Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Yüzleşmek

A+A-

 

Son günlerin sihirli sözcüğü:
Yüzleşmek.
O kadar zor geliyor ki insanoğluna!..

***

Mesele sadece savaşın acıları ve hakikatleri ile yüzleşmek değil...
Asıl meselemiz ‘yüzleşme’ kavramını toplumsal yapımız içerisinde ‘toptan’ reddetmek...

***

Ne bireyler ne de kurumlar seviyor bu kavramı...
Yüzleşmek genelde ‘öteki’nden beklenen bir duygu hali...
Çünkü yüzleşmek ‘acı’ veriyor.
‘Utanmak’ da var günün sonunda.
‘Özür’ dileyerek ‘deşifre’ olmak da...
Sancılara katlanmayı gerektiriyor ve ders almayı öğretiyor yüzleşmek...

***

Toplum ne zaman ‘yüzleşti’ örneğin 1974 sonrası ‘ganimet’ süreciyle...
İskan adaletsizliğiyle...
Üleşme pervasızlığıyla...
‘Üretmeden yaşamanın’ dayanılmaz hafifliğiyle...
Sosyal ve kültürel kimliğinin çalınmasıyla....
Yarattığımız değerden çok daha fazlası bir hayata dair talepkarlıkla...
Yüzleşemiyoruz bir türlü...

***

Sivil toplum ne kadar yüzleşiyor ki kendisiyle...
Sorumluluğu yaymak yerine hep başkasına yüklemek üzerinden tekrarlanan bir ‘kaos’ ortamında sürükleniyoruz gündemin peşinde...
Hep aynı talepler etrafında kopartılan fırtınalarla ‘zümresel’ mutluklara soyunuyor, ‘o parti gitsin bu parti gelsin’lerle örtünüyor sadece...

***

Ya siyasi partilerimiz...
UBP’nin asli unsuru, yani tabanı, partizanlık mı yüzleşti yoksa ülkeyi kökten dinamitleyen yurttaşlıklarla mı acaba?
Vekil transferlerinden haksız terfilere, çapsız adaylardan omurgasız ‘evet efendim’lere kadar hangisiyle yüzleşildi?
Oysa tüm bunların ‘sonuç’larıyla yüzleşiyoruz birlikte...

***

CTP eğer 1994 hükümet deneyimi ile gerçekten yüzleşseydi, 2004 çok daha farklı olurdu, mutlaka...
Ya da 2004’le yüzleşseydi eğer, bugün, çok daha umutla taşınırdı geleceğe!

***

Evet, yüzleşmek...
Herkes ve her yerde...

Bu yazı toplam 2145 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar