1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Vadili, Komikebir, Galatya... (3)
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Vadili, Komikebir, Galatya... (3)

A+A-

Komikebir’den (Büyükkonuk) Galatya’ya (Mehmetçik) giderken Hristina yolda Komikebir’le ilgili ilginç öyküler anlatıyor...

Bu traji-komik öykülerden birisi de az önce ayrıldığımız mezarlıkla ilgili.
Çok eskilerde haylaz, fırlama bir Kıbrıslırum genci varmış Komikebir’de... Bir gün birisi ölmüş... Bu fırlama genç de arkadaşlarına, “Bu akşam gidip o adamın mezarına bir değnek dikeceğim” demiş... “Dikerdin, dikmezdin” derken, geceleyin bu genç mezarlığa gitmiş ve mezarın üstünde yere çömelmiş – bu genç vrakka (dizlik) giyiyormuş, çömelip mezarın üstüne direği çakmış ama giydiği dizlik de bu direğe yakalanmış ama haylaz genç, direkle birlikte dizliğini de mezarın üstüne çaktığını farketmemiş... Ayağa kalkmaya çalışınca kalkamamış, çok korkmuş, ne olduğunu anlayamamış, mezardaki ölünün kendini aşağıya çektiğini zannederek ödü kopmuş! Sonra koşarak eve gitmiş ve sonra da hastalar olmuş... Çok kısa süre sonra da ölmüş! Hristina, “Çocuk korkusundan öldüydü, annem adını bilirdi, hep anlatırdı bana bu olayı” diyor...
Komikebir’de çok eski çağlardan kalma, Venedikliler döneminden kalma çok yaşlı zeytin ağaçları varmış... Hristina bize bu zeytin ağaçlarının bulunduğu bölgeyi gösteriyor... Bu bölgeyle ilgili bir başka traji-komik hikaye daha anlatıyor Hristina.
Bir zamanlar bu bölgede bir mağara varmış... Bu mağaraya “Papaz’ın mağarası” deniyormuş – bunun nedeni de, bu mağarada kazı yapan insanların bir takım antikalar bulmaları ve bunların arasında bir de papaza benzer heykelciğin bulunmasıymış... O günden sonra bu mağaraya Komikebirliler hep “Papaz’ın mağarası” derlermiş...
Günlerden bir gün Komikebirli bir Kıbrıslıtürk çoban, hayvanlarını otlatmaya götürmüş ama şiddetli bir yağmur başlamış. Bunun üzerine çoban “Papaz’ın mağarası”na sığınmaya karar vermiş...
Aynı şekilde yağmura yakalanmış olan köyden bir papaz, çobandan önce mağaraya sığınmışmış... Çoban mağaraya girince ve karşısında papazı görünce çok korkmuş ve bağırarak koşup kaçmaya başlamış... Papaz ise arkasından koşarak “Beee! Korkma da benim!” diyormuş...
Çoban o gün hastalanıp yataklara düşmüş, karnı davul gibi şişmiş ve beş gün sonra ölmüş! Hristina, “Annem bu Kıbrıslıtürk çobanın adını bilir, bize hep anlatırdı bu öyküyü” diyor...
Bu öyküler, geçmişte adamızdaki insanların ne tür hurafeler ve korkularla yaşadığını oysa şimdi artık böylesi inanışların ve korkuların silinip gittiğini gösteriyor bana...
Komikebir’den Galatya’ya gitmek için Eftagomi’den (Yedikonuk) geçiyoruz... Kazı yürütülmekte olan olası gömü yeri de zaten Galatya ile Eftagomi arasında, Galatya’nın çıkışında çöplüğün yakınında bulunuyor.
Bu bölgeye Eftagomili bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın getirilerek infaz edildiği yönünde pek çok bilgi vardı – pek çok okurumuz bize de, Kayıplar Komitesi yetkililerine de bunu anlattılar.
Bu bölgede bazı kazılar yürütülmüş fakat hiçbir ize rastlanmamıştı. Şimdi bölgedeki kazı genişletilmiş ve alan karış karış taranıyor.
Burada arkeloglarımız Arzu Deniz ve Maria’yla buluşuyoruz, şiro operatörü Mehmet Zorba’yla sohbet ediyoruz. Kazı tamamlanmak üzere... Küçük bir bölge kalmış, orasını da tarayıp bu bölgeden ayrılacaklar.
Yurtdışından bir şahit geçtiğimiz aylarda benimle temasa geçerek, yaz aylarında Kıbrıs’a geldiği zaman bu bölgede tam olarak nereye gömü yapıldığını göstermeye söz vermişti. Bunun için yaz aylarını, bu şahidin gelmesini bekleyeceğiz...

Bu yazı toplam 2118 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar