrıntı yayınlarından “Korku Kültürü” adlı kitabında çok yalın bir dille anlatıyor.

Kitabın arka kapağında bakın ne diyor;

“…Batılı toplumlarda hayat standardı yükseldikçe, insanlar kendini daha fazla risk altında hissediyor. Öyle bir noktaya varılmış durumda ki, âşık olmaktan el sıkışmaya, asansöre binmekten uçak yolculuğuna, duygusal/toplumsal yaşamın ve teknolojik gelişmenin en sıradan unsurları önemli risk faktörleri olarak görülüyor artık. Sovyetler Birliği'nin yıkılması ve Çin'deki değişmelerden sonra yükselen "tek kutuplu" neoliberal dalga ve sendikaların, ailelerin ve çeşitli cemaatlerin çözülmesiyle insanlar bireyleşti belki; ancak yeni dayanışma biçimlerinin yokluğunda bu bireyleşme, kişiyi özgürleştireceğine iyice çaresiz hale düşürdü. Kendi başına kalan birey, eleştirel bir düşünüş geliştirecek cesareti toplamak yerine, güvensizlik duygusunun altında eziliyor. Giderek iş arkadaşları, komşular, hatta ailenin diğer üyeleri potansiyel birer düşman olarak görülüyor. Toplumun işleyişine dair güvensizlik bütün katmanlarda hâkim hale geliyor.

Bu gelişmelerin sonucu olarak güvenlik 1990'lı yılların temel değeri haline geldi ve insanları hayatın risklerinden uzak tutmayı amaçlayan büyük bir sektör gelişti; risk yönetimi ve risk analizi konusunda raflar dolusu kitap yazıldı. Özellikle de 11 Eylül olaylarından sonra, toplumu ve doğayı değiştirmek üzere yapılan müdahalelerin kapanmaz yaralar açtığı ve kıyamet gününün yaklaştığına iyice inanır oldu, Batılı insan…”

Yıllarca bu korku kültüründen beslenen siyasetler yönetti dünyayı. Hala bu korkudan güç alıp böyle geliştirilen siyasetler var.

Gerçekten de en sıradan insanlar olarak hepimiz en üst düzey güvenlikli koşullarda risk almadan yaşamayı hedefliyor ve bunu ezberliyoruz.

Alarmlı kapılarımız ise, bizi kendi korkularımızdan korumak yerine, biraz daha fazla bulaştırıyor korkuya.

Ve risk almamayı seçerek, korkunun pençesinde üretimimizi, yaratıcılığımızı da kaybediyoruz.

Oysa Furedi’ye göre risk, hayatı ve insanı zenginleştiren en temel unsurlardan.

Risk alamayacak kadar yalnızlaşmadığımız bir dünya doğar belki bugün.

Kim bilir?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri