1. YAZARLAR

  2. Ferdi Sabit Soyer

  3. UBP’ nin tek başına iktidar macerası
Ferdi Sabit Soyer

Ferdi Sabit Soyer

UBP’ nin tek başına iktidar macerası

A+A-

Erken Seçime gidiyoruz. UBP’nin tek başına iktidarı dönemi daha dönemi sonuçlanmadan, bu erken seçim gerçekleşiyor.2009 seçimleri ile oluşan, tek başına iktidar olgusu, daha sonra “Büyük UBP Projesi” adı altında, milletvekili transferleri ile 30 milletvekiline ulaştı. Ancak bu istikrar değil, krizler üretti, bölünme oluşturdu ve erken seçimden başka yol kalmadı. Peki bu ilk mi?
Yıl 1976, UBP yine tek başına iktidar oldu.1981’e kadar süren bu tek başına iktidar dönemi, siyasi krizler, bölünme ve sonuçta, 1981’ de seçimleri kaybetmesi ile sonuçlandı. O dönem, önce kendi içlerinde Nejat Konuk’u parti başkanlığından ve Başbakanlıktan uzaklaştırma krizleri yaşadılar. Sonra rahmetli Osman Örek’i, sonra da rahmetli Mustafa Çağatay’ı  uzaklaştırdılar. Bu arada rahmetli İsmet Kotak UBP’ den koptu, Nejat Konukla birlikte DHP’yi kurdular.
Yıl 1990. Meşhur DMP- UBP yarışı. UBP, 1985’ten sonra oluşan Meclis yapısını, YDP ve TKP’ den transfer ettiği  milletvekilleri ile bozdu. Halkın kendine vermediği tek başına hükümet olma halini, bununla, 1987 sonrası bozdu  ve sözde tek başına iktidar oldu.
Sonra da seçim yasası ile oynayarak %34 oyla, Meclis’in %50 den fazlasını alıp tek başına iktidarını, halk iradesine rağmen yapmayı denemek  adımı attı. Bunun üzerine muhalefet, DMP’yi kurdu ve seçime girerek, 3 ay sonra seçimi kazanıp, seçim yasasını değiştirip, erken seçimi yapmak maksadı ile ittifak yaptı. Olanlar oldu. Müdahalelerin daniskası, darbeciliğin en envayi çeşidi yaşandı.
Sonuçta UBP maksadına ulaştı. Meclis’te büyük bir üstünlüğü sağladı. Bu yetmedi, CTP ve TKP’ nin istifa ederek boşalttığı yerler için ara seçim yapıldı. UBP buna da girdi. Böylece, UBP, 50 kişilik Meclis’te, 40’ı aşkın sandalyeye ulaştı. Tek başına iktidara, hem de ezici bir çoğunlukla sahip oldu.
UBP’ nin bu ikinci tek başına iktidarı ise ne ülkeye, ne topluma huzur getirmedi. İstikrar adına yapılan hem toplumda, hem de UBP’ de en büyük istikrarsızlığı getirdi.
Bir, UBP bölündü ,iki, tam üç yıl sonra, Erken Seçime gitmek zorunda kaldı .
Şimdi, 2009’da UBP tek başına hükümet oldu. Arkasından olanlar oldu. İstikrar adına ülkeye en büyük istikrarsızlık yine yaşatıldı. 2 yıl halkın gündemi çalındı. Dünkü Denktaş- Eroğlu kavgasının yerine, bugün, Eroğlu- İrsen Küçük kavgası geçti. Mahkemeler, uyduruk gündemler, memleketin temel meselelerinin önüne geçti.
Bu sürecin sonunda UBP yine bölündü ve yine erken seçime gitmek zorunda kaldı.
Üç defa gerçekleşen tek başına iktidarı UBP’ nin ayni sonuçla sonlandı. Bölünme ve Erken Seçim. UBP’nin bir sonraki seçimde kaybetmesi.
Peki, arka arkaya gerçekleşen bu olayların nedeni ne? Bir kere, ekonomideki yanlış yapılanma, demokratik yaşamımızdaki yanlış yapılanma üzerine kurulan siyasi yapının da, yapısal sorunları, kendi içinde taşıması kaçınılmazdır.
Bu en başta siyasi kültürde ve bunun yol açtığı tüm ilişkilerde kendini göstermektedir. Uzun ve çok yönlü  analize girecek değilim.
Ama, uzun yıllar, Kıbrıs Türk halkı içinde partileşmeyi yasak ve günah sayan BEY Faşizmi anlayışı; 1974 sonrası, belindeki tabancayı çıkartıp, legal siyaset alanına girince, ayni mantıkla, siyasi alanı zehirlediler.
Dün partileşmeyi suç sayanlar, 1974 sonrası ise partileşmenin ideolojik,  politik, düşünsel, felsefi yanlarını boşaltarak, siyasi alanı, kendi otoriter, ayrılıkçı ve faşizan anlayışlarını sürdürmenin yolu olarak değerlendirmeye kalktılar.
Düşünce değil, seçim kazanmak için ve egemenliklerini korumak tek amaç oldu. Bunun için her şeyi mübah sayan anlayışlarla hareket ettiler. Bakın, bugün, DP-UG açıklamasına bakın. Hepsi ayni mantık. UBP’ in yıllar boyu sürdürdüğü ayni mantık. “İster çözümcü ol, ister olma, ister liberal ol, isterse olma gel”. İşte özetlenecek bu mantıkla, kişiler üstüne kurulu, düşünce ve felsefeden uzak, bir anlayışla program ve siyasi farklılıkları sözde silerek, bu anlayışla siyaset yaptılar.
Hep kazanmayı ve iş başında olmayı öngören bir anlayış geliştirdiler. Bu, sonuç almak içinde baskı ve menfaat üleştirmeyi hedefleyen yapı ile de perçinlendi. İşte bu yapısal sorun hep kriz üretti.
Şimdilerde ise ne acıdır ki bu anlayış, kendini çağdaş ve yeni diye gösteren insanlar tarafından da tüm yanlış siyasi yapıya dönük sözde alternatif diye de sürdürülmeye çalışılmaktadır. Kişilere indeksli, ve ideolojik, politik, felsefi, siyasi yaklaşımları günah sayan, sözde yeni anlayışlarla ve tüm partileri ve siyasi düşünceleri de ayni kefeye koyan mantıkla da bu eski ağaç ki meyve vermekten uzaktır, budanıp, sözde yeni diye sürdürülmektedir.
İşte felsefeyi, ideolojiyi, düşünsel zenginliği, geriye itmenin bize yaşattığı acı bir geçmiş. Bunun devamı olan anlayışın bize getirdiği acı, bugün yaşadığımız,  yeni krizler ve bunun  kısır sonuçları. Siyasi yaşam, düşünceler, programlar ve tezler ile devam etmez ve bunlar ideolojik, felsefi düşünsel zeminler üzerinden gelişmezse, başımıza gelecek olanlar, 28 Temmuzdan sonra da aynisi olacaktır. Yalnızca aktörler değişecektir.

Bu yazı toplam 2275 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar