1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. ‘Vatan hainleri’ tarihi
Sami Özuslu

Sami Özuslu

‘Vatan hainleri’ tarihi

A+A-

 

Kıbrıslı Türklerin demokrasi tarihinde ‘vatan hainliği’nin özel bir yeri var.
Demokrasi mücadelesinin vazgeçilmez parçası düşünce ve basın özgürlüğü kapsamında sevgili ağabeyim Burhan Eraslan’ın yaptığı yeni çalışma, bu ‘özel yer’e sahip kavramın kökeninin Osmanlı’ya dayandığını görüyoruz.
Master tezinden yola çıkarak yayınladığı ‘Kuzey Kıbrıs’ta Basın Özgürlüğü’ adlı kitapta Burhan Eraslan, adada Türkçe (eski Türkçe) olarak yayımlanan ilk gazetenin, İstanbul’daki Osmanlı iktidarının talebiyle ve İngiliz Sömürge Yönetimi’nin kararıyla nasıl kapatıldığını belgeleriyle anlatıyor.

“(…) Kıbrıs’ın ilk Türkçe gazetesi Osmanlı Türkçesi, yai Arap harfleri ile 1879 yılında yayımlanan ve Larnaka’daki Henry King& Co. matbaasında basılan Ümid gazetesidir. Osmanlı Türkçesi ile basılmakta olan Ümid gazetesinin yayımcısı İstanbul’dan Mısır’a, oradan da Kıbrıs’a gelen Aleksan Sarafyan isimli bir Ermeni’dir. Kıbrıs’ı İngilizlere kiralaması nedeniyle dönemin Osmanlı yönetiminin dış politikasına ağır eleştirilerin yer aldığı Ümid gazetesinin ömrü kısa olmuştur. Halen Osmanlı İmparatorluğu hukukunun geçerli olduğu adada Osmanlı Yönetimi aleyhine yayın yapılmasına, Osmanlı Hariciyesi sert tepki koymuştur. Osmanlı Hariciyesi’nin İngiliz Dışişleri nezdindeki girişimleri sonucu Ümid gazetesi kapanmış ve 10 yıl süreyle Kıbrıs adasında herhangi bir Türkçe gazete yayımlanmamıştır…”

***

Kıbrıs’ta gazete yayıncılığının tarihi ‘vatan hainliği’ ile başladığı gibi, yüzyıl sonrasında da aynı edebiyatın devam etti.
Gerek İngiliz İdaresi’nde, gerek Kıbrıs Cumhuriyeti’nde, gerek ‘geçiş dönemi’nde, gerekse 1974 sonrasında ‘muhalif’ görüşlere mensup insanların çıkardığı ya da yazdığı yayın organları susturulmak istendi.
Fazıl Önder, Ahmet Muzaffer Gürkan, Ayhan Hikmet ve Kutlu Adalı haince öldürüldüler. Birçok solcu ve aydın insan yazmaktan vazgeçti. Birçoğu ülkeyi terk etti.
‘Vatan hainliği’ suçlaması sağ iktidarlar tarafından her dönem kullanıldı.
Zira basın, ‘milli mücadele’de kullanılan bir aygıttı ve ‘muhalif’ ellere bırakılamazdı.
Baskıyla, tehditle, şiddetle susturmak, sindirmek, etkisizleştirmek lazımdı.
Bunun adı kuşkusuz ‘faşizm’di. Faşizm Kıbrıs’ta çok uzun yıllar boyunca hüküm sürdü.

***

Burhan Eraslan’ın kitabında basın özgürlüğü mücadelesine ilişkin birçok bilgi, belge, anekdot var. ‘Babalar davası’ gibi kısmen de olsa bilinen vakaların yanı sıra, ‘kitap yasaklama’ gibi, benim şahsen daha önce hiç duymadığım ‘doğrudan sansür’ün uygulandığı çok ilginç ve acı deneyimler de anlatılıyor.
Kitapta yer alan belgelere göre, 1972 yılında dönemin ‘Kıbrıs Türk Yönetimi’ 600’den fazla kitap, dergi, gazete ve benzeri yayın organını doğrudan ‘yasak’ etti!
Türkiye’de Deniz Gezmiş’lerin asıldığı döneme denk gelen bu sürecin Türkiye ile bağlantılı olduğunu anlamak zor değil. Zaten ‘Ankara nezle olsa Lefkoşa zatürree olur’ lafı boşuna söylenmedi.
1972’de iki ayrı ‘Resmi Gazete’de yayımlanan listede yer alan yayın organlarının ülkeye ithali, satışı, bulundurulması, okunması yasaklanmıştı.
Yasaklanan yayınların tamamına yakını sol görüşlerin yer aldığı kitap, dergi ve gazetelerdi. Bunlar arasında Nazım Hikmet’in şiir kitapları da vardı.
Ne demişti Nazım Hikmet?

“(…)Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”

Bu yazı toplam 2307 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar