100’ü KOYUN

Cenk Mutluyakalı

 

Tedaviye gitti, Angolemli.
Te-da-vi!
Eşi hasta... Ciddi...
Diyorlar ki, “Koltuk istiyor, gelmiyor, Meclis’in açılmasını engelliyor.”
Tiksiniyorum!

*  *  *

Siyasi parti keneleri arasında, bir makam ya da menfaate sahipken herkesten daha partili, en partili,  büyük partili tipler vardır.
Kimselere laf kondurmazlar.
Ne zaman ki suyun akışı durur, koltuk gider, menfaat biter, payına düşen ayrıcalık kalmaz.
İstifa ederler, basarlar, giderler...
O kadarla kalsa iyi...
“En muhaliften daha muhalif” olur, eleştirir, bir de üzerinden laf ederler.
Tiksiniyorum!

*  *  *

Bir “ezber” tutturmuş, gidiyoruz.
“Nisabı sağlamak hükümetin görevidir.”
Her daim de Meclis’te bir yığın vekil vardır.
Ama “nisap oyunu” sürer, gider.
Öğrenilmiş çaresizlik bu.
“Öç” merasimi, “akrep” telaşı!
Geçmişte de böyleydi.
Şimdinin hükümeti de böyle davranıyordu, muhalefette...
Bu kafaları değişmeliyiz.
Tiksiniyorum!

*  *  *

Bir yasa gelir, özgürlükleri daraltır.
Bir yasa gelir, eşitliği çiğner.
O zaman Meclis’e girilmez işte!
“Nisap”a karşı “eylem” budur.
Ve anlaşılır...
Peki şimdi ne var?

*  *  *

Van’da dün neler neler oldu.
Nazım’ın şiiri geldi aklıma:
“Koyun gibisin kardeşim,
sürüye katılıverirsin hemen...”

Van’ın bir mezrasında, sarp kayalıklarda otlayan koyunlar uçurumdan atladı.
100’ü birden!
Hepsi öldü...

*  *  *

.... “ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak...”
“SÜRÜ” olma halidir sebebi!
Bu “sarp” ülkede...