“15 Temmuz 1974’te tüm Kıbrıslırumlar büyülenmiş miydi?”

Sevgül Uludağ

George KUMULLİS

Tıpkı İkinci Dünya Savaşı’nın başlatılmasından, Auschwitz,  Buchenwald, Mauthausen gibi ölüm kamplarının yaratılmasından Almanların kendilerini sorumluluktan arındıramayacakları ve tüm suçu o paranoyak Hitler’in üstüne atamayacakları gibi, bizler de Kıbrıs’ı 1974’te vuran felaketin tüm suçunu yalnızca Yunan Cuntası ve EOKA B’ye atarak kendimizi sorumluktan arındıramayız.
15 Temmuz darbesi Cunta tarafından EOKA B’nin yardımıyla gerçekleştirilmişti ancak bunu gerçekleştirebilmek için Kıbrıs’ta olumlu koşullar bulmaları gerekirdi. Medyanın, yasamanın, öğretmenlerin ve Kıbrıslırum nüfusun büyük bölümünün gönüllü işbirliği olmamış olsaydı, Cunta Kıbrıs’ta kök salamayacak ve 1922’den bu yana Helenizm için en büyük felakete neden olan darbeyi yapamayacaklardı.
Daha da kötüsü darbenin başkanı Nikos Sampson’a gönderilmiş olan binlerce telgrafın gösterdiğidir – bu bizi ne kadar yaralasa da – darbenin popüler biçimde kabulünü gösterir bu telgraflar…
Darbe öncesi yıllarda Cunta’ya karşı çıkan herkesin Helen-karşıtı olduğu yönündeki paranoya yerleştirilmişti… Bir başka deyişle yabancıların emrindeki cani Cunta, Yunanistan’la ve Yunan ulusuyla özdeşleştirilmişti. Eğer “ulusal hükümet”in politikalarını eleştirecek olursaydınız (gerek RİK, gerekse gazeteler – pek az istisna hariç – Cunta’yı “ulusal hükümet” olarak takdim etmekteydi) o zaman aşırı uçlardaki birisi ya da bir komünist olarak damgalanırdınız.

Örneğin o günlerin en “ciddi” ve “yetkin” gazetesi olan Eleftheria gazetesi 1973’te cuntaya başkaldıran Atina Politeknik öğrencilerini “oyuncak çocuklar” olarak nitelemişti. İnanıyorum ki Yunanistan’ın Cunta’yla bu şekilde özdeşleştirilmesinden ötürüdür ki Kıbrıslırumlar’ın büyük çoğunluğu Cunta’nın işgalini alkışlamıştır.
Bu canavarca özdeşleşmenin yerleşmesindeki öncü rolü (Kıbrıs Cumhuriyeti) Temsiciler Meclisi oynamıştı. Tassos Papadopulos öncülüğündeki İlerici Cephe – milliyetçiler – ve Eneion (“Birlik”) Partisi milletvekilleri Cunta’dan her zaman “ulusal hükümet” olarak söz ediyorlardı ve 1974 öncesi hiçbir zaman EOKA-B’yi topyekün kınamamışlardı.
Glafkos Klerides’in de bu konuda sorumluluğu büyüktü çünkü Meclis Başkanı olarak 1967’de seçilmiş hükümeti bir darbeyle deviren albayların kullandığı sözcüklerle “21 Nisan Devrimi”nin her yılki kutlamalarına katılmaktaydı. Klerides’in bu kutlamalardaki varlığı, Cunta’ya saygıyı teşvik etmekteydi.
Çok önemli bir rol de okul müdürlerinin yanı sıra OELMEK ve POED gibi öğretmen sendikalarının liderlikleri tarafından oynanmaktaydı.
Devletteki öğretmenlerimiz Cunta’nın avı haline gelmişti, böylece propagandalarını okullara ve topluma yetenekli biçimde kanalize ediyorlardı – ister körlükten, ister duyarsızlıktan, ister kölelikten, isterse maddi çıkardan olsun, sonuç buydu… Nedenleri ne olursa olsun, misyonlarına ihanet ettiler. Verdikleri zarar hesapsızdı çünkü Kıbrıslırumlar’ın Cunta öncülüğündeki Milli Muhafız’ın 1974’teki “ulusal kurtuluşunu” kabul etmelerinin yolunu açtılar…
Darbeye karşı direnişi hepimiz biliyoruz. Bilmediğimiz şey ise – çünkü kimsecikler bu konuda derinlemesine ir inceleme yapmamıştır – madalyonun öteki yüzüdür: Bir hafta içerisinde Sampson’a gönderilmiş olan 15 bin telgraf örneğinden görülebileceği gibi darbeye olan kitlesel kamu desteğiydi… Bu telgraflar, yetişkin nüfusun önemli bir bölümünü temsil etmekteydi. Ne yazık ki bu konudaki tartışmalar tabudur çünkü bu tarihimizin en karanlık bölümlerinden birisidir.
Başpiskobos Makarios bu telgrafların varlığını üzüntüyle kabul etmiştir.
1974 sonbaharında İtalyan gazeteci Oriana Fallaci’ye verdiği bir röportajda şöyle demişti Makarios: “Eğer Sampson bir hafta daha iktidarda kalsaydı, benim kızkardeşim Maria bile ona bir destek telgrafı çekecekti…” Bu itiraf 1974’teki düşüşümüzü özetliyordu.
Şunu biliyoruz ki Makarios’u destekleyen ve EOKA B’nin suç faaliyetlerini kınayan binlerce kulüp, örgüt ve “önde gelen bireyler”, Sampson’a destek telgrafları göndermişlerdir. Bu inanılmaz bir şeydir ama gerçektir. Ancak en parlak örnek Makarios’un kabinesinde bakan olan bir şahsın, Sampson’un kabinesinde de bakan olmasıydı.
Kıbrıslı insanlar kendi duruşlarını ve ahlak kurallarını yıktılar. Gerçekten de bu açıklaması çok zor bir şeydir. Sanki de 15 Temmuz 1974’te sabah saat 08.25’te Kıbrıs’ın üstünden sihirbaz Kirki (*) geçmiş ve sihirli değneğini sallayarak Makarios yandaşlarını Cunta domuzlarına dönüştürmüştü. Daha akla yakın bir açıklama yukarıda da belirtilmiş olduğu gibi Cunta’nın Yunanistan’la özdeşleştirilmiş olmasıdır. Bunun sonucu olarak pek çok Kıbrıslı, Helen karşıtı Makarios’un yerine Cunta’yı yani Yunanistan’ı desteklemeyi seçmiştir. Darbe hükümetinin Kıbrıs’ın vaad edilen ülke olacağı yönündeki açıklamalarına inandılar, sonuçta neye dönüşeceğine değil – yani bir kayıplar ülkesine…
Darbe, darbecilerin 1974 sonrası siyasi kariyerlerini sürdürmesine engel değildi. Sampson hükümetinin iki bakanı – bir darbe hükümetine katılım, darbe suçuna katılım olduğu halde -  daha sonra DİSY partisinden milletvekili seçildiler. Bu iki adamın milletvekili seçilmesi, bugüne kadar devam etmekte olan saçmalığı oluşturuyor – darbeyi suç olarak tarif ettiğimiz halde, bu suça ortak olanların önemli kamu görevlerine gelmesine izin veriyoruz.
Sonuç: Büyük olasılıkla gelecekteki tarihçiler 20nci yüzılın son yarısında yaşamış olan Kıbrıslılar’ın şizofren olduğu sonucuna varacaklardır. 1950’lerde özgürlükleri için savaştıkları halde, bundan birkaç on yıl sonra faşizm zorbalığını kucaklayıp göklere çıkardılar. 14 Temmuz 1974’te çoğunluk Makarios taraftarıydı ancak ertesi günü büyüyle (belki sihirbaz Kirki’nin büyüsüyle) Cunta mafyasının iğrenç destekçilerine dönüştüler.

(*)Kirki (Yunanca Κίρκη), Yunan mitolojisinde Aiea adasında yaşayan büyücü bir nemftir. Babası titanlardan Helios, annesi ise Perse'dir. Aynı zamanda Kolhis Gürcü kralı Aetes'in kız kardeşidir. Düşmanlarını büyü ve bitkiler aracılığı ile hayvanlara çevirmesi ile tanınır. (Vikipedi).

(CYPRUS MAIL – George KUMULLİS – 12.7.2015 – Türkçesi: Sevgül ULUDAĞ)

Devam edecek...