1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Üniversitelerde ‘güzellik bursları’
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Üniversitelerde ‘güzellik bursları’

A+A-

 

Pazartesi sayfamı bugün, olduğu gibi Akademisyen Ulaş Gökçe hocamın bir konudaki görüşlerine ayırıyorum. Öğretim Görevlisi olduğu üniversitenin güzellik kraliçelerine burs verme düşüncesi olduğunu belirterek buna tepkisini koyuyor ve burs verilecekse verilmesi gereken durumları da ifade ediyor. Güzellik yarışmalarıyla ilgili kişisel görüşüm çok katı olmasa da, yani birileri yarışmalara girip güzelliklerini tescillemek istiyorlarsa kendi bilecekleri iş demekle birlikte Ulaş hocamın yazıda sözünü ettiği gerekçelere, çözümlemelere tamamıyla katılıyor ve ben de bu güzellik yarışmalarının sonucunu üniversitelere girmeye, burs vermeye yönlendirmenin çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu düşünceyle söz konusu yazının şurasını, burasını paylaşayım derken en iyisi sayfayı tümüyle bu yazıya ayırmak istedim.   

***

“DAÜ-SEN’in bildirdiğine göre DAÜ VYK, KKTC Güzellik Yarışması’nda dereceye giren 3 gence tam burs vermeye karar verdi.

Tahmin ettiğim kadarıyla VYK, bu kararı iyi niyetle, üniversitenin tanıtımına destek olmak için ve birkaç genci sevindirmek için yaptı. Ancak iyi niyetli her adım iyi bir şeye hizmet etmeyebilir.

Her şeyden önce Kuzey Kıbrıs’ın en iyi üniversitesinde okumayı itibarsızlaştırmak doğru değildir. DAÜ’de örneğin mühendislik okumanın bir güzellik yarışmasında dereceye girmekten geçebildiğinin mesajı kulağa oldukça tatsız geliyor.

Bir başka mesele de zaten güzellik yarışmalarıyla insanlara verilmeye çalışılan güzellikle başarı fikrinin üniversiteyle ilişkilendirilmesidir. Bilginin, öğrenmenin, disiplinli çalışmanın, azmin, inancın değil göreceli bir kavram olan güzelliğin bir meziyet gibi algılanması üniversite kavramının esasına aykırıdır. Üniversite demek emek, yüzyıllarca süzgeçten geçerek biriken bilgi, sabırla ve bir tuğlayı bir tuğlanın üzerine dikkatlice konularak inşa edilen koskoca bir bina demektir. Buraya ulaşmanın yolu doğuştan gelen bacak boyu, memenin şekli, saçların rengi olmamalıdır. Üniversiteye girişin ve buradan mezuniyetin emek verme kavramından uzaklaştırılması kendi başına kötüdür. Böylesi bir yaklaşım gençlerin sadece güzellikleriyle bir yere gelebileceklerine dair düşünceler geliştirmelerini sağlar. Bu sadece üniversiteyi karalamakla kalmaz, aynı zamanda gençlerin gerçek hayatla karşılaştıklarında mutsuz olmalarına neden olur.

Güzellik sadece göreceli değil, aynı zamanda da geçicidir. Biz ise insanların kalıcı yetilere ve bilgilere kavuşmalarını isteriz. Mimarlık veya inşaat bölümünde somut olarak bir binanın inşa edilmesi öğretilmez. Buralarda prensip olarak bir beton, taş ve çelik yığınının hangi şartlarda bir araya geldiğinde ayakta durup insanlara mekân olabileceği öğretilir. Bu bilgi, doğa kanunları değişmediği sürece eskimez ve evrenselliğini kaybetmez. Bir mühendis veya mimar ancak bu prensibe dayanan bir eğitimden geçtiği sürece mesleğinde uzun yıllar varlık gösterebilir. Aynı şey her türlü disiplin için geçerlidir. Üniversite ayrıca bilimsel düşünme teknikleriyle bilgi üretimini, olguları anlamayı öğretir. Eğitim böylesi bir bilgiyi sağlama derdindeyken sadece dış görünüşünün bazı insanlara güzel gelen insanların üniversiteyi farklı algılaması veya hayata tutunabilmeyi, topluma ve insanlığa faydalı olabilmeyi yanlış değerlendirmesi öncelikle onlar için üzücü olacaktır.

Güzel olduğuna inanan bir gencin bu güzelliğiyle bir statü kazanması insanlık onuruna da aykırıdır. İnsan güzel burnu, memeleri ve bacakları için bir itibar görmemelidir. İnsan kendine bir et yığını veya zevk objesi gibi davranılmasını kabul etmemelidir. Ancak tüm bunlar hayatın parçası. Üniversiteler ise buna karşı mücadelenin yeridir. Şimdi kalkıp üniversiteyi bu çirkin olaya karıştırmanın manası yoktur.

Bir gençte, bir insanda sadece doğuştan gelen güzelliği görmek o insana bir hakarettir. Her insan bir gezegendir. Zemini, derinliği, atmosferi, volkanları, düzlükleri, dağları, inişleri, çıkışları, dingin suları, dalgalı denizleri, uçsuz çölleri ve uçsuz okyanusları vardır. Bir insanı sadece görünüşüyle değerlendirmek ona haksızlık yapmaktır. Bunu bir üniversitenin yapması ise akıllı bir davranış değildir.

Bir sınıfa giriyorsunuz. Sınıfta her dilden, her dinden, her renkten, her kıtadan insan bulunur. Kimisi siyah, kimisi beyaz, kimisi kahverengi, kimisi lezbiyen, kimisi gey. Biri Budist, biri Müslüman, birisi Hıristiyan, birisi Sünni, biri Ortodoks, biri Katolik, biri Şii… Birisinin yere kadar saçları uzun, biri dazlak, biri şapkalı, biri isyankâr, biri sessiz, biri küstah, biri hüzünlü, birinin her tarafı dövme dolu. Tüm bu farklılıkların arasında kendine bir gelecek kurmak isteyen genci görmek, ona giden yolu inşa etmektir sizin göreviniz… Ayrım yapmamak, ayrım yapılmayacak bir ortamı yaratmak, herkesin kendini eşit ve dikkate laik görmesini sağlamaktır sizin göreviniz… Bir dönem yüzü tamamen pirsing’le dolu bir genç kız vardı sınıfımda. Yüzü, elleri ve görünen her yeri bu metal parçalarıyla doluydu. Bana bu metalleri birinin yüzünde görmek büyük acı veriyordu. Bir ders bu gencin yüzüne bakamadım. Sonra bunun kabul edilemez olduğunu anlayarak tüm gücümü toplayıp yüzüne bakmaya başladım. Bu öğrencinin temel hakkıydı. Onun yüzüne bakamamak onu bir öğrenci, insan olarak görmemekti. Bu bir kahramanlık değil öğretmenin temel görevidir. Buna eşit davranma denir. Bir işitme engelli öğrencinin en ön sıraya oturması ve öğretmeni dinleyebilmesi bir ayrıcalık değil, diğer öğrencilerle imkânlarının eşitlenmesidir.

Yani üniversite dış görünüşüne, ten rengine, dinine, diline, milliyetine, siyasi duruşuna göre insanların değerlendirildiği bir yer olmaz. Olursa kurur, anlamsızlaşır.

DAÜ VYK’nın tüm bunları düşünmediğini ve sadece bir jest, iyilik yapmak istediğini varsayıyorum. Gençlere burs vermekten daha güzel bir şey olmaz. Ancak bunu doğuştan güzel değil, imkânı az olan, gerçekten okumak isteyen geçlere sunalım. Zaten güzellik yarışmasına katılarak bir travmaya girecek olan gençleri de daha fazla üzmeyelim. Eğer ortada bir karar varsa bunu biraz değiştirelim: Bursları üç tane, okumak isteyen ve yetenekli köylü engelli gence tanıyalım. İyi niyeti doğru zemine çekelim. Kavga etmeden bir sorunu olsun çözelim.”

 

 

Bu yazı toplam 1853 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar