1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Yüzleşmediklerimiz – 4
Yüzleşmediklerimiz – 4

Yüzleşmediklerimiz – 4

Dr. Küçük, 1957 yılının sonunda hazırladığı bir broşürde de iki toplum arasındaki düşmanlığı 1902 yılına kadar geri götürmüştü.

A+A-

 

                                           Niyazi Kızılyürek
niyazi@ucy.ac.cy

 

Kıbrıs Türk Toplumunda Yüzleş(eme)me

 

Christian Gerlach, “Aşırı Şiddet Toplumları” adlı çalışmasında ulusların ve etnik grupların tarih yazımında şiddeti açıklamaktan çok, kendilerini haklı çıkarmaya ve ulusal kimliklerin kurgulanmasına önem verdiklerini anlatır.[1] Gerlach, Bangladeş örneğine değinirken ülkenin resmi tarihinde “Pakistan’ın” bütünlüğünü koruyamamasını ve Bangladeş’in ayrılmasını haklı göstermek için “Pakistanlıların acımasızlığından” söz edildiğini yazar. Ayrıca yaşanan çatışmalarda ölen Bangladeşli “kurbanların sayısının abartıldığını” belirtir.[2] Gerlach, bu türden abartıları açığa çıkarmak için ampirik çalışmaların yapılmasının çok önemli olduğunu ve bu bağlamda rakamların dilinin ayrı bir anlam taşıdığını söyler: “Gerçekten ne olduğunu ve nasıl olduğunu anlamak için hangi etnik gruptan kaç insanın nerede, ne zaman ve nasıl kurban edildiğine bakmak gerekiyor. Bu, korku ve nefret propagandasına yenik düşmemek için elzemdir.”[3]

 

Gerlach’ın Bangladeş örneğinde yaptığı değerlendirme Kıbrıs Türk resmi tarih yazımı açısından bütünüyle geçerlidir. Resmi Kıbrıs Türk anlatısında yakın geçmiş manihaist bir yaklaşımla ele alınıyor ve ülkenin bölünmesi “Kıbrıs Rum mezalimi” gibi soyut bir göndermeye izah ediliyor ve abartılı kurban rakamlarıyla haklı gösterilmeye çalışılıyor. Kurbanların gerçek sayısı hiçbir zaman tam olarak açıklanmıyor. Nerede, ne zaman ve nasıl öldürüldüklerine hiç değinilmiyor. “Korku ve nefret propagandası” yapılıyor ve Kıbrıs’ın “tek bir ülke” olamayacağından ve “olmaması” gerektiğinden söz ediliyor. Kıbrıslı Rum kurbanlardan asla söz edilmiyor ve iki toplumun barış içinde bir arada yaşayamayacağı ileri sürülüyor.

 

 

“İki Toplumun Barış İçinde Bir Arada Yaşayamayacağı” Efsanesi

 

 Kıbrıs Türk liderliği henüz daha hiçbir Kıbrıslı Türk’ün etnik şiddet kurbanı olmadığı bir zamanda “iki toplumun bir arada yaşayamayacağı” efsanesini gündeme getirdi ve ayrılıkçı eğilimlerini haklı çıkarmaya yöneldi. Ayrılıkçı Türk milliyetçiliğinin yükselişe geçtiği 1955-57 döneminde bu iddia sık sıkdilendirildi. Dr. Fazıl Küçük, özellikle Türkiye’de yaptığı konuşmalarda Kıbrıslı Türklerin “katliama uğradığından” ya da “uğrayacağından” söz ediyordu. 1955 yılında Kıbrıs Türktür Cemiyeti’nin Kıbrıs Türk liderliği ile işbirliği içinde yaydığı yalan katliam haberi (28 Ağustos’ta Türklerin katledileceği yalanı), 6-7 Eylül Olaylarına zemin hazırlamıştı.

 

Dr. Küçük, 1957 yılının sonunda hazırladığı bir broşürde de iki toplum arasındaki düşmanlığı 1902 yılına kadar geri götürmüştü. Broşürde dile getirilen asılsız iddialar koloni idaresini bile rahatsız etmişti. Nitekim Dr. Küçük’e baskı uygulanıp broşürün dağıtılması engellenmişti.

 

 

 

EOKA ve Kıbrıslı Türkler

 

Kıbrıs Türk resmi tarih anlatısında EOKA’nın silahlı kampanyası “anti-Türk” bir kampanya olarak gösteriliyor. Oysa bu çalışmada da gördüğümüz gibi, EOKA’nın başlıca hedefi kolonyalist İngilizler, İngilizlerle işbirliği yaptığı iddia edilen Kıbrıslı Rumlar ve solculardı. EOKA silahlı mücadeleye başladığı 1955 yılından 1958’in ortalarına kadar sivil Kıbrıslı Türklere karşı saldırıda bulunmadı. Sadece Kıbrıslı Türk yardımcı polisleri hedef almıştı. Bu durum 7 Haziran 1958 provokasyonundan sonra değişti. Öldürülen Kıbrıslı Rumların sayısının süratle arttığı bir dönemde, 1958 Temmuz ayında EOKA ilk kez silahlarını sivil Kıbrıslı Türklere çevirdi.

 

EOKA’nın 1 Nisan 1955 tarihinde İngiliz kolonyalizmine karşı başlattığı şiddet eylemlerinden 17 Ağustos 1956 tarihine kadar geçen sürede iki toplum arasında yaşanan çatışmalarda toplam 4 kişi öldü. Öldürülenlerin üçü Kıbrıslı Rum, biri de Kıbrıslı Türk’tü. Ayrıca, 28 Kıbrıslı Rum ve 2 Kıbrıslı Türk yaralanmıştı.[4] 1956 yılında Afanya köyünde katledilen ilk sivil Kıbrıslı Türk, fanatik Kıbrıslı Türklerin Kıbrıslı Rumların köy kahvehanesini taramalarının yol açtığı gerilim sonucunda öldürülmüştü. Bu bilgi kamuoyundan saklanmıştı.

 

Kıbrıs Türk resmi makamlarının hazırladığı 1957 yılının sonunda Melandra köyünde katledilen üç kişinin Şehitler Albümünde yer aldığı dikkat çekiyor. Oysa Melandra’da öldürülenler adi bir cinayete kurban gitmişti. EOKA’nın bu ölümlerde hiçbir sorumluluğu yoktu. Kıbrıslı Türklerin “topyekûn bir saldırı” ile karşı karşıya olduğunu ileri süren Kıbrıs Türk liderliği, (TMT Kıbrıslı Rumların “umumi taarruza geçtiğinden” ilan etmişti), Melandra’da sıradan bir “namus cinayeti” işlendiğini bildiği halde bu olayı çarpıtarak Taksim tezine hizmet etmek amacıyla kullanmaktan çekinmemişti.

 

Kıbrıs Türk Şehitler Albümüne göz gezdirdiğimizde 1958 yılının 7 Haziran gününe kadar EOKA tarafından öldürülen Kıbrıslı Türklerin sayısının üç olarak verildiğini görürüz. Türk tarafının örgütlediği 7 Haziran Provokasyonundan sonra bu rakam süratle yükselmeye başladı. EOKA’nın eylemlerini yoğunlaştırdığı 9 Temmuz gününden sonra öldürülen Kıbrıslı Türklerin sayısında büyük artış oldu. 1958 yılının Haziran ayında ağırlıkla Kıbrıslı Rumlar öldürülürken, Temmuz ayında öldürülenlerin çoğu Kıbrıslı Türk’tü. Haziran-Temmuz çatışmalarında toplam 109 kişi hayatını kaybetti. 56 Kıbrıslı Rum, 53 Kıbrıslı Türk öldü.[5] Burada dikkat çeken nokta şudur ki, EOKA Kıbrıslı Türklere karşı saldırı kararı alıncaya kadar öldürülenlerin çoğu Kıbrıslı Rumdu. Türk Haberler Bürosu’na atılan bombadan sonra başlayan toplumlar arası çatışmalarda Haziran sonu itibarıyla ölenlerin 20’si Kıbrıslı Rum, 3’ü Kıbrıslı Türktü. Temmuz ayında tablo Kıbrıslı Türkler aleyhine değişti ve cinayetlerde “denge” sağlandı. Temmuz ayında (28 Temmuz akşamına kadar) 43 Kıbrıslı Rum ve 43 Kıbrıslı Türk öldürüldü. 7 Haziran ve 28 Temmuz tarihleri arasında 46 Kıbrıslı Türk ve 63 Kıbrıslı Rum olmak üzere toplam 109 kişi hayatını kaybetti.[6]

 

Öldürülen Kıbrıslı Türkler

 

Kıbrıs Türk toplumu siyasal şiddetle 1958 yılında tanıştı. 22 Mayıs 1958 tarihinde solcu Kıbrıslı Türkler kurşunlara hedef olmaya başladı. Peş peşe işlenen cinayetlerle Kıbrıslı Türkler korkunun hükmettiği bir ortama sürüklendiler ve Kıbrıslı Rumlar ile her türlü birliktelik ve işbirliğine son vermeye zorlandılar. Katledilen Kıbrıslı Türkler “vatan haini” olarak damgalandılar. 1962 yılında da Kıbrıs Cumhuriyeti’ne inanan, cumhuriyetin yaşaması için mücadele eden aydın gazetecilerden Ahmet Muzaffer Gürkan ile Ayhan Hikmet öldürüldü. Bu cinayetler Kıbrıs Rum tarafının üzerine yıkılmak istendi ve iki gazeteci en resmi ağızlardan “Yorgacis’in casusları” ilan edildi. 1965 yılında ise AKEL Merkez Komite üyesi olan Derviş Ali Kavazoğlu pusuya düşürülerek öldürüldü. Bu cinayet de Kıbrıslı Rumlara fatura edilmek istendi. Bugüne kadar bu cinayetlerin hesabı sorulmadı.

 

 

 

7 Haziran Provokasyonu ve Gönyeli Katliamı

 

Hem toplumlararası ilişkilerin seyrinde, hem de Kıbrıs Türk toplumunun yakın tarihinde önemli bir dönüm noktası oluşturan 1958 yılının şiddet olayları kamuoyunun bilgisinden saklanıyor. TMT’nin Türkiye’den gelen subayların emrine girmesinden evvel, yani 1958 yılının Ağustos öncesinde Lefkoşa’yı yangın yerine çeviren etnik şiddet olgusu ve Kıbrıs Türk toplumunda büyük korku yaratan siyasal şiddet eylemleri geçmişin dehlizlerinde kayboldu ve tarih bilgisine dönüşmedi. Bu çalışmada “Kara Haziran” veya Kıbrıs’ın “6-7 Eylül’ü” olarak adlandırdığımız şiddet olayları, 7 Haziran 1958 gecesi Türk tarafının yaptığı bir provokasyonla başladı. Türk Haberler Bürosuna atılan elyapımı bir bombanın patlamasının ardından, bunun  Kıbrıslı Rumların bir eylemi olduğu söylentisi yayıldı; sonrasında  Kıbrıslı Rumlara karşı saldırıya geçildi. Ada kısa süre içinde yangın yerine döndü. 12 Haziran’da Gönyeli ovasında 8 Kıbrıslı Rum’un vahşice katledilmesi ülkeyi bütünüyle kör şiddetin mantığına teslim etti. EOKA, ilk defa bu dönemde sivil Kıbrıslı Türkleri hedef aldı ve Kıbrıslı Türklere karşı saldırılar düzenledi. Kıbrıs Türk liderliği bu şiddet ortamının yarattığı fırsatı kullanarak tek taraflı bir dayatmayla ayrı belediyelerin kurulduğunu açıkladı. 16 Haziran 1958 tarihinde Lefkoşa’da ayrı Türk belediyesinin kurulduğu ilan edildi. 20 Haziran 1958’deLimasol’da, 1 Temmuzda Mağusa’da ayrı belediyeler kuruldu. Aynı günlerde Girne, Baf ve Larnaka’da da ayrı Türk belediyelerinin kurulduğu duyuruldu. Türk belediye başkanları ve belediye meclis üyeleri atanma yoluyla belirlendi.

 

7 Haziran Provokasyonu,  Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan sonra Türkiye’nin Kıbrıs büyükelçisi Emin Dırvana ile Kıbrıs Türk liderliği arasında derin çatlakların oluşmasına yol açtı. 7 Haziran’ı “Milli Gün” olarak kutlamak isteyen Cemaat Meclisi’nin girişimine şiddetle itiraz eden Dırvana, Cumhurbaşkanı Muavini Dr. Küçük’e gönderdiği 8 Haziran 1961 tarihli mektubunda 7 Haziranı “Hicapaver bir gün” olarak nitelendiriyordu: “7 Haziran 1958 tarihi (...) Türkün ezeli şeref ve asaletine tamamen aykırı, mürettipleri için şayanı tecziye, buna kapılanlar için şayanı teessüf bir tahrik hadisesinin, Lefkoşa Türk Basın Bürosu önünde tahrik maksadıyla bomba patlatılmasının, hicapaver günüdür.”

 

Dırvana, 7 Haziran bombasını 6-7 Eylül Olaylarına benzeterek, o saldırıları örgütleyen Menderes ve Zorlu’dan “ruh hastası” olarak söz ediyordu: “Buna benzer hadiseleri Türkiye’de tertip eden ve buna “milli galeyan” vasfını vermek küstahlığında bulunan ruh hastası sakıt idareciler, asil Türk milletinin hakiki galeyanı neticesinde sokuldukları delikte bugün, diğer suçları meyanında, şerefli Türk tarihine sürmeye teşebbüs ettikleri bu lekenin de hesabını vermektedirler.”

 

[1] Christian Gerlach, Extrem Gewaltätige Geselllschaften, Deutsche Verlags-Anstalt, Münich, 2011, s.341.

[2] y.a.g.e., s.342.

[3] Christian Gerlach, Extrem Gewaltätige Geselllschaften,s.343.

[4] Demirağ, Kıbrıs: Onlar ve Biz, Cilt 1, s. 519.

[5] Stavros Panteli, A New History of Cyprus, East-West Publications, Londra, 1984, s. 306. Ayrıca, 30 Temmuz 2013 tarihinde yayınlanan koloni raporları, bkz. Simerini gazetesi, 8 Ağustos 2013.

[6] Bozkurt, 30 Temmuz 1958.

Bu haber toplam 3080 defa okunmuştur
Gaile 405. Sayısı

Gaile 405. Sayısı

İlgili Haberler