1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. 'Nokta atışları' ve eylem askıda (!)
Mert Özdağ

Mert Özdağ

'Nokta atışları' ve eylem askıda (!)

A+A-

Fark etmişsinizdir, hükümet rahat bir döneme girdi.
Toplumsal muhalefetin bazı kritik noktalarına hükümet kanalınca yapılan 'nokta atışları' etkisini gösterdi.
Ufak tefek çıkışlar dışında sendikalar grev yapmıyor!
Eylem hazırlığında olanlarla kapalı kapılar ardında görüşmeler yapılıyor ve ne hikmetse o eylem "askıya" alınıyor.
Zaman zaman hayvancılardan ses geliyor örneğin, bakıyorsunuz 2 gün sonra eylem askıda!
Bazı öğretmen sendikaları lokal eylemler yapıyor, ara ara…
Memur sendikaları da keza öyle…
“X kurumunun X bölümünde eylem”
Tamamen lokal, az kişiyi ilgilendiren ufak sorunların itirazları.
Bir nevir mırıldanma hali.
Bütünlüklü bir hareket yok.
“Göç Yasası değişsin” tantanası da dinmişe benziyor.
Dedim ya hükümet kurumların özelleştirmesine yol vererek TC kaynaklarını da kullanarak nokta atışları yapıyor.
Emeklilere yapılacak ödemeyi de bu çerçevede değerlendiriyorum.

*  *  *

Dediğim gibi hükümet rahat bir döneme girdi.
Birkaç ay sonra meclis kapanacak.
Rehavet mevsimi başlayacak.
Deniz, kum, karpuz!
Bizler Kıbrıs sorunu temalı filmi izlemeye devam edeceğiz.
Zira o en 'heyecanlı' dönemine girecek (!)

Bu süre öncesinde KIB-TEK ve Telekomünikasyon ile ilgili özelleştirme adımları netleşecek.
Bu kurumlarda çalışanlar dışında yine hiç kimsenin sesi çıkmayacak.
Çıkan sesler de çok uzun süreli olmayacak.
"Çalışanlar güvence altına alındı" mealinde Bakanlar Kurulu kararları ile gün geçiştirilecek.
Toplumsal muhalefet adına memleketteki genel manzara bu, ne yazık ki.

*  *  *

Peki sosyal medya ne alemde dersiniz?
Siyasi deşarj açısından oldukça gaz alıcı.
Yazdınız mı okkalı bir ileti?
Ohhh, tamamdır!
Hükümetin işi zor  bu ileti karşısında (!)

Toplumsal muhalefet dediğimizi o bütünlüklü olgunun sosyal alemde kum taneciklerine dönüştüğünü görmek üzüyor insanı…
Herkes hemen hemen bir şeylerden rahatsız!..
Durmadan şikayet eden var.
Her Allah'ın günü…
Günübirlik tepkiler yumağı.
Peki bu şikayetlerimizi neden daha genel daha bütünlüklü bir çerçeveye sokamıyoruz?
Dedim ya hükümet nokta atışları ile iyiden iyiye toplumu bölmeyi başardı.
Hiç kimse kusura bakmasın ama biz bu statükoyu çok seviyoruz dostlar.
Kamu kaynakları ile kişisel ve zümresel gelirlerimizin artırılmasına dayalı bir sistem kurdular bize…
Ve bu sistem öylesine kemikleşmiş ki; büyük bir şok (Kıbrıs sorununun çözümü, ilhak, vs) olmadıkça pek değişeceğe de benzemiyor.
Değiştirmeye kalkışanı sizler zaten oylarınızla al aşağı ediyorsunuz.
Zaten 'tokmak'  da başkalarının elinde…
Bunu 'su' meselesinde yaşadık.
Dönemin iktidar partisi "Bu su çok pahalı olacak, TC ile biraz daha müzakere edelim" dediğinde Türkiye 'kamu maaşları' kozunu masaya sürüp hepinizi "isyan" ettirdiğinde bu günleri göremediniz, göremedik.
Aynı şeyi birçok konuda defa defa yaşadık.
Ne zaman ki statükoya karşı bir girişim olsa kamu kaynaklarını elinde bulunduran TC Elçiliği, buradaki işbirlikçileri ile toplumla oyuncak gibi oynadı.
Ve günün sonunda hiçbir şey değişmedi.
Bu toplum kamu kaynaklarına, dolaylı olarak da TC Maliyesi'ne bağlı kalmaya devam etti.
Ve şimdi o 'toplum' dediğimiz olguyu da yurttaşlık furyası ile değişime uğratıyorlar.
Bir bakacaksınız, seçimde yine birinci parti çıkacaklar, yarattıkları yeni oylarla!
Çıkış yolu var mı?
Elbette vardır.
Turgut Özal dönemi yıkıp kapattığımız fabrikaları yeniden açmak!
Bu toprakların her bir zerresinde üretim yapabilecek bir rüzgar yakalamak.

Kısacası üretmek!
Eğer üretirsek bu çıkmaz sokaktan çıkabilecek yeni bir yol bulabileceğiz.
Üretmez, günü geçiştirmeyi seçersek eğer, böyle gelmiş böyle gidecek.
Kıbrıs sorunu çözülse dahi!
Tercih bizim.
Bu güne kadarki 'tercihimiz' ortada…
Bu zinciri kırabilecek gücümüz var, bundan eminim.
Ama niyetimiz var mı?
Orasını zaman gösterecek.

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 1636 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar