1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. YİNE YARIŞTIRILDILAR… YARIŞ ATLARI GİBİ…
YİNE YARIŞTIRILDILAR… YARIŞ ATLARI GİBİ…

YİNE YARIŞTIRILDILAR… YARIŞ ATLARI GİBİ…

YİNE YARIŞTIRILDILAR… YARIŞ ATLARI GİBİ…

A+A-

 


Neriman CAHİT

Bu olay her vuku bulduğunda, kendimi müthiş sinirli hissederim… Çünkü, “Yarış Atı gibi” yarıştırılıyor çocuklarımız…
On – on bir yaşındaki çocuklarımızı soktuğumuz acımasız bir yarıştır bu…
Yıllardır, yüzlerce – binlerce aileyi ve çocuğu hem maddi hem de manevi yönden perişan eden bir yarış…
Bunun acısını en iyi, o acıyı derinden çeken çocuklar bilir… Ve tabii, onlara, bu yarışı kazandırmak için her türlü fedakarlığı esirgemeyen aileler(!!!)…
Bu konu, öylesine çetrefilleşti, öylesine ağırlaştı ki…
Henüz oyun çağındaki yavruların içine sokulduğu yarışa, çoğu büyük insan bile zor dayanır…
Bütün ‘Pedagoji kurallarının’ çiğnendiği bir hazırlık döneminde, gerekli gereksiz sayısız bilginin tıkıştırıldığı çocukları, büyük oranda bekleyen “başarısızlık”, onların, yaşamı boyunca, kurtulamayacakları bir yara olarak kazınıp kalacaktır ruhlarına…
Okul kapasitesinin azlığı yüzünden, bazı sınav sorularının: ‘Üniversite Giriş Sınav Sorularından’ alındığı da bir gerçek…

***
• OKUL DERSLERİ…
• ÖZEL DERSLER…
Hatta, çoğu kez bir değil iki hocadan…
Ya da hem ‘Dersane’, hem de ‘Özel Hocadan’ alınan dersler…

• Okul ödevleri… Artı
• Özel Ders Ödevleri…
• Ve oyun yerine, masa başında geçen uzun saatler…
Oyunun… Çocuğun eğitiminde ne denli önemli olduğu çoktan unutuldu… Katlanıp bir köşeye kondu…

***
Bu sınavların / birinciliklerin ne önemi var ki!
Çocuk, çocukluğunu yaşayamıyor…
BIRAKIN… ÇOCUK… ÇOCUKLUĞUNU YAŞASIN… BIRAKIN OYNASIN…
Uyumu, paylaşmayı, hoşgörüyü, doğayı, öğrensin…
• Böylece: ‘YARIŞ ATI’ değil… ‘GERÇEK İNSAN’ yetiştirmiş olalım…
Çünkü: “Rekabet sisteminde yetiştirilmiş çocuklar, birbirini. “RAKİP ve DÜŞMAN” olarak görüyorlar…
‘Arkadaş – Kardeş’ Olamıyorlar…
Ve bu duygu, hayatları boyunca sürecektir…
Bunu böyle bilelim…

***
Bu sınavda kazananlar da, kazanamayanlar da mutlu değil…
• Kazananlar: Birkaç gün, çevresi, büyükleri ve medya tarafından şişirilmenin ‘kof sevincini’ yaşıyor.
Ama akabinde, omuzlarına binen yükün ağırlığını hissetmeye başlıyorlar…
Hep…
Aynı yükler, aynı dersler, aynı çifte ödevler… Ve aynı koşuşturma olacaktır eğitim yaşamında…
İçi burkuluyor, yüreği, ağır bir kıskaca giriyor çocukların…
Hele bir de okula başladığında…
Dünyanın en garip ‘Eğitim Sistemlerinden biri’ ile karşılaştığında…

***
Evet, bunun altını sadece ben değil, konunun uzmanları da çiziyor…
Ve: “İngilizce öğrenimine evet… Fakat İngilizce Dilinde, Temel Eğitime Hayır” diyorlar…
Çünkü, bir çocuğun temel eğitiminin ancak kendi dilinde yapıldığında, onun kişiliğine olumlu olarak yansıyacağını biliyorlar…
Bizdeki gibi uygulama ancak geri kalmış ülkelerde geçerlidir maalesef…

***
Ve gelelim başaramayanlara…
Bu insafsız ölçülerde – esas başarısız olan, Eğitim sistemiyken…
Başarısız ilan edilen çocuklarımızı taze birer filiz gibi kırıyor…
Ve kişiliklerini ağır yaralıyoruz…
Hem çocukluklarını…
Hem de ‘yaşama sevinçlerini’ öldürüyoruz…
Aferin Bize…

------------------------------------------------------------------

KIBRISLI BİR KADININ
GÖÇMEN YÜREĞİNDEN…

1.
Nicedir ikiye bölünmüş bu küçümen adada
Çoktan yitirilmiş birer kimlik gibi suskunuz
Bir fısıltı gibi sızıyor kin ve öfke toprağımıza…
Her gün daha da açılıyor aramız hayatla
Her gün biraz daha…

Zaman silip götürüyor her şeyi
Sadece ayak izlerimizi değil
Eski dostlukları ve anılarımızı da…
Şimdi sıra çocuklarımızda…

Ama, hâlâ bıraktığımız yerde
Duruyor hatıralar…
Kaçanların geride bıraktığı
Kırık birer oyuncak gibi…

Bir gün evlerimize geri döneceğiz diye
Hep bekledik…
Yıllar sonra birer misafir gibi döndük
Beyaz saçlı çocuklar olarak…
Ama, ne eski dostlar karşılayabildi bizi
Ne de tütsü yakacak birileri…

Yaralı birer çığlık gibi ıslak anılar
Üşütüyor yüreklerimizi…

II.
İki eski komşu, iki yaşlı ana
Biri Beşparmaklara döner yüzünü,
Biri Trodos’a ve söylerler en acı
Hasret türkülerini dağlarla birlikte…
Çünkü hatırlar dağlar, türkülerin en güzelini
Bir de kadınlar…

Ama, çok çaresiz ve yorgundular
Doğuramadılar kendilerini
Ve eski komşuluklarını bir daha…

Onlar için zaman durmuştu çoktan…

III.
Bir ses duydular ansızın
Dağların çok derinlerinden
“Biz ölen ve öldürülenlerdeniz ki
Yıllardır, kine ve ölüme götürdü
Tuttuğunuz yol sizi…
Katlettiniz o BARIŞ denen narin kuşu
Umudu soldurdunuz…

Bir çıkmaz sokaktır yıllardır tuttuğunuz yol
Açın açın yüreklerinizi barışa
Ve bağışlamaya…

IV.
Haydi analar
Siz kadınlar başlayın işe
yepyeni barışcıl bir geleceğin
gergefini yürekler işlemeye
eliniz yatkındır nasıl olsa
yırtık ve sökükleri dikmeye…

Haydi analar
***
Haydi Analar…
  Neriman Cahit

Bu haber toplam 1751 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 249. Sayısı

Adres Kıbrıs 249. Sayısı