2020’YE NE KALDI?

Avrupa Parlamentosu Eski Milletvekillerinden Joost Lagendijk adadaydı. CTP Dışilişkiler Komitesi tarafından düzenlenen konferansa katılmak üzere gelen Lagendijk ile Günün Getirdikleri’nde buluştuk. Lagendijk önemli Türkiye uzmanlarından. Özellikle

 

Avrupa Parlamentosu Eski Milletvekillerinden Joost Lagendijk adadaydı.

CTP Dışilişkiler Komitesi tarafından düzenlenen konferansa katılmak üzere gelen Lagendijk ile Günün Getirdikleri’nde buluştuk.

Lagendijk önemli Türkiye uzmanlarından. Özellikle Türkiye AB Karma Parlamento Eş Başkanlığı yaptığı süreçte de sonrasında da Türkiye-AB ilişkileriyle yakından ilgilenen bir uzman.

Türkiye’yi de Avrupayı da son derece objektif değerlendirebiliyor. O yüzden geleceğe ilişkin beklentileri ve yaptığı tespitler önemli.

Konferansta çok daha detaylı olarak anlattığı en dikkat çekici konulardan biri ise, önümüzdeki 2 yıl içinde Türkiye AB ilişkilerinde yeni bir sıcak sürece girilebileceği beklentisi.

“Ben müneccim değilim ama AB de değişiyor ve değişecek” diyor, Lagendijk. Özellikle küresel ekonomik krizin de etkisiyle son dönemlerde AB içinde euro bölgesine dahil olmayan tam üyeliklere de yeşil ışık yakılacağı ve Türkiye’nin de bu gruba kolaylıkla dahil olabileceği görüşünü dile getiriyor.

Şu anda İngiltere, İsveç ve Çek Cumhuriyeti gibi euro bölgesine dahil olmayan üyeler gibi Türkiye’nin de kendi para politikalarıyla tam üyelik statüsü alabileceğini anlatıyor, Lagendijk.

Ve bunun hem AB için hem de Türkiye için daha kolay bir formül olmakla birlikte bir nevi ortak çıkar noktası olabileceğine işaret ediyor.

Kısa süre önce benzer bir açıklama Türkiye Başbakanı Erdoğan tarafından yapılmış ve euro bölgesine Türkiye’nin dahil olmak istemediği dile getirilmişti.

Şimdi bir taraftan AB içindeki yeni gelişmeler, diğer taraftan da Türkiye’nin üyelik süreci hedefi, Kıbrıs sorununu da hareketlendirebilir mi, belki biraz da buna bakmak lazım.

Lagendijk’e göre, 2020 Türkiye’nin AB’ye üyeliği için gerçekçi bir tarih. Ve Kıbrıs sorununun da bu tarihten önce çözülmesi bir gereklilik.

Yani 7 yıl içinde bir taraftan bir üyelik süreci, bir taraftan da Kıbrıs sorununun çözüm süreci hareketlenecek. Muhtemelen önümüzdeki yıl sonrasında da bu hareketlilik kendini hissettirmeye başlayacak.

Lagendijk, Türkiye’nin AB’den vazgeçemeyeceğinin özellikle altını çiziyor ve teknik olarak müzakerelerin durdurulmasının ise, sadece Türkiye’nin inisiyatifine değil, başlama sürecinde olduğu gibi tüm üye devletlerin oy birliğine ihtiyacı olduğunu hatırlatıyor.

Yani Türkiye’nin kafası kızıp arkasını dönüp gitmesi aslında sanıldığı kadar da kolay değil.

Türkiye bir taraftan Ortadoğu’ya yönelip alternatif politikaları üretse de AB üyelik hedefini de kendi maksimum çıkar seviyesi yakalayana kadar elinde bir enstrüman olarak tutmaya devam edecek.

Ancak AB’den güven verici bir kazanım elde etmeden de Kıbrıs sorununun çözümü konusunda inisiyatif üstlenmeyeceği açık.

Türkiye adadaki çıkarlarını maksimize etmek için de çalışıyor. Su projesinden elektrik ve özelleştirme projelerine kadar yürütülen politikalar da Türkiye açısından bu çalışmanın pargamatik bir parçası.

Peki ya biz?

Çok uzun zamandır gündemimizde olmayan AB ve Kıbrıs sorunu, kendi bünyesinde gelişmeye devam ediyor. Yeni gelişmeleri ve olası senaryoları dikkate alan politikalara ihtiyacımız olduğu açık. Ancak hükümet kanadının, belediye sorununu çözmekten bile acizken, geleceğe yönelik bütünlüklü politikalar geliştirebileceğini düşünmek bir hayal gibi.

Oysa bunlara belki dünden de daha fazla ihtiyacımız var.

Bu sürecin de tamamen dışında kalmamak ve yeni düzene hazırlıklı olmak adına yapılması gereken bütün iç ve dış siyasete ilişkin daha açık ve bilgilendirici siyasetleri topluma da anlatabilmek.

CTP-BG’nin özellikle bu konulara odaklı çalışmaları bu açıdan son derece önemli. Ana muhalefet partisinin önümüzdeki dönemi doğru tahlil ettiğinin bir göstergesi.

Sıra bu tahlillerin ardından geliştirilecek siyasetlerde.

İç politikada toplumsal irade olarak bu kadar perde gerisine düşmüşken, bir toplumun bütün kaderini değiştirecek Kıbrıs sorununda öne çıkmak çok kolay değil.

Ama şart…

Lagendijk’in programda altını çizdiği dikkat çekici bir başka konu ise, çözümsüzlüğün Kıbrıs’ın Kuzey’ini Türkiye’ye çok daha bağımlı hale getireceği.

Bugün bile her şeye rağmen birçok siyasetçinin söylemekten çekindiği vasilik durumunun daha da etkinleşeceğinin bir gerçeklik olduğuna işaret ediyor, Lagendijk.

O yüzden bundan sonra siyasetin ortaya koyacağı irade, sadece bir hükümetçilik sürecini değil, bir toplumun kaderini belirlemek açısından da hayati olacak.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri