1. YAZARLAR

  2. Eralp Adanır

  3. Toplumsal misyon adına...
Eralp Adanır

Eralp Adanır

Toplumsal misyon adına...

A+A-

“misyon üstlenmek”...

Bu kelimeleri özellikle politikacılarımızdan çok kez duyarız.
Herhangi bir konu üzerinde kendinize “görev biçmek-edinmek” ile eş anlamılıdır “misyon-misyonerlik”.
Misyonerlik demişken akla gelenin; Hristiyanlığı yayma göreviyle uğraşan rahipler olduğunu da biliyoruz.
İşte toplum içerisinde, toplum adına misyonerlik görevini üstlenenler sadece kişiler değil, kurumlar, kuruluşlar ve her zaman kendisinden toplum için bu misyonerlik görevini üstlenmesi beklenen devlet mekanizmalarıdır.

Bu yazımız belki biraz “özel” gibi olacak ama “özel” dediğimiz şeylerin, tıpkı anılarda olduğu gibi; toplumsal bir yanı vardır her zaman.

Mete Adanır Vakfı olarak özelde Mete Adanır ve Kıbrıs Türk Sporu olmak üzere genelde ise söz konusu spor alanının toplumsal sorumluluk anlamında Vakfın bir görevi olduğu bilinciyle, “Spor Tarih” ismini verdiğimiz bir dergi ile, kendimize düşen sorumlulukları yerine getirmek için çaba harcamak bir misyonerlik gibi geliyor bana.

Tıpkı birçok alanımızda olduğu gibi; toplumsal varoluşu sadece “milli” değerlerle değerlendirip sadece onlar üzerine çalışmalar yapmak ve yaymanın kısır döngüsü içerisinde, bu toplumun bugün itibarıyla varoluş mücadelesinin; kültürel-sosyal yaşamında olduğu-olması gerektiği her zaman gözardı edilmektedir.
Halbuki kültürel açıdan araştırmalarımız, kendimizi tanıma ve tanıtma ve dolayısıyla son günlerde çokça dile getirilen “özne olma”nın bugünkü yolu işte bu toplumsal dinamiklerimizden geçmektedir. Yani kültürümüzden, dilimizden, sosyal aktivitelerimizden, spordan...

Bir spor etkinliğinin geçmişte nasıl olduğu sadece spor sonuçlarıyla kısıtlı değildir. Örneğin bir futbol maçının ya da atletizm yarışmalarının yer aldığı mekanlar, atletler, onları çalıştıran hocalar, başarılar, sportif ilişkilerin tümünü incelediğinizde, toplumun söz konusu yıllardaki yaşam-spor ve kültürü açısından çok önemli bilgiler vermekte-belgeler yaratmaktadır.

Bundan dolayıdır ki; 1894 doğumlu rahmetli Hüseyin Recai Turan’ın spor anılarını gündeme getirdik dergimizde. Bundan dolayıdır ki Çetinkaya’ya büyük emeği geçmiş olan “Sarı-Naci”yi ele alırken bu ada’ya döner kebanı da getiren ilk kişi olduğunu vurguladık. Bunda dolayıdır ki Trabzon’da Trabzonspor’un vitrininde “Kıbrıs Barış Kupası ne arar?”ın peşine düştük. Ve bundan dolayıdır ki Mağusa dendi mi Hisarı ve Gargasını, tozlu arşivlerden 1951 tarihli Ülkü Yurdu-LTSK maçını, Spor Basınımızdan Mehmet Nazım’ı, hakemlerimizin tarihindeki Ali Sıtkı beyi, Ahmet Sami Topcan beyi yazmayı istedik.

İstedik çünkü “geçmişini bilmeyen bir toplum, köksüz bir ağaçtan farksızdır”ı kulağımıza küpe ettik. Bizlerin karınca kararınca göstgermiş olduğumuz toplumsal duyarlılığı her birey her kurum her yetkili kendi üzerine düşer derecede gösterse, bu varoluş mücadelesinde Kıbrıs Türk Kültürü’nü her kimden gelirse gelsin asimile etme ya da yok etmeye kimsenin gücü yetmez inancındayım.

Çünkü her belge; bir varoluş göstergesidir...

Bu yazı toplam 2422 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar