1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Zoraki ya da istemdışı kaybolan insanlar…”2
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Zoraki ya da istemdışı kaybolan insanlar…”2

A+A-

 

Dr. İsmail Kılınç


Tanımlarda önemli dört öğe bulunmaktadır:

1-Kişi özgürlükten yoksun bırakılmaktadır,
2-Devlet’ in ya da Devlet’ in desteği, onayı ve bilgisi dahilinde hareket eden grupların sorumluluğu,
3-Kurbanlarla ilgili bilgi eksikliği ya da yokluğu,
4-Devlet’ in sorumluluğunu inkâr etmesi.

Bir yerlerde birileri bu kişilere ne olduğunu bilmektedir ve sorumludur. Kişiler istem dışı ve zoraki kaybolmuşlardır. Çoğu kez de yazgıları hukuk dışı yargılama ile ölümdür (Francis Perrin, Droits de l’homme et Disparitions, revue culture et conflits, no:13-14, 1994).

Ayrıca, zoraki kaybolmalarda ele alınması gereken dört önemli nokta vardır:

1-Ülkedeki siyasi ortam: Zoraki kaybolmalar genellikle siyasi ve toplumsal gerginliğin yoğun olduğu ülkelerde ve gerginliğin silahlı çatışmaya döndüğü ülkelerde görülür. İnsan hakları sürekli ihlal edilmekte, demokrasi sürekli yara almakta, yasalar çiğnenmekte, demokrasi kurumları zayıflatılmaktadır. Dolayısıyla kaybolmalar üzerinde araştırma yapmak çok zordur. 1960-70’li yıllarda daha çok askeri rejim ve diktatörlüklerin olduğu ülkelerde görülen zoraki kaybolmalar (Arjantin ve Şili) son yıllarda   demokrasinin   kimi kurumlarına sahip (siyasi partiler, sendikaların varlığı, anayasal güvencenin, basın özgürlüğünün olması, insan hakları örgütlerinin varlığı  gibi) ülkelerde (Kolombiya, Hindistan, Filipinler), etnik  ya da milliyetçi çatışmaların olduğu ülkelerde (eski Yugoslavya,  Rusya, Sudan), ulusal silahlı güçlerin silahlı terör örgütleriyle çatışma içinde olduğu ülkelerde (Türkiye, Peru, Sri Lanka) ve önemli siyasi bunalım içinde olan ülkelerde de (Zaire) görülmektedir (Francis Perrin, a.g.e.) . Demokrasinin tüm kurumlarıyla çalıştığı ülkelerde genelde zoraki kaybolmalar bulunmamaktadır.

2-İnsan hakları örgütlerinin varlığı ve çalışmaları da kaybolmalar üzerinde etki yapabilmektedir. Bu örgütlerin çalışmaları sıkıntı yaratmaktadır. Çoğu kez de  sivil toplum örgütlerinin çalışmalarıyla  Devlet’i insan haklarına daha fazla saygı duyması yönünde bir eğilim beklenirken tersi olmakta ve baskı artmaktadır, sanki intikam alma hırsı artmaktadır. ‘Beni uluslararası düzeyde şikayet ediyorsun, o halde bekle de gör, bak daha neler olacak’ gibi  kanı yaratılmaktadır. Sonuçta düzeni eleştirenleri hapsetmek yerine kaybetmek belki de ve uygulanan en kısa yoldur. Ama bunun da kanıtlanması gerekir ki zaten Devlet ve bağlı örgütlerinin görevi de bu tür kanıtları-varsa- ortadan kaldırmaktır.

3-Zoraki ya da istem dışı kaybolmalar baskı, diktatörlük rejiminin uyguladığı tekniklerden sadece biri midir yoksa Devlet terörünün en üstün biçimlerinden biri midir? Birinci durumda kaybolmalar diğer insan haklarının ihlali-siyasi düşünce suçluları, siyasi cinayetler, faili meçhul cinayetler, işkence, yargısız tutuklama, haksız muhakeme ve mahkeme, tutuklunun saklanması-  gibi ele alınır. İkinci varsayımda ise kaybolmalar diğer baskı araçlarının önüne geçer. Hangi şekilde uygulandığı tam olarak bilinmese de, Arjantin, Şili gibi ülkelerde yaşanan diktatörlük dönemlerinde kaybolmalara öncelik verildiği görülmüştür.

4-Kaybolmalar ile ülkedeki silahlı gruplara arasındaki ilişki: Silahlı gruplar da yasa dışı davranışlarıyla insan haklarını ihlal etmektedirler. Düşünceleri nedeniyle insanlar kaçırılmakta, fidye istenmekte, işkenceye maruz kalmakta, siyasi cinayetler işlenmekte ve bunlar üstlenmekte ve kimi bölgelerde insanlar göçe zorlanmaktadır. Ama  dünya genelinde bu silahlı gruplar zoraki kaybolma olayına karışmamaktadırlar. Zaten zoraki kaybolma tanımında silahlı gruplar değil Devlet ve örgütlerinin işe karıştığı belirtildiği için silahlı grupların ne derece zoraki kaybolan insan olayları içinde olduğu belirsizlik kazanmaktadır. Sorun biraz karmaşık gibi görünse de öncelikle hukuki ve ahlak açısından vatandaşları korumakla yükümlü olan Devlet’tir, silahlı gruplar değil. Kaybolmalar konusunda uluslararası sözleşmeleri  imzalayan Devlet’ tir, silahlı grup değildir. Dünya geneline bakıldığında, insan haklarını en fazla ihlal edenler Devletler olup silahlı gruplar marjinal kalmaktadır. Örneğin Kamboçya’da Kızıl Kmerler –Kampuchea democratique partisi- zoraki kaybolma olaylarına karışmıştır (Tabii burada mafya türü suç örgütlerinin kaçırıp öldürmesiyle kayıplara karışan insanlar da vardır, ama bunların sayısı da siyasi-silahlı örgütlerin kaçırıp kaybettiği insan sayısı gibi marjinal kalmaktadır). Devlet, bu tür örgütlerin varlığı nedeniyle kaybolma olaylarını kolaylıkla bu tür örgütlerin sorumluluğuna yıkabilir. Örneğin, Cezayir’de iç savaşta Devlet örgütleri kendi işledikleri  kimi cinayetleri ve kaybolmaları silahlı islami örgüte yüklemiştir.

5-Zoraki kaybolma işi iyi bir örgütlenme gerektirir. Tutuklama, kaçırma olayından sonra insanların bilinmeyen gizli yerlerde saklanması gerekir. Öldürüldüklerinde cesetlerinin kaybedilmesi ya da saklanması gerekir. Olayla ilgili tüm kanıtların yok edilmesi gerekir. İşte tüm bu nedenlerle devreye bir sürü sorumlu insan girer. Bu kişiler eksik de  olsa bilgilere sahiptir ve bu bilgilerin sızmaması gerekir. Dolayısıyla bu görevlilerin ve kimi tanıkların izlenmesi,  gerekirse tehdit edilmesi- ve zoraki kaybolmaları-, soruşturma  ya da dava açılmasının engellenmesi, zorluk çıkarılması, bilgi kirliliği yaratılması gerekir. Bütün bunlar da iyi ve güvenilir bir örgütlenme gerektirir ki silahlı gruplar bu örgütlenmeye pek sahip değillerdir. Silahlı grupların amacı da daha çok işledikleri siyasi cinayetlerle, kaçırma olaylarıyla kendilerinden bahsetmek, bulundukları Devlet’in baskıcı olduğunu duyurmak, halka eziyet yaptıklarını ilan etmektir. Dolayısıyla zoraki kaybolma olayından çok siyasi cinayetlere karışmaktadırlar (Peru-Aydınlık yol, Kolombiya-Farc, Mozambik-Ulusal direniş örgütü, İspanya-ETA, Türkiye–PKK  gibi). Son olarak da kaybolmaların siyasi iktidar tarafından bir tehdit ve baskı  aracı olarak kimi  bölgelerdeki insanlar –ayrılıkçı -üzerinde kullanıldığını belirtelim (Francis Perrin,a.g.m).   Sonuçta, kaybolan her insan:
-güvenlik ve haysiyet hakkı,
-işkence ya da insanlık dışı, aşağılatıcı ceza ve davranışlara maruz kalmama hakkı,
-insani koşullar içinde tutukluluk hakkı,
-hukuki bir kişiliğe sahip olma hakkı,
-eşit bir yargılanma hakkı,
-aile yaşam hakkı,
-yaşam hakkı ihlallerine maruz kalmaktadır (amnesty.org/fr/enforced-disappaerances)

 

Devam edecek

Bu yazı toplam 1502 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar