“2025 Kıbrıs Barış Ödülü Kayıp Şahıslar Komitesi’ne ve “Lena Melanidu” Barış İçin İki Toplumlu Koro’ya veriliyor…”

Sevgül Uludağ

Kıbrıs Barış Konseyi, 2025 Kıbrıs Barış Ödülü’nün Kayıp Şahıslar Komitesi’ne ve ‘Lena Melanidu’ Barış İçin İki Toplumlu Koro’ya verileceğini açıkladı… Biz de hem Kayıplar Komitesi’ni, hem de İki Toplumlu Koro’yu kutluyoruz… Kıbrıs Barış Konseyi’nin açıklamasında şöyle denildi: 

“Kıbrıs Barış Konseyi 2025 Kıbrıs Barış Ödülü’nün Kayıp Şahıslar Komitesi’ne ve “Lena Melanidou” Barış İçin İki Toplumlu Koro’ya verileceğini büyük bir memnuniyetle duyurmaktadır.  

Bu yılki ödül insani faaliyet ve iki toplumlu iş birliği alanında parlak örnekler teşkil eden; Kıbrıs’ta güvenin inşası, birlikte yaşam ve uzlaşma çabasına somut katkılar sunan iki organizasyona verilmektedir.

Kıbrıs Barış Konseyi bu iki kuruluşun barış ve kültürün güçlendirilmesi, diyaloğun teşvik edilmesi ve iki toplum arasında köprüler kurulması yönünde yıllardır sundukları çok yönlü katkıları takdir etmektedir.”

KAYIP ŞAHISLAR KOMİTESİ… 

“Kayıp Şahıslar Komitesi kayıp kişilerin bulunması, kimliklerinin tespit edilmesi ve kalıntılarının ailelerine teslim edilmesini görev edinen, iki toplumlu ve tamamen insani bir komitedir.  

İşleyişi ve faaliyetleri insani acının hafifletilmesi ve ailelerin haysiyetinin tesis edilmesi amacı temelinde Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin iş birliğine dayanmaktadır.

Yürüttüğü çalışmalar uzlaşmaya ve geçmişin yaralarının aşamalı bir şekilde sarılmasına belirleyici katkılar sağlamaktadır.”

“LENA MELANİDU” BARIŞ İÇİN İKİ TOPLUMLU KORO… 

“Lena Melanidu” Barış İçin İki Toplumlu Koro, Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler arasındaki iş birliğini öne çıkaran en önemli kültürel inisiyatiflerinden biridir.Müzik, ses ve ortak sanatsal üretim yoluyla Koro üyeleri iki toplum arasında karşılıklı anlayışın ve yakınlaşmanın geliştirilmesini teşvik etmektedir. Kıbrıs’ta ve yurtdışında gerçekleştirdiği konserler, atölye çalışmaları ve ortak etkinliklerle Koro kültürün ayrım çizgilerini aşmanın ve barışın güçlü bir aracı olduğuna dair güçlü bir mesaj vermektedir.”

KAYIPLAR KOMİTESİ’NE BU YIL İKİNCİ ÖDÜL

Kayıplar Komitesi’ne bundan önce de bu yıl içerisinde geçtiğimiz Kasım ayında Kutlu Adalı Vakfı ile BASIN-SEN’in barış ödülü verilmişti… Kayıplar Komitesi’nin böylece 2025’te aldığı bu ikinci ödül oluyor…

ARDA ARIKAN’IN YAZDIKLARI…

Öte yandan “Lena Melanidu” Barış İçin İki Toplumlu Koro’yla ilgili olarak koronun en genç elemanı, barış savunucusu Arda Arıkan, geçtiğimiz yıllarda hiç beklenmedik biçimde kaybettiğimiz koro şefi Lena Melanidu için bir yazı yazdı… Lena Melanidu, beklenmedik biçimde vefat edince, korodaki Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslırumlar, onun adını İki Toplumlu Koro’ya vermişlerdi… Arda Arıkan sosyal medya paylaşımında şöyle yazdı: 

“Geçen yıl bugün, hiç tanımadığım bir insanın ardından yazmıştım. Adını, yaptıklarını ve geride bıraktığı boşluğu biliyordum. Ama onu hiç tanımamıştım. Tanıyanların ise, yokluğuyla içlerine çöker. 

O yazıyı kaleme aldığımda, İki Toplumlu Koro benim için uzaktan bakılan bir fikirdi. Oradaki yüzler, yalnızca dışardan görünenlerdi. İki ay kadar sonra, yazdığım kelimeler beni belki de girmemin imkansız olabileceğim bir yere götürdü. “Ma ma me me mi mi mo mo mum… Si i i i sa a a a ha ha ha…”, bu seslerin arasında farkında olmadan koronun bir parçası oldum.

Bir röportaj için bir prova gecesi Ledra Palace Otel’e girdiğimde dıştan bir misafir, çıktığımda ise içten bir misafirdim. 

Üyeler benden çok daha fazla yaşamış, çok daha fazla kayıp ve adanın bölünüşünü görmüşlerdi. Ama aramızda hiçbir zaman bu tip faktörlerden dolayı mesafe olmadı. Yaştan çok, orada bulunma amacımız önemliydi. Söylenmeyenleri ve söylenenmeleri tamamlamaya çalıştık.

Her ne kadar da o ortamdaki herkes beni tereddütsüz kabul etse de, eleştirip alay edenler de oldu. Olacak da, hem de her konuda… Pes etseydim belki de bu kadar konser ve iki taraftan önemli insanlarla tanışma fırsatlarını kaçıracaktım. Bugün, hiç tanıyamadığım Lena Melanidu’nun ölümünün dördüncü yılı. Hayatın adaletsizliği yüzünden bırakmak zorunda kaldığı korosu, bugün halen ayakta. Ve bir yıl sonra, onun hayalinin içinde durmaktan çok mutluyum. 

Onu hiç tanımadım.

Ama bu tip insanlar bıraktıkları yerden anlaşılırlar.

Gel Lena, sen de katıl bize; yurdunu mu sevmeli insan? Köprüden geçemedin mi? In do fengari madomeno? Bes mu mirtya na se haro? 

Sonsuza kadar, evine dönemeyen, barışı göremeyen diğer Kıbrıslılar ile huzur içinde yat…”

ARDA ARIKAN’IN GEÇEN YIL YAZDIKLARI…

Arda Arıkan’ın Lena Melanidu için ilk yazısı, geçen yıl 20 Aralık 2024’te YENİDÜZEN’de yayımlanmıştı. Arda Arıkan Lena için bu ilk yazısında şöyle demişti: 

“Bazı insanlar dünyaya sadece yaşamak için gelmezler... Onlar, adeta bir yara bandı gibi, yırtılmış, kanayan yerleri bulup kapatmak için gönderilirler... Lena Melanidou işte tam da böyle bir insandı... Ama o sadece yaraları kapatmadı; dokunduğu her şeyde çiçekler açtırdı…Lena, Kıbrıs’ın kanayan yaralarına merhem olan bir yürekti... O yaraları, barış için kurduğu iki toplumlu koroyla iyileştirmek istedi… 1997 yılında, Ledra Palace’ta yankılanan ilk şarkılar, Kıbrıs’ın bölünmüş kaderine inat, birlikte atmaya çalışan iki kalbin, Kıbrıslıtürklerin ve Kıbrıslırumların sesi oldu… Ve o ses, Lena’nın  kalbinin ta kendisiydi…Lena’yı tanıyanlar onun bir şarkıya nasıl ruh verdiğini bilirlerdi... Şeflik yaptığı o koro, sadece bir müzik grubu değildi... Bir mucizeydi... Düşünün; savaşın, acıların ve ayrılığın tam ortasında, biri Türkçe, biri Rumca şarkılar aynı melodide birleşiyor… Ne kadar imkânsız geliyor değil mi? Ama Lena için “imkânsız” diye bir şey yoktu… O, gözleriyle konuşan, kalbiyle dokunan bir insandı…Ne zaman Ledra Palace’dan geçsek, mutlaka duymuşuzdur o yankılanan sesleri, “Yurdunu sevmeliymiş insan, öyle diyor hep babam, benim yurdum ikiye bölünmüş ortasından, hangi yarısını sevmeli insan?”

Lena, bir liderdi; ama politik bir lider değil, vicdanın lideriydi… Onun şefkat dolu elleri, bölünmüş bir adayı birleştirmek için yorulmadan çalıştı... Ama hayat, ona adil davranmadı... Lena aramızdan çok erken ayrıldı… O gitti, korosu yalnız kaldı... Ama geride bıraktığı notalar, hiç susmadı… Bugün bile Lena’nın adı anıldığında, onun melodileri o barikatların üstünde yankılanıyor… Onun hayali, sadece bir koro kurmak değil, Kıbrıs’ın bölünmüş ruhunu birleştirmekti… Biri şöyle demişti öldüğünde, "O, şarkılarımızın yalnızca şefi değildi... O, bizim yüreğimizdi… Onun sayesinde, biz birer Kıbrıslı olduğumuzu hatırladık..."
Şimdi bir düşünün… Barış dediğimiz şey, belki de yalnızca bir melodide gizlidir... Bir annenin ninnisinde, bir çocuğun gülüşünde ya da Lena’nın koro şarkılarında... Belki biz göremiyoruz, ama o melodiler, Kıbrıs’ın kaderine işlenmiş bir dua gibi hep var…Ve bir gün, bu ada birleştiğinde Lena’nın melodisi, yine yeniden herkesin dudaklarında olacak... Çünkü onun mirası, yalnızca bir koro değil, bu adanın bir daha asla bölünmeyecek yüreğidir….” 


“IŞİD yeniden güçleniyor mu?...”

Catherine Heathwood ve Fernando Duarte/BBC

Avustralya Başbakanı'nın 14 Aralık'ta Bondi Plajı'nda meydana gelen saldırının "IŞİD ideolojisiyle bağlantılı göründüğünü" söylemesinin ardından tüm dünyanın dikkati yeniden Irak Şam İslam Devleti'ne yöneldi.

Polis, olay yerinde bulunan bir araçta el yapımı patlayıcıların yanı sıra "evde hazırlanmış" IŞİD bayraklarının da bulunduğunu açıkladı.

IŞİD, Perşembe günü haftalık gazetesi el-Naba'da saldırıyı doğrudan üstlenmeyen, ancak internet üzerinden yaydığı mesajlarla şiddete "ilham verdiğini" iddia eden bir dil kullandı.

Saldırganların bir baba ve oğlu olduğu açıklandı.

Baba polis tarafından öldürüldü. Oğlu 15 kişi öldürmekle suçlandı.

Sidney'deki saldırı, IŞİD'in Batı'daki hedeflere saldırılar düzenlemekten ya da bu saldırılara ilham vermekten vazgeçmediğini bir kez daha hatırlattı.

Üstelik Suriye ve Irak'taki "halifelik" alanlarını kaybettiği 2017'den bu yana etkisi ciddi şekilde azalmış olmasına rağmen.

Destekçileri internette coşkulu kutlamalar yapsa da IŞİD, Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırılardan bir gün önce Suriye'de iki Amerikan askeri ve bir sivilin öldürüldüğü saldırı konusunda da sessizliğini korudu.
ABD, Suriye'deki saldırıları bir IŞİD mensubunun gerçekleştirdiğini söylüyor.

BBC Monitoring'de (BBC İzleme Servisi) cihatçılık konusunda uzman olan Mina al-Lami, "Hiçbir zaman gerçekten ortadan kalkmamış bir şeyin geri dönüşünden söz edemeyiz" diyor.

Teyit edilmeden saldırıları Irak Şam İslam Devleti'ne yıkmama uyarısında bulunarak, bunun grubun gerçek kapasitesini yansıtmaktan ziyade propagandasını güçlendirme riski taşıdığını belirtiyor.

IŞİD halen aktif mi?

IŞİD, gücünün zirvesinde olduğu dönemde Suriye ve Irak'ın geniş bölgelerini yönetiyordu. Vergi, eğitim, sağlık sistemi ve ahlak polisleri ile kendisini işleyen bir devlet olarak sunuyordu.

Ancak 2019'da ABD öncülüğünde 70'ten fazla ülkeden oluşan bir koalisyon tarafından Ortadoğu'da yenilgiye uğratıldı ve halifelik ütopyasına son verildi.

El Lami, 2019'da bir ABD baskını sırasında kurucu lider Ebu Bekir El Bağdadi'nin kendini öldürmesinin, örgütün cazibesini daha da zayıflattığını söylüyor.

O zamandan beri liderlerinin hiçbiri kamusal alanda tanınan bir profille ortaya çıkmadı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne göre bugün Suriye ve Irak'ta yaklaşık 3 bin IŞİD savaşçısı bulunuyor.

2014'te halifelik ilan ettiğinde bir anda onbinlerce yabancı savaşçı örgüte katılmıştı.

El Lami, IŞİD'in azalan gücünün bir başka işaretinin de saldırılarının ölçeği olduğunu söylüyor. Grup 2010'ların ortalarında Suriye, Irak ve Batı'da çok sayıda üst düzey saldırının sorumluluğunu üstlendi.
"Artık büyük ölçüde küçük, vur-kaç saldırılarıyla anılıyor" diyor ve Batı'da nadiren görülen saldırıların merkezi olarak koordine edilmediğini, bunun yerine büyük ölçüde örgütten "ilham alınarak" gerçekleştirildiğini söylüyor.

Geçen yıl, Horasan Vilayeti (IŞİD-H) olarak bilinen IŞİD'in Afganistan kolu, Ocak ayında İran'da yaklaşık 100 kişinin öldüğü ve iki ay sonra Rusya'da yaklaşık 150 kişinin öldüğü saldırılarla ilişkilendirildikten sonra dünya çapında manşetlere oturdu.

Ayrıca Avrupa'da pek çok saldırı planladığından da şüpheleniliyordu. Bunların çoğu engellendi.

Ancak bu yıl IŞİD-H önemli ölçüde zayıfladı ve Afganistan'da bile saldırı düzenlemekte zorlandı.
Örgüt adına gerçekleştirilen saldırıların büyük bir kısmı şu anda Sahra altı Afrika'da meydana geliyor.

Ekonomi ve Barış Enstitüsü tarafından yayımlanan 2025 Küresel Terörizm Endeksi raporuna göre, IŞİD ve bağlı örgütleri "2024 yılında 22 ülkede 1.805 kişinin ölümünden sorumlu olarak en ölümcül terör örgütü olmaya devam etti."

El Lami, IŞİD'in propaganda gücünü büyük ölçüde kaybettiğini de sözlerine ekliyor. "Çok gösterişli, özenle hazırlanmış propaganda videoları vardı ama şimdi video yayınlamakta gerçekten zorlanıyorlar."

Ancak IŞİD hâlâ internetteki yayın araçları üzerinden saldırı çağrıları yapıyor.

El Lami, örgütün "internette genç, sosyal medya konusunda bilgili ve grubun propaganda boşluğunu doldurabilen destekçi ordusuna" sahip olmasının eşi benzerinin olmadığını söylüyor.

Gençlere ulaşmak için Facebook ve Instagram gibi platformlarda aktifler.

BBC Monitoring (BBC İzleme Servisi) analistleri sık sık silahların nasıl kullanılacağı, nasıl ateş edileceği ve birinin nasıl ölümcül şekilde bıçaklanacağına dair "adım adım talimatlar" içeren kitapçıklarına rastlıyor.
El Lami bu paylaşımların bazılarının deneyimli "medya cihatçıları" tarafından hazırlandığını, diğerlerini yapanların ise "IŞİD propagandasından etkilenen ve grubun mesajını yaymak isteyen sıradan gençler" olduğunu tahmin ediyor.

Bondi Plajı saldırısının ardından yaptığı yorumlarda IŞİD, "cihadın" artık "daha zor ve karmaşık bir aşamaya girdiğini" ve bu aşamanın giderek artan bir şekilde internette cereyan ettiğini iddia etti.
"Dijital dünya üzerinden emir alma stratejisi... çok fazla kaynak gerektirmeyen ve birçok engelin üstesinden gelebilen etkili bir strateji" denildi.

IŞİD Afrika ve Asya'da büyüyor mu?

Ortadoğu'daki geleneksel alanlarındeki desteği kaybetmesi, IŞİD'in alternatif arayışına girdiği anlamına geliyor.

Güney Asya'da Horasan Vilayeti (IŞİD-H) en saldırgan kollardan biri olarak kabul ediliyor.

Birleşmiş Milletler, Afganistan ve Pakistan'ın kuzeyinde üslenen örgütün 2 bin savaşçısının olduğunu ve

Tacikistan ve Özbekistan gibi diğer Orta Asya ülkelerinden de eleman toplamaya devam ettiğini tahmin ediyor.

Bu arada, IŞİD'in Doğu Asya Vilayeti olarak adlandırılan ve Güneydoğu Asya ile Filipinler'in güneyini kapsayan kolu, daha önce Filipinler ve Endonezya'da bir dizi ölümcül saldırıdan sorumlu tutuldu.

Ancak bu kol bu yıl herhangi bir saldırı üstlenmedi.

Uzmanlar IŞİD'in ana odağının Afrika olduğunu söylüyor.

Hollanda merkezli Uluslararası Terörle Mücadele Merkezi'nde güvenlik uzmanı olan Adrian Shtuni, IŞİD'in son birkaç yıl içinde kıtada "katlanarak büyüdüğü" uyarısında bulunuyor.

"Bunu da Sahel (Kuzey Afrika bölgesi) ve Batı Afrika gibi zayıf yönetimlerin olduğu bölgelerdeki güvenlik açıklarından faydalanarak, Batı ordusunun zorla veya gönüllü geri çekildiği, bölgesel istikrarsızlıkların yaşandığı ve terörle mücadele çabalarına ayrılan fonların azaldığı bir ortamda yaptılar."

Birleşmiş Milletler'e göre IŞİD'in Batı Afrika Vilayeti 8 bin ila 12 bin savaşçıya sahip olabilir.

El Lami, örgütün bu yıl gerçekleştirdiği 10 saldırıdan dokuzunun Sahra altı Afrika'da olduğunu söylüyor.
IŞİD'in Afrika'nın kuzeyinde ve Somali'de aktif olduğunu ve buralarda El Kaide'nin kollarıyla ciddi bir rekabet içinde olduğunu söylüyor.

Ancak en güçlü olduğu yerlerin Nijerya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti (DRC) ve Mozambik olduğunu belirtiyor.

Bu ülkelerde militanlar askeri güçlerin yanı sıra Hristiyan toplulukları da hedef alıyor.

Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde IŞİD'e bağlı grupların sık sık baskın düzenledikleri bölgelerde gayrimüslimlere vergi getirmeye çalıştıklarını söylüyor.

"IŞİD, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeki Hristiyanların üç seçeneği olduğunu söylüyor: Müslüman olmak, IŞİD'e cizye olarak bilinen vergiyi ödemek ya da öldürülmek. Çoğu durumda onlar (militanlar) seçenek bile sunmuyor. Köylerini basıp onları öldürüyorlar" diye ekliyor.

El Lami, uluslararası basının ilgisizliği nedeniyle IŞİD'in Afrika'da büyük ölçüde kontrolsüz bir şekilde faaliyet göstermesine izin verildiğini söylüyor, ki bu ilgisizlikten IŞİD bile şikayetçi.

"Geçen yıl IŞİD hüsrana uğradı. Resmi bir mesajla 'Afrika'daki tüm Hristiyanları öldürüyoruz ve Batı medyası ırkçı. Umurlarında değil' dedi" diyor.

Ancak IŞİD Afrika'da yoğun bir şekilde aktif olsa da, El Lami örgütün bir zamanlar Suriye ve Irak'ta sahip olduğu gücün "yakınından bile geçmediğini" söylüyor.

"Bir zamanlar Ortadoğu'dakinin aksine, IŞİD'ın Afrika'da kontrolünde olan toprak parçası yok. Bunun yerine sığınaklarda kalıyorlar ve vur-kaç saldırıları gerçekleştiriyorlar."

Bundan sonra ne olacak?

Chatham House'da kıdemli bir araştırmacı olan Dr. Renad Mansour, IŞİD'in geçmişe kıyasla çok daha zayıf olduğuna inanıyor.

BBC'ye verdiği demeçte, "IŞİD yönetiminde yaşayan nüfusun çoğu acı çekti" diyor ve hükümetlere karşı hayal kırıklığının olduğu yerlerde bile "IŞİD'in eskiden sahip olduğu etkiye artık sahip olmadığını" söylüyor.

"Bu nedenle yakın gelecekte halifeliğin bu şekilde yükseldiğini görmek zor" diye ekliyor.
Ancak IŞİD'in, güç kazanmak için rekabet eden birden fazla silahlı grubun bulunduğu bölgelerde gelişme potansiyeli olduğu konusunda da uyarıda bulunuyor.

Güvenlik uzmanı Adrian Shtuni, en büyük riskin uluslararası toplumun IŞİD tehdidine nasıl karşılık vereceğinde yattığını söylüyor.

Çok sayıda can alan saldırıların ardından tepki verilmesinin işe yaramadığı ve farklı ülkelerden sürekli baskının gerekli olduğu konusunda uyarıyor.

"IŞİD gibi uyum sağlayabilen bir düşmana ve onun gelişen taktiklerine aralıklarla dikkatin yöneltilmesi yetersiz kalır" diyor ve ekliyor:

"İhmal edilirse IŞİD büyür."

(BBC - Catherine Heathwood ve Fernando Duarte – 20.12.2025)