1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Üşüyorlar o nedenle "slogan" örtünüyorlar
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Üşüyorlar o nedenle "slogan" örtünüyorlar

A+A-

Üşüyorlar!
Üşüten bir sızıları var.
Adına “vicdan” diyorlar.

* * *
Üşüyorlar o nedenle "slogan" örtünüyorlar.
İnsanların üzerine basıyor, böbürlenerek sancılanıyor, kibirle yeniden doğuyor, rezillikle büyüyorlar.

* * *
Bu kurulu düzenden besleniyorlar ve yüzlerinde derin bir mahcubiyetin izleri var
Ses yürüttükçe hayata, ayıplarını ele veriyorlar.
Üşüyorlar o nedenle "yaygara" örtünüyorlar.

* * *

Doymak bilmez bir arsızlık, dinmek bilmez bir bencillikle sırıtıyorlar.
Görüntüde “karşı” duruyorlar oysa bu eğreti düzeni iliğine kadar sağıyorlar...

* * *

Korkuyorlar, eğer bu düzen yıkılırsa acaba ne yapacaklar?
Soldan geliyor, sağdan geçiyor, ortadan fırlıyorlar.

* * *

Büyük yalanların üzerine örtülmüş yapmacık hakikatleri var.
Böylece şerbet niyetine şer içiciler arasında eriyor denge, soğuyor ömür, sarıp sarmalıyor hepimizi sahtelik, yalnızlık büyütüyor kentler, yüzler yüzsüzlük çoğaltıyor. 

* * *

Üşüyorlar…
Yüzlerine üfürseniz donacaklar!

 


 

Sevim Abi
 

sevim.gif

Sevim abi adamıza dair bir “bütün”ün sembolüydü.
Kıbrıs’ı bizlere “yarım” öğretenlere inat o, ortak sevinçlerimizin ve hüzünlerimizin yüzüydü.
Milliyetçiliği çalımlayan, hınç ve nefret büyütenleri her seferinde mağlup eden, etnik kimliklerle örülmüş kalelerin ağlarını yırtan, insanlığın en önemli değerimiz olduğunu anımsatan naif bir efsaneydi.
O nedenle de sınırsız bir zamana uğurlanırken, sırtında Türklük ya da Rumluk formaları yoktu, memleket vardı.
O memlekette birlikte yaşayabileceğimizi anlattı.
Omuzlarda taşındı, kurşunların havada uçuştuğu günlerde dahi!
Kramponlarıyla “resmi tarihi” ezdi.
Geçmişten geleceğe mavi ışık tuttu.
Yaşayabiliriz.
Yan yana değil sadece…
İç içe…

 


 

“KKTC”ye dair röportajlar
 

 

Türk Ajansı Kıbrıs’ın 15 Kasım’daki özel dosyaları dikkat çekti.
İşte bu” dedim, okurken…
“Fark yaratmak...”
“Böyle gelmiş böyle gitmez”
anahtar sözcük olmalı, tüm kamu kurumlarında ve üretmenin heyecanı yaşanmalı...
Fezile ve Özgül’le birlikte, ajansa yeni bir motivasyon kazandıran takım lideri Fehmi Gürdallı’yı da kutlarım.
Çok rahatlıkla kitap yapılabilecek bir çalışma, belki, yeni röportajlar da eklenerek.
Böylece daha kalıcı olabilir.

* * *

Bu röportajlar sayesinde...
Hem “inanmadıkları bir devlete neden evet dediklerini” okudum kimilerinin…
Hem de yeniden dinledim, “dünyaya kontak kapattığımız” milliyetçilik masallarını...
Bir de bugün başkalarını “KKTC”ci olmakla suçlarken, aslında, o günlerde “devlet”i kutsayanları gördüm.
Dönemin siyasilerini ve gazetecilerini dinlerken, KKTC’ye dair görüşüm de netleşti:
Tam bir darbeydi (!)
Sonuçları da öyle oldu zaten…
 


 

N O T Ç U K L A R I M
 

- İyi Parti’den Meral hanıma sormak gerekiyor,  siz "Ayşe"nin nerede olduğunun dahi farkında değilken, nasıl siyaset yapacaksınız?

...

- Demek ki neymiş, kamu çalışanlarının maaşlarından kesilen verginin aslında "kağıt üzerinde" olduğunu görmek için ekonomi profesörü olmaya da gerek yokmuş.

...

- Askere ayrılan bütçe sağlığa ayrılan bütçeden fazla ya! İşte federal Kıbrıs'taki "garanti" bu: Sağlıklı yaşam

...

- 5 ayda 11 işyerini soyan turistlerimiz var! Bizde turizm böyle "patlıyor" işte (!)

 


 

Eğitime dair hayaller

 

finlandiya.gif

EĞİTİM adına Türkiye'de bazı hedefler açıklandı.
Şimdi diyeceksiniz ki “islami eğitime yönelen bir ülkeyi mi örnek gösteriyorsun?”
Bana kalsa "Finlandiya eğitim sistemini al, aynen uygula" diyeceğim.
Ama biliyorum.
"Bizim özel koşullarımız var" diyerek, birileri karşı çıkacak.
Ya da diyecekler ki...
"Önce Finlandiya'daki maaşları ödesinler..."
Çünkü giderek ütopyasını kaybeden bir toplum oluyoruz.
Parmakla gösteriyoruz “ideal” sahibi eğitimcilerimizi..
Yok mu? Var...
Ama okula "ders saati” uğrayan, öğrenciyi "müşteri"ye dönüştüren, özeleştiri ya da yüzleşmeden kaçınan da az değil...

* * *

Türkiye'de açıklana kimi hedeflere aşinayım, şu anda Eğitim Bakanlığı'nda sorumluluk üstlenen Salih Sarpten hocamız senelerce bu sayfalarda yazdı.

  • “Tüm okullarda Tasarım - Beceri atölyeleri kuruluyor."
  • "Müfredat çocukların ilgi, yetenek ve mizaçlarına göre yeniden düzenleniyor."
  • "Sınavla öğrenci alan okullar azaltılıyor."
  • "İlkokullarda not yerine beceri temelli değerlendirme geliyor."

* * *

Eğitimci değilim ama hep şunu hayal ederim.

  • "Her sınıfında mini kütüphaneler olan okullar."
  • "Toprağa dokunan, tohum ve fide eken çocuklar."
  • "Hekimlerin ziyaret ettiği sınıflarda sigaranın, alkolün zararlarını dinleyen çocuklar..."
  • "Yaşlı bakım evlerinde, engelli merkezlerinde sosyal sorumluluğu öğrenen çocuklar..."
  • "Çevreyi tanıyan, ülkesini gezen, şairi ve tiyatrosuyla buluşan çocuklar..."
  • "Ezber ve sınav baskısından çok, hayatı tanıyan, sorgulayan, kendini ifade eden çocuklar..."
  • "Daha çok spor yapan, dans eden, şarkı söyleyen çocuklar..."
  • "Barış kültürünü içselleştiren, Kıbrıs'ın tüm kimlikleriyle bir araya gelen çocuklar..."

* * *

Eğitimde 'yaratıcılığı' öne çıkartan öğretmenlerimiz var, heyecanla izliyorum. Çocuklarla birlikte gazete hazırlayan, doğa kamplarına giden öğretmenler...
Çoğalsınlar diye umut ediyorum.

Bu yazı toplam 1821 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar