1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. YENİ BAŞLANGIÇLAR
Sami Özuslu

Sami Özuslu

YENİ BAŞLANGIÇLAR

A+A-

Ledra Palace’taki ‘Basın Etiği’ konulu konferansta izleyicilerden bir Kıbrıslı Rum arkadaşım şunu sordu:

“Kıbrıs Türk basınında Kıbrıs sorunu geri plana düştü gibi görünüyor. Daha çok ekonomik sorunlar, TL krizi, kriminal olaylar falan öne çıkıyor. Bunun nedeni nedir?”

Şuna benzer bir cevap verdim:

“Kıbrıs sorunu basının gündeminde eskisi kadar yer işgal etmiyor. Çünkü yeni bir şey yok. Gelişme yok. Sonuç yok. 50 yaşımdayım ve müzakere tarihi benimle yaşıt. Defalarca yeni başlangıçlar oldu. Ama hep başlangıç oldu. Hiç sonuç alınmadı. Kıbrıslılar da bu sonuçsuz girişimlerden ve süreçlerden hem bıktı, hem de umutlarını yitirme noktasına geldi. Bu yüzden gazetelerde başka konular ön plana çıkıyor.”

Ve şunu da ekledim:

“Yine de olumlu bir adım, bir gelişme, herhangi bir ilerleme olursa Kıbrıs sorunu yine 1 numaralı haber ve yorum konusu haline gelecektir. Bundan eminim. Çünkü Kıbrıslı Türkler çözümsüzlüğün bedelini çok ağır şekilde ödüyor ve yok olmakla olmamak arasında bir yerde duruyor. Kıbrıs sorunu çözülmezse başına gelecekleri artık çok net görebiliyor. O yüzden çözüm istiyor. Yeter ki bir ışık görebilsin.”

*  *  *

Evet, bıktık usandık.
Kıbrıs sorunundan hepimize gına geldi.
Yorulduk ve kırıldık.
En önde koşan barış neferleri bile umutlu olabilecek bir şey bulabilmekte güçlük çekiyor.
Barış ateşine odun taşıyanlar, kıvılcımı aleve dönüştürenler, oksijenle besleyenler ‘daha kaç defa’ diye kendi kendini sorguluyor.
Kıbrıs’ta barışın şarkısını söyleyenler, tuvale zeytin ve güvercin figürü çizenler, yüreğinden barış dizeleri dökülenler, kaleminden barışı hiç eksiltmeyenler moral bulmakta, yeniden motive olmakta zorlanıyor.
Zaman, koşullar, gelişmeler hepimizi tükenme noktasına getirdi.

*  *  *

Lakin ‘tükenmek’ yerine ‘küllerimizden yeniden doğmak’tan başka şansımız mı var?
Eğer küllenmişse barış ateşleri, çalı-çırpı bulacak, altına atacak, kibriti çakacak, ciğerde kalan nefesimizle üfleyecek, alevin dillenmesini sağlayacağız.
Yok başka çaresi bunun…
Acıyı bal eyledik hep, umutsuzluğu da arılar gibi çalışıp bala çevireceğiz.
Derlenip toparlanacak, ‘bu memleket bizim’ diyeceğiz yine, yeniden, bir daha ve her defa…
Var mı ötesi?
Teslim olmak yakışmaz ki barış neferlerine…
Sonsuzluğun çok küçük bir diliminde olup bitiyor tüm bunlar ve zamanın geçmişte kalanını değil, gelecektekini değiştirmek elimizde… Belki de biz hiç erişemeyeceğiz o menzile ama gün gelecek ‘barışın adası’ olacak bu her tutanın elinde kalan, çıkar odaklarının bir parçasına göz koyduğu kara parçası…
Tarih yazacak bunları mutlaka.
Ve kimin ne yaptığını da…

*  *  *

26 Ekim buluşmasında liderler ‘tarihin kendilerini nasıl yazacağını’ da düşünsünler.
Ancak liderler bunu düşünür mü düşünmez mi kısmı bir yana, ‘barışa çarpan yürekler’ ne yapacak?
Asıl mesele bu.
‘Yeni başlangıçlar’ mümkündür.
‘O yürekler’le hele, çok daha mümkün…

Bu yazı toplam 1778 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar