20 Temmuz Mor Kekik  Kokusu Günü Kutlu Olsun!

Serhat İncirli

20 Temmuz 1974 Kıbrıs’a mutluluk getirdi mi?
Özgürüm, bayrağımın altındayım da oydu da buydu da!
Geçiniz!

-*-*-

20 Temmuz 1974, haklı bir askeri harekat mıydı?
Diyelim ki “hem de yüzde 100 haklıydı”…
Ok!
Anlaştık!

-*-*-

Sorum şu: Mutluluk getirdi mi?

-*-*-

Cevap vermeye gerek yok!
Sorularla devam edelim!

-*-*-

1974’te kurtarılan kimdi?
“Kıbrıslı Türkler” mi?
Yoksa “Kıbrıs Türkü” mü?
Ayrıma gerek yok!

-*-*-

Tamam!
Sormaya devam edelim!
Şu anda Kuzey Kıbrıs coğrafyasında ilan edilmiş sözde devletin yönetimi kime ait?
Biz mi yönetiyoruz?

-*-*-

Sormayalım mı?
“Geçiş kapısı açma yetkim yok” dedi mi Ersin Tatar demedi mi?

-*-*-

Merkez Bankası Başkanı neden Türkiye’den atanıyor?
Kıbrıslı Türkler geri zekalı olduğu için mi?

-*-*-

Peki, askerlerimizin kumandanı neden Kıbrıslı olmasın?
Komutan olamayız ama asker olabilir miyiz diye mi?
Ersin Tatar oradan da yırttı, parasını ödedi, sefasını milliyetçilikle sürüyor ama askerlik yamadı; bir ara soruya atlayalım; “bir milliyetçiye bedelli askerlik yakışır mı?”

-*-*-

1974 sonrası Ada’ya Türkiye’den nüfus getirilmesi doğru muydu yanlış mıydı?
Diyelim ki “şarttı”, “kaçınılmazdı”…
Tamam, o zaman vatandaşlık vermek ve bunu şu anda hızlı ve sistemli bir şekilde artırmak, siyaset biliminde ya da uluslararası ilişkilerde nasıl açıklanır?

-*-*-

Rum vatandaşlara ait mülkleri “kullanmak” nasıl yasal olabilir?
Şu anda üzerinde devlet kurduğunu iddia ettiğimiz toprakların tapusunun, bu devletin vatandaşları olmaması sizce normal mi?

-*-*-

Sorular uzaaaaar gider…
Eğer siz bana diyorsanız veya diyecekseniz ki, “biz 1974’ü Ada’yı Türkiye’nin toprağı yapmak veya kalın bağırsağının boşaltım merkezine çevirmek için gerçekleştirdik”; o zaman size “ama bize öyle anlatmıyorsunuz” derim!

-*-*-

Bakın, insanların düşmanı değilim!
Yunanlıların da, Türklerin de, Kürtlerin de!
Asla!
Ama karar vermek – karar vermeniz lazım; “Kıbrıs Adası, Kıbrıslıların mı değil mi?”

-*-*-

Kıbrıslılar isterse bölerler, isterse birleştirirler değil mi?
Size ne?

-*-*-

Siz karar veriyorsanız buna, bunun adı da o zaman ya işgaldir, ya istila, ya da bilemediniz kalın bağırsağın boşaltım noktası!

-*-*-

Çıkın, mertçe deyiverin ki, 1974’te faşist darbe işimize yaradı; zaten bu bir plandı; oyundu; dizayn yapanlar Amerikalılar, İngilizler, Türkler ve Yunanlılardı!
Ada’yı böldük, yarısı Avrupa’ya kaldı, yarısı da bizim oldu!
Evet, çıkın ve öyle deyin!

-*-*-

1974 20 Temmuz’una kimsenin bir şey dediği yok!
O askeri müdahale, kesinlikle örneğin AKEL, EDEK ve hatta DİKO’da siyaset yapan, bu partilere oy veren, komünistinden demokratına tüm Rumları da faşizmden kurtardı!
Ama sonrasıdır merak ettiğim!

-*-*-

Mesela, müdahale 1959 – 1960 anlaşmaları veya 1960 Anayasası’ndan güvenlik ve garantiyle alakalı bir haksaydı; o zaman aynı referanslarınıza göre, Anayasal düzeni sağladıktan sonra dönmek gerekmez miydi?
Bölmek değil, geri dönmek!

-*-*-

Yani Ayşeciğim tamam geldin, hoş geldin de gitmeyecek misin?
Gitmezsen, yasadışısın!

-*-*-

Törenler yapıyoruz…
Kutlamalar…
Peki neyi kutluyorsunuz?
Ada’nın yarısının, Türkiye’nin eline geçmiş olmasını mı?
Bundan mutluysanız kutlayın!

-*-*-

Ben değilim, kutlamıyorum!

-*-*-

Ne yapıyorum?
Hala – inatla ve ısrarla, “Kıbrıslı” kalmaya çaba gösteriyorum…

-*-*-

Dün de siz sıcak havada ceket kravat, takım ül taklavat saçma sapan masraf yaparken, ben Kormacit Burnu’nda yürüyüşteydim…

-*-*-

Kokladım, kokladım!
Deniz kokusunu!
Ve mor renkli – minicik çiçekler açmış enfes kekikleri!

-*-*-

Bu gidişle çok koklayamayacağımızı bildiğimden, derin derin içime çektim…
Elimi kekik ağaççıklarının üzerine sürdüm, sıktım, parfüm gibi boynuma değdirdim elimi… 
Bir daha çektim, bir daha çektim!

-*-*-

Siz kutlamalardaydınız o sırada!
Bir tek bombayla onlarca çocuğu yakarak öldüren savaş uçaklarını izleyerek, mutlu oluyordunuz!

-*-*-

Ben denizin dibindeydim!
Kekik ve deniz kokusu!
Enfes bir rüzgar!
Ben de kutladım tabii ki, 20 Temmuz Mor Kekik Kokusu Günü…
Kesinlikle sizin kutlamalarınızdan daha içtendi ve inanarak kutlanan bir gündü… 

 


Dünkü Cyprus Mail’den bir yorum…

Cyprus Mail gazetesi dünkü başyazısının sonunda, Rum siyasileri eleştiren bir yoruma yer verdi…
Saptamalar çok doğru… 

-*-*-

Gazete, bazı Rum siyasilerin, son New York buluşmasında, “devam edeceğiz” kararı çıkmasına sevinmeleri eleştiriliyor…
“Geçiş kapısı bile açamadılar…” demeye getiriyor.

-*-*-

Ama makalenin son bölümü önemli…
Geldiğimiz noktanın, evet Kıbrıslı Türkler adına “bitiş” olduğunu yüzümüze vurduğu gibi, Kıbrıslı Rumlar için de “pek hayırlı” olmadığını anlatıyor; bence!

-*-*-

Gelin, o son bölümün Türkçe çevrisini birlikte okuyalım:

-*-*-

“… Bugün, Türk işgalinin 51. yıldönümü ve 16 Ağustos 1974'te çizilen sınır çizgisi değişmeden kalıyor. 

-*-*-

Daha da kötüsü, her geçen yıl Kıbrıs'ın işgal altındaki kısmı giderek Türkiye'nin bir vilayeti gibi oluyor. 

-*-*-

Türk vatandaşları artık Kıbrıslı Türklerden daha fazla, Türk sermayesi oraya yatırım yapıyor, Kıbrıs Rum toprakları yabancı işadamları tarafından geliştiriliyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İslami değerleri dayatılıyor. 

-*-*-

BM kararları ve uluslararası hukuk hakkında nutuk atarken buna izin veren siyasetçilerimiz ise, anlamsız bir BM prosedürü olduğu ve BM Genel Sekreteri'nin değersiz BM kararlarına bağlılığını yinelediği için memnunlar.

-*-*-

Belki de siyasetçilerin, BM kararlarına rağmen zaten var olan bölünmeyi engellemeye çalıştıkları iddiasını sürdürebilmeleri için bir prosedüre ihtiyacımız var.”


Şafak Nöbeti neden yapılmadı?

Sevgili Ulaş Barış arkadaşımız sosyal medya hesabında hatırlattı; “… Bu arada, bu sene Şafak Nöbeti yok, dikkatimi çekti” dedi…

-*-*-

Bu kısa mesajdan yola çıktım, “acaba neden?” diye sordum!

-*-*-

Bilen bir kişi, net yanıt verdi: “Çok alkol tüketiliyordu…”

-*-*-

Dedim ki, “iyi oldu”…

-*-*-

Bu arada çeşitli dedikodular veya senaryolar da kulağıma gelmedi değil…
Mesela, son internet ihalesi şeyisinden memnun olmayan eski sponsora, “nah size sponsorluk” durumuna falan gelmiş…

-*-*-

Neyse!
Çok alkol vardı canım, çooook! 
Ondandır!