1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. Üretim İçin Eğitim
Salih Sarpten

Salih Sarpten

Üretim İçin Eğitim

A+A-

 

            Eğitimle ilgili tanımlarınız, eğitime hangi pencereden baktığınızla ilişkilidir. Ancak hangi pencereden bakarsanız bakın eğitimin toplumsal yanını göremezseniz büyük bir hata yapıyorsunuz demektir.

            Bu nedenle de eğitim, bireyin yaşadığı toplumda yeteneğini, tutumlarını ve olumlu değerdeki diğer davranış biçimlerini geliştirdiği süreçler toplamı olarak tanımlanmaktadır.

            Peki, ama bireyin geliştirdiği yeteneği, tutumları ve değerleri neye yönelik olmalıdır? Elbette ki bu sorunun en anlamlı yanıtı, özelde bireyin yaşadığı toplumun, en genelde de insanlığın gelişimidir.

İşte bunun için eğitim üretim için olmalıdır… O halde üretimden ne anladığımıza bakmalıyız.

Üretim; insanların, toplumun yaşaması ve gelişmesi için zorunlu olan nesneleri elde etmek gereğiyle doğal çevrelerini değiştirme etkinlikleri ve süreci… Başka bir tanıma göre üretim; sınırsız ihtiyaçların karşılanmasında sınırlı olan malların çoğaltılması… Bir diğer tanıma göre ise mal ve hizmet olarak yeni şeyler ortaya koyma, üretme işidir.

Gelelim yanıtlanması gereken esas soruya: Bizim eğitim sistemimiz bu ülkede ortaya konmaya çalışılan üretim çabası ile ne kadar ilişkili ve bu çabayı ne kadar destekler niteliktedir?

Toplumsal gelişmenin önünü açacak büyük adımlar aslında eğitimde atılacak küçük adımlardan geçiyor.

Bu küçük adımların başında da eğitimi okul duvarlarının dışına taşıyarak ülkemizdeki sınırlı sayıdaki üretim yapan insanlarla buluşturmak olmalıdır. Bu olgu ilk anda mesleki eğitimin güçlendirilmesini aklımıza getirse de esas olan eğitim sistemini oluşturan tüm öğeleri bu yaklaşımla yeniden organize edebilme meselesidir…

Ülkedeki üretim merkezlerin ihtiyaçlarını başat kılarak; kağıt üzerindeki ezbere dayalı uygulamaların yerine emeğin ortaya çıkarttığı o büyük enerjiyi daha da güçlü kılacak etkinlikleri işe koşmak…

Bugün ihmal ettiğimiz, sadece ezbere bilgi ve çoktan seçmeli sorulara sıkıştırdığımız eğitim sistemimize yeniden hayalleri, yaratıcı düşünmeyi ve eleştirel bakabilmeyi dahil etmeyi başarmalıyız…

İşte tam da bu nedenle; eğitim, rast gelelikten uzak, ciddî plânlama ve programlamayı gerektiren bir iştir. Eğitim maksatlıdır. Eğitimin belirlenmiş hedeflere ulaşmak gerekliliği vardır. Ve hiç kuşku yok ki Kıbrıs Türk Eğitim Sistemi, bu ülkedeki üretimi dikkate alan bir anlayışı içermelidir.


Biliyor muydunuz?

Dünyanın En İyi 20 Eğitim Sistemi

 “MBC TIMES” tarafından 2015-2016 öğretim yılı değerlendirmelerine göre “Dünyanın En İyi 20 Eğitim Sistemi” raporu yayımlandı. Rapora göre dünyanın en iyi 20 eğitim sistemi şunlar: (1) Güney Kore, (2) Japonya, (3) Singapur, (4) Hong Kong, (5) Finlandiya, (6) Birleşik Krallık (İngiltere), (7) Kanada, (8) Hollanda, (9) İrlanda, (10) Polonya, (11) Danimarka, (12) Almanya, (13) Rusya, (14) ABD, (15) Avustralya, (16) Yeni Zellanda, (17) Israil, (18) Belçika, (19) Çek Cumhuriyeti, (20) İsviçre…

 Aslında raporda dikkat çeken önemli bir kısım daha var. O da; dünyanın en iyi 20 eğitim sisteminin ortak özellikleri… İşte o özellikler:

  1. Okula başlama yaşı 7
  2. Küçük yaştaki öğrencilere ev ödevi verilmiyor.
  3. 13 yaşına kadar sınav yok.
  4. Tüm sınıflarda farklı yetenek ve özellikteki öğrenciler bir arada bulunuyor.
  5. Özellikle fen alanındaki sınıflarda maksimum öğrenci sayısı 16
  6. Her gün çok fazla miktarda öğrencilere serbest zamanlar veriliyor.
  7. Öğretmenlerin eğitim düzeyleri en az yüksek lisans (master) derecesinde.
  8. Öğretmenin eğitimi ve gelişimi devlet tarafından karşılanıyor.

Şimdi esas soruyu soralım: Bizim eğitim sistemimizde bu özelliklerden hangisi veya hangileri bulunuyor. “Hiçbiri” dediğinizi duyar gibiyim… Oysa bunları gerçekleştirmek için (en azından bazılarını) çok büyük ekonomik yetiye de ihtiyaç yok. Ancak çok daha farklı yetilere ihtiyaç olduğu da aşikar… Örneğin; stratejik plan yapabilme, çağdaş eğitim kuramlarını içselleştirebilme, yeni yaklaşımları anlayabilme ve tabi ki değişim ihtiyacımız olduğunu kabul etme…


Aklınızda Bulunsun

Hayal Gücü Optikle Kodlanamaz

İç mimarlık ve endüstri ürünleri tasarımı bölümlerine yetenek sınavı yerine LYS ile girilecek olmasına öğrenciler tepki gösterdi. Adaylar, “Hayal gücü ve yetenek optiklere kodlanamaz” derken, eğitimciler de bu bölümlerin yetenek sınavıyla öğrenci alması gerektiği görüşünde.

ÖZEL yetenekle girilen iç mimarlık ve endüstri ürünleri tasarımı bölümlerine, 2017 itibarıyla Lisans Yerleştirme Sınavları’yla (LYS) öğrenci alınacak. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin (ÖSYM) 4 Ocak’ta yayınladığı 2017 ÖSYS Kılavuzu’nda özel yetenek sınavıyla öğrenci alan yükseköğretim programlarının yer aldığı ‘Tablo 5’te iç mimarlık ve endüstri ürünleri tasarımının olmamasıyla ortaya çıkan duruma göre, iki bölüme de girmek isteyen adaylar MF-4 puan türünden tercih yapacak. Bunun için de adayların YGS’den sonra LYS-1 (Matematik) ve LYS-2’ye (Fen Bilimleri) girmeleri gerekecek. Ancak eğitim ajanlarına düşen bir habere göre bu bölümleri hedefleyen öğrencilerin itirazları var. Kararın önceden duyurulmadığını söyleyen adaylar, sadece özel yetenek ve YGS’ye hazırlandıklarını, bunun için özel kurslara gittiklerini, LYS’ye ise çalışmadıklarını belirtti.

 

Bu yazı toplam 1980 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar