1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. Türkiye’deki Değişim Bizi Nasıl Etkileyecek?
Salih Sarpten

Salih Sarpten

Türkiye’deki Değişim Bizi Nasıl Etkileyecek?

A+A-

 

Türkiye Eğitim Sistemi’ni baştan aşağı değiştiren “4+4+4” eğitim modelinin olumlu ve olumsuz yönlerini bu sayfada çok tartıştık. Ancak görünen o ki Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ile beraber, yakın bir gelecekte çok daha köklü değişikler olacak.

TC Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, TRT’de katıldığı bir programda bu değişiklikleri birinci ağızdan açıkladı. İşte o değişikler…

“4+4+4” modeline geçişte zorlandığını belirten Avcı, “4+4+4’te sistemin bütün elemanları yeni düzene geçmek için çok çalıştık. Kısa zamanda geçiş süreci başarıyla tamamlandı.” dedi ve şu köklü değişikliklere değindi:

• Bütün dünyadaki eğilim okul çeşitlerini azaltmak, eğitim çeşidini artırmaktır. Bu nedenle genel liseleri, “Anadolu Lisesi” haline getirme çalışmamız var. Önümüzdeki yıldan itibaren genel lise kavramı kalmayacak.

• SBS kalkacak. Çocuklar özel yetenekleriyle, ailelerinin isteğiyle ve öğretmenlerinin kanaatiyle değerlendirilecek. Henüz yeni sistemin parametreleri tam olarak oturmadı, üzerinde çalışılıyor. Ancak SBS bu yıl son kez yapılacak.

• Yeni hazırlanan YÖK taslağı içersinde LYS ve YGS sınavları ile ilgili değişiklikler bulunuyor. Bu konuda genel eğilim her üniversitenin kendi öğrencisi kendi belirleyerek almasına olanak tanınmasıdır.

Aslında bu değişiklikler, Türkiye’de öteden beri tartışılmakta, hatta birçok eğitim bilimci tarafından “geç bile kalındı” olarak nitelendirilmektedir.

Peki, ama bu değişiklikler bizi nasıl etkileyecek?

Öyle ya, Türkiye eğitimi ile birçok açıdan iç içe geçmiş bir eğitim yapılanmamız var. Hiç kuşku yok ki bu değişiklikler bizi de etkileyecek. Ancak ne yazık ki Türkiye eğitim sistemi için olumlu yönde atılmış bir adım olan bu değişiklikler, eğer gerekli düzenlemeler zamanında yapılmazsa bizim için oldukça büyük sorunlar yaratacak gibi…

Örneğin, biz de tüm liselerimizi “Anadolu Lisesi”  kapsamına alacak mıyız? Almayacaksak genel liselerimizde hangi programı uygulayacağız?

Türkiye’de okumak isteyen her öğrenci istediği programı, istediği okulda sınavsız okuma şansına sahip olurken biz hâlâ “20 Temmuz Fen Lisesi”ne veya “Bülent Ecevit Anadolu Lisesi”ne öğrencileri sınavla mı alacağız? 

Liselerimizin denklikleri nasıl olacak? Kendi öğrencimizi sınavla yerleştirdiğimiz bu okullara, Türkiye’den gelen öğrenciler buralarda okumak isterlerse, onları sınavsız yerleştirmek zorunda kalmayacak mıyız?

BİLİYOR MUYDUNUZ?

155 Bin Kişilik Sınıf

Altı ay önce aldığınız cep telefonu artık size eski geliyordur. Birkaç yıl önce en iyisi diye aldığınız bilgisayarınız, bugün isteklerinizi karşılayamaz durumda… Tablet mi alsam, akıllı laptop mu diye düşünüp duruyorsunuzdur. İşte böyle... Bilim, teknoloji ve elbette ihtiyaçlarımız sürekli değişiyor. Bütün bunlara bağlı olarak da yaşamımız hızla değişiyor…

Ancak ne yazık ki, bu hızlı değişimi eğitimde göremiyoruz… Hele hele eğitim ortamlarında hiç bir şey değişmemiş gibi… Burada anlatmayacağım bir vesile ile tam 25 sene önce mezun olduğun Anafartalar Lisesi’ndeki son sınıfımda bulundum. Her şey aynıydı. Hatta o yıllarda duvarın bir köşesine kazıdığım adımın izleri bile… Ve yine ne yazık ki o yıllarda tahta, öğretmen masası ve sıralar vardı, bugün de…

Oysa değişen dünyada, eğitim de değişmeli… Biz başaramıyoruz ama bu değişimi başaran ülkeler var. Örneğin 155 bin kişilik sınıflı okullar var… Evet, yanlış duymadınız 155 bin kişilik sınıf…

ABD üniversitelerinden Harvard ve MIT birlikte bir online eğitim platformu kurdular. Bedava ders izlenebilecek eğitim platformunun adı “EdX”. Bu platformunda ilk dersine dünyanın her tarafından kayıt yaptıranların sayısı tam 155 bin kişiyi geçti... Dünyanın her yerinden gençler bu sınıfın öğrencisi olabiliyor. Nobel ödüllü değerli bilim insanlarının derslerine katılabiliyor…

ANLAYANA - GÜLMECE

Mars’a Adam Göndermek

Mars’ta çalışmalar artınca, ülkeler oraya adam göndermek için yoğun bir çaba içine girerler. Ülkemizde de bu konuda bir merkez kurulur ve bu zorlu, hatta belki de ölümcül göreve adam seçmek için bir komisyon kurulur. Görev için bir öğretmen, bir doktor ve bir de siyasetçiden oluşan 3 aday başvurur. Komisyon bu üç adayı sıra ile mülakata alır ve bu zorlu görev karşısındaki taleplerini sorar.
Öğretmen olan ilk aday:
- “Ben, bu görev talibim. Ancak çocuklarımın daha iyi eğitim alması adına bu zorlu görev için 1 milyon TL istiyorum.”
Doktor olan ilk aday:
- “Ben de bu görev için 2 milyon TL istiyorum. 1 milyonu çocuklarımın daha iyi eğitim alması, 1 milyonu da daha iyi sağlık hizmeti alması için…”
Son aday olan siyasetçi:
- “Ben 3 milyon TL istiyorum.”
Dedikten sonra yavaşça komisyon üyelerinin birinin kulağına eğilerek;
- "1 milyonunu ben alırım, 1 milyonunu size veririm, öğretmeni de Mars’a göndeririz…”

BURAYA DİKKAT

Matematik ve Fen Eğitiminin Analizi

Birçok ülke, 2011 yılında yapılan Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri  Araştırması Sınavı (TIMSS) sonuçlarına göre Matematik ve Fen eğitimi gözden geçiriyor. Biz, çalışmaya dahil olan bir ülke değiliz, bu nedenle de Kıbrıs Türk Eğitim Sistemi’ndeki Matematik ve Fen eğitimin hangi düzeyde olduğu belirleme ve diğer ülkelerle karşılaştırmasını yapma şansımız yok… Ancak hem Matematik hem de Fen öğretim programlarını Türkiye’den aldığımız için oradaki sonuçlara bakmakta fayda olduğunu düşünüyorum.

Çok yakından tanıdığım Osmangazi  Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selahattin Turhan hoca, Türkiye’nin bu anlamdaki analizi çıkartmış… İşte Selahattin hocanın aktardıkları: “Birçok ülke bu sınavlara katılıyor ve bu sınav sonundan ülkelerin  eğitimdeki performansını görüyor. Bu çalışmalarda her ülke kendi için  çıkarımlarda bulunuyor. Bu sınav 4 yılda bir yapılıyor. TIMSS 2011 verileri Ocak 2013’de açıklandı ve Şubat ayında paylaşıldı. Bu raporu değerlendirdik.  Türkiye’de son 150 yılda eğitimdeki buz dağı eriyor. Eğitimde çok önemli çabalar  sarf edildi. Batının eğitim modelleri alındı. Bunlar çalışmıyor. Her ülkenin  kendine özgü eğitim modelleri var. Türkiye, kendine özgün modelleri geliştirmek  zorundadır. Türkiye’de eğitim politikalarını tamamen kazananlar üzerine inşa ediyor.”

Aslında bizdeki durumda buradaki analizden farklı değil. Sorun tam da Selahattin hocanın söylediği yerde sanırım… Kıbrıs Türk Eğitim Sistemi de kendine özgü eğitim modelini yaratmalı ve eğitimi sadece kazanlar üzerine inşa etmekten kurtarmalı…

Bu yazı toplam 2670 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar