1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Yeni kitap ‘yer’
Yeni kitap ‘yer’

Yeni kitap ‘yer’

Yeni kitap ‘yer’

A+A-

 

Simge Çerkezoğlu

Tamer Öncül kuşkusuz Kıbrıs’ın yetiştirdiği en önemli şairlerden… Yeni kitabı “Yer” ve editörlüğünü üstlendiği “Tanrı Müziği Bir Sessizlikte Yarattı” kitapları ile dergimize konuk olan şairle yeni kitaplarının hayata geçme süreçlerini ve İstanbul Kitap Fuarı’nda bir yazar olarak gözlemlediği olayları konuştuk. Elbette hepimizin çok sevdiği şair Fikret Demirağ’ı da özlemle andık…

Sohbetimize şair Tamer Öncül’ün son kitabı YER ile başladık. Kitabın hikâyesini ve şiirlerin nasıl oluştuğunu kendisinden dinliyoruz. 
“Yer kitabım aslında tüm dünyada yaşanan olumsuzluklar sonucu ortaya çıktı. Bir tarafta adı konmayan üçüncü dünya savaşı, öte tarafta iç savaşlar ve terör. Aslında insani olmayan barbarlık çağında yaşıyoruz. İnsanlar hem kendilerini hem de çevreyi ve doğayı aslında dünyayı, yerküremizi de yok ediyor. Bu dürtüyle başladı kitabımın serüveni. Bu duruma tepki koyan, şu an yaşamayan kişilere de gönderme yaptım. Kitapta Yeraltı, Yerüstü, Yer Yıldızı ve Eski Bir Defterden diye bölümler var. Yerüstü daha çok hayvanlarla ilgili şiirlerin olduğu bölüm. Ayrıca kitapta dikkat çekmek istediğim Yerüstü’nde ise yaşayan insanların söz hakkı yok. Şu an hayatta olmayan insanların yer aldığı şiirler var. Bunun nedeni ise yaşayanların barbar çağa kendilerini kaptırıp gidiyor olmaları. Gündelik hayata baktığımızda doğasever ve çağdaş gibiyiz. Oysa doğayı bizler de bir biçimde yaşam tarzımızla katlediyoruz. Ben aslında tüm bunlara bir tepki boyutunda ‘Yer’ ismi ile bir şiir kitabı ortaya çıkardım. Bu konuları gündeme getirmeye çalıştım. ”

TAZİYE ŞİİRİ!

Hayatta olmayan kişilere yapılan göndermelerden bahsedince kitapta dikkatimi çeken Hrant Dink ismini konuşuyoruz. Öncül neden Dink için bir şiir kaleme aldığını anlatıyor.
“Hrant Dink’le tanışıklığım çok eskiye dayanıyor. Çok samimi olmadık ama birkaç kez farklı nedenlerle aynı ortamlarda bulunduk. Hrant Dink özgürlüğün, adaletin ve azınlık haklarının temsilcisi. Her şeyi ile insani değerleri temsil eden bir dost. Öldürülmesi de aslında bu temsilin yok edilmesi, barış, özgürlük, adalet ve azınlıkları katletmek anlamına geliyor. Bir anlamda ırkçılığını öne çıkarmak demek oluyor. Tüm bunları temsil ettiği için yakın dost olmasak da yürekten yakınlık duyduğum bir insan. Aslında Mektup olarak adlandırdığım bu şiir Dink’ten çok onun dostlarına yazıldı. Bir dostluk ve taziye mektubu gibi de algılanabilir.”

Fikret Demirağ da ismine şiir yazılan bir başka önemli figür olarak kitapta karşımıza çıkıyor.
“Fikret Demirağ da var evet, o da barışın özgürlüğün ve insani değerlerin temsilcisi bir isim. Şiirlerinde de hep bunları temsil ediyordu.  Dink yazıları ile bu fikirleri yaymaya çalıştı Demirağ ise şiirleriyle. Her ikisi de evrensel değerlerin temsilcisi. Demirağ zaten çok yakın dostumdu. Kıbrıs Türk şiirinin de en önemli ismi. Yaşam felsefesi ile barbarlık çağını yaşamayan Hasan Amca için de şiir yazdım. Onun hayat felsefesi de insanları sevmek ve dostluğu pekiştirmek üzerine kuruluydu. Bu insanlar göçüp gitseler de arkalarında çok güzel izler bıraktılar. Onlara adanmış şiirlerim vardı ve bu kitapta bu şiirlere yer verdim.”

“WHATTPAT YAZARLARA İLGİ ÇOK”

Kitap, Türkiye’de bulunan Nezih-Er Yayınlarında basıldı. Kitabın Türkiye’de satılmasına da olanak yaratan bu durum aslında Öncül’ün özellikle yaptığı bir tercih değil. Öncül özellikle Türkiye’de şiir ve şaire olan ilgisizlikten yakınıyor.
“Ben uzun yılardır Kurşunkalem isimli derginin yayın kurulundayım. Dergi ve kitapevinin sahibi Kıbrıslı Türk şair Mine Ömer. Hem dergi hem de yayın evi ile ciddi edebi bağım olduğu için bu kitabın ona ait olan Nezih-Er Yayınları’ndan çıkmasını istedim. Yoksa başka bir nedeni yok. Elbette böylece kitap kolaylıkla Türkiye’de de satışa çıkabildi. Ancak genelde Türkiye’de şairlere ilgi çok az. Kıbrıslı ya da Türkiyeli şair anlamında çok da fark yok. Öne çıkan birkaç şair isim dışında Türkiyeli şairler de okuyuculardan ilgi görmüyor. Bunu kitap fuarında da yakından gözlemledim. Hatta şiirle ilgili panellere de ilgi çok azdı. Aslında son zamanlarda edebi yazarlara da ilgi azaldı. Yeni nesil daha çok internette ünlü olan, sonradan kitap çıkaran whattpat yazarlarına ve onların hikâyelerine ilgi duyuyor. Söz konusu yazarlar internet fenomeni dediğimiz yazarlar. Sonradan yayınevleri de bunların çok okunduğunu görünce kitaplarını yayınladı. Gerçek yazar ve edebiyatçılara okurlar ilgi duymazken bu whattpat yazarların önünde kuyruklar oluştu. Edebi içeriği olmayan romantik satırlar ve aforizmalarla derlenmiş kısa anekdot ve öykülerden oluşan kitaplar bunlar. Bu çağın internet kuşağına hitap edebilen metinler böyle.”

“BAYINDIRLIK ULAŞTIRMA VE KÜLTÜR BAKANLIĞI YAZARLARI!”

TÜYAP Kitap Fuarı’na yönelik yazar olarak izlenimlerini paylaşan Öncül, Türkiye’deki baskıların her alanda kendini gösterdiği kanısında…
“Fuara dair söyleyeceğim en önemli konu konuşmacı olarak katıldığım etkinliklerden biriyle ilgili yaşadığım tecrübe. Benim de konuşmacı olarak yer aldığım Dünya Çocuklarına Barış Mektupları isimli bu etkinliğimiz içinde barış sözcüğü geçtiği için TÜYAP tarafından gündeme alınmadı. Neden olarak ise politik çağrışım yapıyor oluşu gösterildi. Anlamsız bir gerekçe. Panel yapıldı ve TÜYAP’a ciddi tepki koyduk. İçinde barış sözcüğü geçen başka bir etkinlik daha vardı ancak onun ismi Genç Osmanlılık ve Barıştı. Bu etkinliği duyurmakta ise sakınca görmediler. Dünya çocuklarına barış mektupları yazmamız ise sakıncalı bulundu. Kıraldan çok kıralcı var Türkiye’de. Ülkede yaşanan genel korku halinden TÜYAP da nasibini almış görünüyor. Onların da korkudan aşırı anlamsız tedbirler aldığını düşünüyorum. Panelde de bunu hepimiz protesto ettik. Tüm paneller kayıt altına alındı. Umuyoruz ki bu protestolarımız yönetim tarafından işitilecek. TÜYAP Kitap Fuarı Avrupa’nın en çok ziyaret edilen ve geçtiğimiz yıla göre ziyaretçi sayısında %11 artış gözlemlenen fuarı olsa da yine de bu kitlenin tamamının gerçek okurlardan oluştuğunu söylemek zor. Yaygın olan AVM’leri gezmeye çıkmış gibi dolaşan insan kitlesi çoğunluktaydı. Bunlara sadece etrafına bakan kalabalık insan grupları da diyebiliriz.”

Kıbrıslı Türk yazarlara olan ilgiyi sorduğumda ise Öncül’ün anlattıkları hayli ilginç. Konuşmamızdan sonra standa gidecek vakit bulamadığımdan dolayı içten içe mutlu oluyorum.
“Standımıza ilgi vardı. Standa gelen insanların yarısı da bilinçli olarak oradaydı. Okurların bilerek ve seçerek orda olması elbette sevindirici. Belki önümüzde yığınlar yoktu ama bilinçli okurlar vardı. Sorun şu ki, Serdar Denktaş Kültür Bakanlığı görevini devraldığı günden bu yana Kıbrıs Türk yayınları ismi KKTC yayınları olarak değiştirildi. O günden bugüne de bu isim kaldı. Oysa bu yayınlar KKTC devletine ait değil. Bu yayınlar Kıbrıslı Türk yazar ve şairlerine ait. Okurlar da bizi böyle biliyor. Böyle arıyor. Bunu defalarca söyledik ancak anlatamadık. Hele bu yıl siyah bir stant kurup üstüne de Bayındırlık Ulaştırma ve Kültür Bakanlığı yayınları dediler. Bu kadar saçma bir şey ben duymadım. Bayındırlık Bakanlığı yayın mı yaptı ki oraya stant açtı. Bunu görünce bir daha standa gitmek bile istemedim.”

“TANRI MÜZİĞİ BİR SESSİZLİKTE”

Tanrı Müziği Bir Sessizlikte, Tamer Öncül’le konuştuğumuz ve editörlüğünü üstlendiği diğer bir kitap. En güzel Fikret Demirağ şiirlerinin bir kısmı Türkçe ve İngilizce olarak iki dilde bu kitapta yer alıyor.
“Bu kitabın önsözünde de yazdım. Çok uzun serüvenli bir kitap. Fikret Demirağ hayattayken gerçekleştirmek istediği bir projeydi. Tanrı Müziği Bir Sessizlikte isimli seçme şiirler daha önce Türkçe olarak zaten Işık Kitapevi tarafından yayınlanmıştı. O şiirlerin içinden 49 tanesini seçip Demirağ, çevirmenimiz Hasan Kahya’ya vermişti. Bu şiirler tamamen kendi şiiri. Kendi şiirini en iyi temsil eden ve çeviri için uygun bulduğu şiirleriydi. Bence de çok doğru seçimlerdi. Tabii Hasan Kahya’nın çeviri yapması zaman aldı. Demirağ’ın ölümünden sonra da kitap öksüz kaldı. Sonunda bu kitap iki dilde Khora Yayınları tarafından basıldı.”

Kitabın iki dilde yayınlanmasının elbette özel nedeni var; dünya şairi Demirağ’ı yabancı okurlarla buluşturmak…
“Zaten esasında bu kitabı yabancı okurlar için hazırladık. Fikret Demirağ sesini yurt dışında duyuran bunun için çaba gösteren bir şairdi. Daha önce Letonya’da da kitabı çıkmıştı. Kıbrıs Antolojisi’nde de iki dilde şiirleri çıkmıştı. İngilizce dilinde ise toplu şiirlerinden oluşan bir kitabı hiç olmadı. Sanatçı ve Yazarlar Birliği olarak yayınladığımız antolojide diğer şairlerle birlikte İngilizce şiirleri yer aldı. Onun bu hayalini yaşarken gerçekleştiremedik ama sonunda gerçek oldu. Yurtdışındaki ve güneydeki şair arkadaşlara ve üniversitelere gönderdik. Ancak henüz güneyde satışa çıkmadı. Normalde bu kitabın Dışişleri Bakanlığı veya Kültür Dairesi tarafından alınması gerekiyor. Yabancı konuklara bu kitap verilmeli. Fikret Demirağ bizim uluslararası alandaki önemli temsilcimiz. Biz daha önce Sanatçı ve Yazarlar Birliği olarak İngilizce ve Almanca şiir antolojileri yayınladık. Ancak hiçbir yetkili bunlara ilgi göstermedi. Hatta daha önceki yıllarda Frankfurt Kitap Fuarına giden Kültür Bakanlığı’na bu kitaplardan verdik. Ancak birkaç gün sonra fuara giden yazar bir dostumuz bunları çöpte gördü. Frankfurt Kitap Fuarı’na gidiyoruz ama tek bir Almanca kitap götürmüyoruz. Almanca olarak gönderilenleri de çöpe atıyoruz. Gerçekten çok acı. Yetkililerin ve devletin kültür sanat politikası işte bu…”

Bu haber toplam 1373 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 240. Sayısı

Adres Kıbrıs 240. Sayısı