1974’te içinde katliam yapılmış olan ev, çökmeye başladı…

Sevgül Uludağ

1974’te içinde katliam yapılmış olan ev, çökmeye başladı…

Siskilip’te (Akçiçek) 1974 yılında içinde katliam yapılmış olan ev, çökmeye başladı.
Edward Hacıhannas, sosyal medya paylaşımında geçtiğimiz hafta tam bu evin yanından geçerken, bir bölümünün çökmekte olduğuna tanık olduğunu yazdı ve evin fotoğrafını da paylaştı.
Hacıhannas, özetle şöyle yazdı:
“Burası Girne’de, Siskilip’te Evgenios Hacıirakli’nin evi… Bugün bitmek bilmez yağmur altında işgal altındaki bölgede aracımı sürüyordum. Öğlen saat 12 civarı Siskilip’ten geçiyordum ki aniden gözlerimin önünde Hacıirakli’nin evi, aşırı yağışlar nedeniyle çökmeye başladı… Sokak evden yuvarlanan taşlar ve diğer yapı malzemeleriyle neredeyse tıkanmıştı ve ben de aracımla orada risk altına girmiştim…
Ağustos 1974’te bu evde 15 Kıbrıslırum öldürülmüştü ve o günden beridir “kayıp”tırlar…”
Edward Hacıhanna’nın sözünü ettiği 15 Kıbrıslırum, Siskilipli sivil ve kimisi yaşlı, kimisi genç Kıbrıslırum kadınlar ve erkeklerdi. Bazı Kıbrıslıtürkler, yanlarına bazı Türk askerlerini de alarak bu eve gitmişler, ardından tecavüzlere girişmişler ve sonra da evde katliam yapmışlardı. Bu evden tek sağ kurtulan 12 yaşında, tecavüze uğramış bir kız çocuğuydu… Tecavüz ve katliama girişenler, öldürdüklerinin bazılarının kafalarını da kesmişler ve ölülerin kafalarını birliklerine götürünce olay ortaya çıkmış, o bölgede bulunan Türkiyeli bir komutan, derhal onların tutuklanmasını emretmişti… Bu yetkili subay Türkiye Komando Tugay Komutanlığı’ndan Piyade Albay Salih Güleryüz’dü… 12 yaşındaki kız çocuğunu da koruması altına almıştı. Bu olayla ilgili ayrıntılı bilgi, Erol Mütercimler’in kaleme aldığı “Satılık Ada Kıbrıs” başlıklı kitabın ekler bölümünde de yer almıştı…
Bu konuda 23 Mart 2009’da yani on yıl önce kaleme aldığımız ve bu sayfalarda yayımladığımız Siskilip’le ilgili bir yazıda şöyle demiştik:
“…Erol Mütercimler’in “Satılık Ada Kıbrıs – Kıbrıs Barış Harekatının Bilinmeyen Yönleri” başlıklı kitabında da buradaki toplu tecavüz ve katliamla ilgili bilgilere rastlıyorum. Türkiye Komando Tugay Komutanlığı’ndan Piyade Albay Salih Güleryüz’ün anı-raporunda, Siskilip’te yaşananlara da yer veriliyor. Piyade Albay Salih Güleryüz, kitabın 641inci sayfasında şöyle yazıyor:
“3 Ağustos 1974
Akşamüstü Siskilip köyünde kalan Rumlar’dan 14’ünün bir evde öldürüldüğünü öğrendik. Hadisey bir Topçu Astsubay, iki komando eri ve iki mücahidin yaptığı tespit edildi. Gece geç saatlere kadar erlerin ifadeleri alındı.
4 Ağustos 1974
Sabah erken saatte Kolordu Kurmay Başkanı sınıf arkadaşım Kurmay Albay Mahmut Boğuşlu geldi. Birlikte gidip Siskilip’teki sivil Rumlar’ın öldürüldüğü evi bulduk. Manzara tüyler ürpertici. Köyün tavuk çiftliğine yakın bir evin holünde otomatik tüfeklerle kapıdan ateş edilerek öldürülmüşler. 8 tanesi koltuk ve sandalyeler üzerinde, göğüs ve başlarından delik deşik, kanlar içerisinde oturur vaziyette kalmışlar. Kadınlı erkekli beş kişi yerde, birbirlerine sarılmış ve gene kanlar içinde ölü. Giriş kapısının yanındaki bir sandalyede oturur vaziyette kalmış cesedin kafası yok, boyun kısmı bembeyaz.


11-12 yaşlarında cılız yapılı bir Rum kızı da kirletilmiş. Üzerine Rum askerlerinin kaputu giydirilmiş, Siskilip tavuk çiftliğinde bizim erlerle kahvaltı yaptırılırken gördük. Bizi görünce çaresiz bir tebessümle ‘Kalimeras’ diyor...”
Bu katliam ve tecavüzlere karışan Kırnılı K.’nin sık sık, içki sofralarında o günü anlatarak övündüğünü öğreniyorum...
Bu küçük kızın akibetini araştırıyorum... Sonuçta hayatının bir bölümünü akıl hastanesinde geçirmiş, hiçbir zaman normal bir yaşamı olamamış... Çocukluğu, genç kızlığı, kadınlığı ondan çalınmış... Yaşadığı dehşeti tasavvur etmek bile çok zor...” (YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler… Sevgül Uludağ – Mart 2009)
Bu evden “kayıp” edilmiş olan en az 15 Kıbrıslırum sivil insanın nereye gömüldükleri hala bilinmiyor. Kayıplar Komitesi sistematik biçimde bu bölgede olası gömü yerlerini uzun yıllardır kazıyor ancak herhangi bir sonuca ulaşamıyor.
Oysa katliam ve tecavüzlerle ilgili o günlerde tutuklamalar yapılmış ve ifadeler alınmış olduğuna göre, o zaman yetkililerin elinde bir takım bilgiler mevcuttur. Bu bilgiler, Kayıplar Komitesi’yle neden paylaşılmıyor?
Kayıplar Komitesi bu bölgede yıllardır yüzbinlerce Euro’ya mal olan kazılar yürütmüş ve hiçbir ize rastlamamıştır… Pek çok okurumuz çeşitli olası gömü yerlerine işaret etmişler ancak belki de bu alanda da “boşaltma” yapıldığı için “kayıplar”ın izi kaybettirilmiştir.
O günlerde sözkonusu iki Kıbrıslıtürk bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılmışlar ve bunlardan birisinin daha sonra “kayıplar”ın çeşitli yerlerde gömü işlerinde bizzat yer aldığı da okurlarımız tarafından dikkatimize getirilmiştir.
Bu konuda daha ayrıntılı bilgi sahibi olan okurlarımı bir kez daha bu insani konuda yardımcı olmaya çağırıyorum…
Bildiklerinizi paylaşmak istiyorsanız beni isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefonumdan arayabilirsiniz. Kayıplar Komitesi’ni de 181 ihbar hattından arayabilirsiniz.


“Pinochet'nin istihbarat şefi yardımcısı Avustralya'da yakalandı!”

Avustralya polisi, yıllardır Avustralya'da yaşayan Pinochet döneminin üst düzey istihbarat yetkililerinden Adriana Rivas'ı tutukladı.
Adriana Rivas, Şili'nin Pinochet dönemindeki katliamlarıyla bilinen gizli polis teşkilatının başındaki Manuel Contreras'ın yardımcısı olarak çalışmıştı.
Contreras, insan hakları ihlali sebebiyle 500 yıldan fazla hapis cezasına çarptırılmıştı. Cezaevindeyken 2015 yılında hayatını kaybetti.
1973'te sosyalist lider Allende yönetimini deviren diktatör General Augusto Pinochet'in iktidarda olduğu 1970'ler ve 1980'lerde, 3 bine yakın muhalif öldürüldü.
Şilili yetkililer, Rivas'ın da bu dönemde Komunist Parti Genel Sekreteri Victor Diaz'ın kaçırılıp 'ortadan kaybolmasına' yardımcı olduğunu söylüyor.

"Hayatımın en güzel zamanıydı"
Şu an 66 yaşında olan Rivas, 1973-1976 yılları arasında, Pinochet'nin muhaliflerini tespit etmek ve yakalamak için kurduğu gizli polis teşkilatı olan Ulusal İstihbarat Yönetimi'nde (Dina) Manuel Contreras için çalıştı.
Şili'de 1973-1990 yılları arasında süren Pinochet döneminde 40 binden fazla insan işkence gördü. Bu işkencelerin ve muhaliflerin susturulmasının merkezinde Dina vardı.
DINA ajanları binlerce kişiyi kaçırdı, işkence yaptı, öldürdü ya da "ortadan kaldırdı".
2013'te Avustralya'da SBS kanalına bir röportaj veren Rivas, Dina'da çalıştığı yılları "hayatımın en güzel zamanıydı" diye tarif etmişti.
Yeni kıyafetler alabilmesi için ayrıca bir ödeneği olduğunu, çok şık davetlere katıldığını, lüks otellerde kaldığını ve son model arabalarda seyahat ettiğini de röportajda anlatmıştı.
İşkencelerin sorulması üzerine ise "İnsanları susturmak zorundalardı. Bu bütün dünyada oluyor, sadece Şili'de değil" yanıtını verdi.

Yeğeni, Rivas'ın belgeleselini çekerken gerçekler ortaya çıktı
Rivas, herhangi bir insan kaçırma ya da işkence eyleminde bulunduğu iddialarını reddederken, Pinochet dönemiyle ilgili bir belgesel çeken yapımcı Lissette Orozco'ya konuşan görgü tanıkları, bunun tersini söylüyor.
Görgü tanıklarından bazıları, Rivas'ın "Dina'nın en vahşi işkencecilerinden olduğunu" ve Dina içindeki en üst düzey birim olan Lautaro Birliği'nde yer aldığını söylüyor.
Lautaro, yer altına çekilen Komunist Parti'nin liderlerinin bulunup öldürülmesinden sorumlu birimdi.
Yapımcı Orozco, Rivas'ın yeğeni. Orozco'nun teyzesiyle ilgili çektiği belgesel 2017'de Berlin Film Festivali'nde gösterildi.
Ancak Rivas'ın gizli polis teşkilatında ne kadar aktif olduğunu gördükçe, belgesel, yapımcının teyzesiyle Skype görüşmelerinde yüzleşmesinin ve haklarını arayan mağdur yakınlarıyla görüşmelerinin anlatıldığı bir hikayeye dönüştü.
Rivas, 1976'da Dina'dan ayrıldıktan iki yıl sonra Avustralya'nın Sydney kentine yerleşti. Burada uzun yıllar çocuk bakıcılığı yaptı.
2006'da ülkesini ziyareti sırasında Diaz'ın kaçırılmasına yardım ettiği gerekçesiyle tutuklandı.
Bir süre sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Soruşturma sürerken Avustralya'ya geri döndü.
Şili, 2013'te Rivas'ın ülkesine iadesi için Avustralya'ya resmi başvuruda bulundu.
Mağdur yakınlarının avukatı olan Andrea Navarro'ya göre, Şili ve Avustralya'nın hukuk sistemleri arasında bazı farklar var. Bu da tutuklamayı geciktirdi.
Rivas, 1 Mart'ta Sydney'de mahkemeye çıkacak.
(BBC – 21.2.2019)


Şilili yazar Isabel Allende:  “Nefret ve kayıp duygularımın üstesinden yazarak geliyorum…”

Şilili yazar Isabel Allende, BBC 100 Kadın'a verdiği röportajda, nefret ve kayıp duygularının üstesinden yazarak geldiğini söyledi.
1973'teki askeri darbenin ardından Şili'deki evinden ayrılarak ABD'ye taşındı.
"Sizin için değerli ve tanıdık olan her şeyi kaybettiğinizi hissettiğinizde, kin duyuyorsunuz" diyor.
"Size borçlu olunduğunu düşünüyorsunuz ya da sizden bir şey çalındığını. Bu histen (yazarak) kurtuldum."
Uzun yıllar boyunca ABD'de yaşamasına rağmen, halen bütün romanlarını İspanyolca yazıyor.
"İngilizce bir konuşma metni yazabilirim veya kurgu olmayan bir şey" diyor.
"Ama kurgu şurada oluyor (karnını gösteriyor), beyinde olgunlaşmıyor.
"Ve halen İspanyolca düşündüğünü söylüyor: "İspanyolca rüya görüyorum. İspanyolca dua ediyorum. İspanyolca sevişiyorum. İngilizce yapsam gülünç hissederdim."
Allende'nin, İspanyolca dilinde yazan yazarlar arasında en çok okunanı olduğu belirtiliyor. 40 dilde 70 milyondan fazla kitabı satıldı.
2014 yılında kendisine dönemin ABD Başkanı Barack Obama tarafından Cumhurbaşkanlığı Özgürlük Madalyası takdim edildi.
Aynı zamanda Augusto Pinochet'yi iktidara taşıyan askeri darbenin ardından, ülkeden ayrıldıktan neredeyse 40 yıl sonra Şili'nin Ulusal Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü.
"Bir askeri darbenin ne olduğunu bilmiyordum, çünkü daha önce Şili'de örneğini görmemiştik."
"İlk gün çok ürkütücüydü, çünkü çok beklenmedikti."
"Helikopterler, sarayın bombalanması, ateş açılması, kitapların yakılması, insanların tutuklanması ve kamyonlara tıkıştırılmaları. Bunların hepsi korkunçtu."
Isabel Allende'nin babası, Şili'nin askeri darbeyle indirilen Devlet Başkanı Salvador Allende'nin kuzeniydi.
Allende kaçtı, Venezuela'ya gitti. Burada seyahat edebilmek için vize almayı umuyordu.
"Böylece ayrıldım" diyor. "Bir ay içinde geri döneceğimi düşünerek. Daha sonra eşim geri dönemeyeceğimi keşfetti."
Darbenin ülkeyi böldüğünü söylüyor.
"Bence Şili'deki her ailede en az bir insan baskıyı yaşadı ve aileler parçalandı. Çiftler bölündü."
Yakın bir zamanda, Allende'ye Amerikan Ulusal Kitap Ödülleri'nde yaşam boyu başarı ödülü verildi.
Ödülü kabul konuşmasında, "Karanlık zamanlardan geçiyoruz dostlarım" dedi.
"Milliyetçilik ve ırkçılık dönemi, zalimlik ve fanatiklik. Medeniyetimizi ayakta tutan değerlerin ve prensiplerin kuşatma altında olduğu bir zaman.
"Pek çok kişi için şiddet ve yoksulluk dönemi, onlara tanıdık olan her şeyi bırakmaya zorlanan ve hayatlarını kurtarmak için tehlikeli yolculuklara çıkan büyük halk kitleleri için."
Ödülünü, "kendi gibi yeni bir hayat arayışı için bu ülkeye gelen milyonlara" adadı.
(BBC – Kasım 2018)