1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. 'Suç işlermiş muamelesi görmekten artık bıktık'
 Suç işlermiş  muamelesi görmekten artık bıktık

'Suç işlermiş muamelesi görmekten artık bıktık'

Tıp-İş Sendikası Başkanı Dr. Sıla Usar İncirli, sağlıkta yaşanan sorunları YENİDÜZEN’e değerlendirdi, çözüm önerilerini gündeme getirdi, hekimlerin ‘suçlu’ ilan edilmesine isyan etti

A+A-

• “Bu sistemdeki sorunların sorumlusu gibi kamu hastanelerinde çalışan hekimleri göstermekten vazgeçin. Bizim bu konuda sabrımız kalmadı.”

• “Biz hekimler görevimizi yaparken, suç işlermiş gibi muamele görmekten artık bıktık. Biz suç işlemiyoruz, mesleğimizi yapıyoruz”

• “Hekimin emeği küçümseniyor, hekimin emeğinin değeri azaltılıyor, hekim maaşları giderek çok düşük seviyelere çekiliyor.

• “Devlet ve hükümetler bununla da kalmıyor aynı zamanda sağlıktaki sorunların sorumlusu gibi hekimleri gösteriyor.”

• “Maaşa etki etmeyecek veya emekliliğe etki etmeyecek bir artış bize göre özlük haklarının iyileştirilmesi değil”

• “Hekim hakim maaşını eşitleyin, artırın emekliliğe yansıyacak şekilde biz de tam güne geçmeyi her zaman olduğu gibi bugün de kabul edelim.”

• “Sağlık Bakanlığı ile son bir buçuk yılda oturduk, görüştük. 46 tane ihtiyaç olan hekim kadrosu tespit ettik, bunları da takvimlendirdik. Ülkenin kaynakları kıttır, finans sorunu vardır, bunu anlayışla karşılıyoruz ama bir takvimlendirelim, istihdamları yapalım”


Fayka Arseven Kişi

Tıp-İş Sendikası Başkanı Dr. Sıla Usar İncirli, kamuda çalışan hekimlerin sistemdeki bozukluktan dolayı suçlu ilan edilip, suçlu muamelesi görmesinden bıktıklarını vurguladı ve  “Biz suç işlemiyoruz, mesleğimizi yapıyoruz” dedi.

Sağlıkta tam günün her zaman arkasında durduklarını savunduklarını da dile getiren Usar, “Hekimlerin özlük hakları iyileştirilsin Tıp-İş olarak tam güne geçmeye hazırız” ifadesinde bulundu.

Yıllardır sağlıkta süren sorunların olduğuna işaret eden Usar, hekim eksikliğinin en büyük sorunlardan biri olduğunu belirtti.

Usar, hekimlerin devlet eliyle sistematik olarak, değersizleştirildiğini de iddia etti.

Serbest Çalışan Hekimler Birliği’nin dava sürecini değerlendiren Dr. Sıla Usar İncirli, “Bizim Serbest Çalışan Hekimler Birliği ile hiçbir sorunumuz yoktur. Son zamanlardaki davalar nedeniyle böyle bir kutuplaşma oldu sanki. Biz bu kutuplaşmayı doğru bulmuyoruz, bu kutuplaşmayı reddediyoruz”  açıklamasında bulundu.

• YENiDÜZEN: Sağlıkta çeşitli sorunlar baş göstermekte. Sizin Tıp-İş olarak çözüm önerileriniz nelerdir?
• Dr. Sıla USAR İNCİRLİ:
Sağlıkta şu anda sürdürülebilir bir sağlık sistemi yok. Bu yaklaşık 1979 yılından beri  böyle. 1979 yılında Kamu Çalışanları Yasası’nın geçmesiyle birlikte başlayan bir takım sorunlar var. Bu sorunlar yaklaşık 36 yıldır devam ediyor. Bunun sürdürülebilir olmadığı konusunda biz kamu hekimleri olarak aynı noktadayız. Dolayısıyla yapılacak reformları da destekliyoruz. Bugüne kadar 2 sağlık şurası, yakın geçmişte de bir sağlık çalıştayı yapıldı. Burada bazı sorunlar ortaya kondu ve bunlara çözüm önerileri yapıldı.

• YENiDÜZEN: Kamu hekimleri açısından sorunlar nelerdir?
• Dr. Sıla USAR İNCİRLİ:
En önemli sorunumuz eksik hekim kadrolarıdır. Kamu hastaneleri sosyal devlet anlayışıyla varolduğunu iddia eden bir devletin vazgeçilmez bir parçasıdır. Zira kamu sağlık hizmetleri sağlığın motoru, yürütücü gücüdür. Dünyanın hiçbir yerinde sağlık özel sektöre devredilmemiştir. Bir devlet, sosyal devletse eğer sağlığı iyileştirmeye çalışmaktan ve aynı zamanda eğitimi iyileştirmekten ve iyileştirmeye çalışmaktan asla vazgeçmemelidir.

İnsan iş gücü çok önemlidir.  Bir hekimin yetişmesi oldukça güçtür. Önce zor bir sınavı kazanır ardından 6 yıl tıp fakültesini okur üzerine de 6 yıla kadar ihtisas yapar. Dolayısıyla bir hekimin mesleğine başlama yaşı 30 yaşın üzerindedir. Bu başka hiçbir meslek grubunda böyle değil. O nedenle bu açıdan bir hekim özellikli durumdadır.

Yetişmesi zor peki mesleği sürdürmesi nasıl? Mesleğini sürdürürken de güçlüklerle karşılaşıyor. Bilgisini her zaman taze tutmak zorundadır, riskli durumlarla uğraşır. Hastayı tedavi ederken aldığı riskler vardır. Bu durumda da oldukça özellikli bir durumu vardır. Benim söylediğim bir şey var; Hekimlik mesleğinin ne kadar zor olduğunu çocuğu hekim olan anne babalar ve anne babası hekim olan çocuklar bilir. Biz ailelerimize gerçekten çok az zaman ayırabiliyoruz.  Ama bunun yanında hastalarımıza en iyi zamanı ayırabilmek için de büyük fedakarlıklar gösteriyoruz. Hal böyle iken hekimler sistematik olarak, değersizleştiriliyor. Bunu da kim yapıyor? Devlet eliyle yapılan sistematik bir değersizleştirme söz konusudur.

Yani hekimin emeği küçümseniyor, hekimin emeğinin değeri azaltılıyor, hekim maaşları giderek çok düşük seviyelere çekiliyor. Devlet ve hükümetler bununla da kalmıyor aynı zamanda sağlıktaki sorunların sorumlusu gibi hekimleri göstermekten hiç geri kalınmıyor. Hastanede bir alt yapı sorunu eksik olduğu zaman diyelim ki ameliyathanede hekim hastasını ameliyat etmesi gerekirken edemediği zaman sorun doktor oluyor. Çünkü vatandaş bize kızıyor. Veya bir ilacı hasta hastanede bulamıyorsa yine karşısında ilk gördüğü kişi olan hekimlere kızıyor. Biz bu hizmetleri sürdürürken, hastaların öfkelerine de maruz kalıyoruz. Hizmet almaya gelen insanların yoğunluğu o kadar fazla ki kamuda çalışan hekimler olarak bizler sayı olarak da enerji olarak da yetişmekte zorlanıyoruz. Bazı branşlarda o kadar hekim eksikliği var ki nerdeyse o hizmetler sekteye uğramak üzeredir.

Biz yıllardır hekim istihdamlarının çok yetersiz olduğunu söylüyoruz.  Hekimlerin sayısı kamu hastanelerinde ülkenin mevcut nüfusuna göre oldukça bazı branşlarda eksiklikler vardır. Bu eksikliklerin tamamlanması için biz sendika olarak yıllardır Sağlık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, ve Başbakan ile sayısız sayısız görüşmeler yaptık. Hepinizin de bildiği gibi Göç Yasası var. Bu yasa kapsamında toplumun bir kısmını ayırarak, büyük çoğunluğu bu yasanın içine sokularak, özlük haklarında ciddi bir gerileme söz konusu oldu.

Bu yasa uyarınca da hem istihdam sayıları geri kalmıştır hem de istihdam edilen hekimlerin maaşları bu mesleğin onuruna yakışmayacak kadar düştü. Bir uzman hekimin maaşı bugün 3 bin 200 lira civarındadır. Bu bir hekim için oldukça düşük bir ücrettir. Bu  kabul edilebilir değildir.

Bazı meslek grupları da bu Göç Yasası’nın dışındadır. Tabiplik hizmetlerinin bu yasa kapsamında olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü sağlıkta tasarruf olmaz. Emekli olan hekimin yerine biz hekim alamıyoruz. Aldığımız hekimleri de düşük ücrete alıyoruz. Bugün yapılan eşit işe eşit ücret sağlıkta yoktur. Bu ne demektir? Kadrolu olan bir hekim ile sözleşmeli olan bir hekim asılında aynı işi yapıyor ama aldıkları maaş farklıdır. Birde mecburi hizmetli hekimler var ki bu da bu istihdam politikasının parçasıdır. Mecburi hizmetle çalışan oldukça fazla hekim vardır. Bunların aldığı maaş ve özlük hakları da farklıdır. Dolayısıyla farklı kategoriler yaratıldı. Eşit işe eşit ücret düzeni ortadan kaldırıldı. Bu Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Anlaşılır gibi değil…

Onlarca yıl sözleşmeli çalışmış hekimler var. Hastanenin hekime ihtiyacı var, hekim çalışıyor ama kadrosu yok. Yıllarca kadrodan ve özlük haklarından yoksun çalışan onlarca arkadaşımız oldu.

Bizim isteğimiz şudur; ihtiyaç olan hekimlerin sözleşmelerini ya kadroya geçireceksiniz ya da ihtiyacınız yoksa o sözleşmeyi yenilemeyeceksiniz. Biz, hekimlerin bu şekilde emeklerinin sömürülmesine karşıyız.

Teşkilat yasalarının da güncelliği yok. Zira zaman içinde tıp hizmetleri genişliyor. Yeni branşlar çıkıyor, yeni tedavi yöntemleri, yeni klinikler oluşuyor. Bunu güncellemeye çalışıyoruz. Ama eski teşkilat yasasında bile boş olan onlarca hekim kadrosu var. Sağlık Bakanlığı ile son bir buçuk yılda oturduk, görüştük. 46 tane ihtiyaç olan hekim kadrosu tespit ettik, bunları da takvimlendirdik. Ülkenin kaynakları kıttır, finans sorunu vardır, bunu anlayışla karşılıyoruz ama bir takvimlendirelim, istihdamları yapalım. Bunları dahi yapmaktan başarılı olamadık.
2013-2014 yıllarında bu görüşmeleri sürdürdük, taleplerimizi ilettik, 2014-2015 yılında olacaktı. Ama hekim istihdamları çok geride…

-----------------------------------------------------------------

‘Sağlıkta tam günü savunuyoruz’

• YENiDÜZEN: Doktorların ikinci iş yapması da çok tartışılan bir konu… Tıp-İş’in bu konudaki düşüncesi, duruşu nedir?
• Dr. Sıla USAR İNCİRLİ:
1979 yılında Kamu Görevlileri Yasası geçti. O dönemi takip eden yıllarda sendika hekim hakim maaşlarının eşitlenmesini istedi. Yani sendika ‘biz sağlıkta tam günü savunuyoruz’ dedi. Hekimlerin özlük hakları iyileştirildiği takdirde hekimlerin birçoğu da özelde hasta bakma ihtiyacı hissetmeyecek. İşin özü budur. Siz eğer hekim hakim maaşı verirseniz sendika tam günde hizmet vermeye hazırdır. Bugün bende aynı şeyi söylüyorum. Biz Tıp-İş olarak özlük haklarımız iyileştirildiği takdirde tam günü var gücümüzle destekliyoruz.

• YENiDÜZEN: Sadece özlük haklarımı yoksa maaşların da iyileştirilmesi?
• Dr. Sıla USAR İNCİRLİ:
Özlük hakları maaşların iyileştirilmesidir zaten. Bizim özlük haklarından anladığımız emekliliğimize de yansıyacak şekilde maaşlarımızın artırılmasıdır.

Bunun dışında maaşa etki etmeyecek veya emekliliğe etki etmeyecek bir artış bize göre özlük haklarının iyileştirilmesi değil. Hekim hakim maaşını eşitleyin, artırın emekliliğe yansıyacak şekilde biz de tam güne geçmeyi her zaman olduğu gibi bugün de kabul edelim.

Bugün hekimlerin özelde de çalışmasının 2 sebebi var. Biri; hekim maaşlarının düşük olması, ikincisi de; bu ülkenin hekim kaynakları oldukça kıttır. Bazı branşlarda ülkede olan hekim sayısı oldukça azdır. Dolayısıyla siz o hekimi hep kamuda kalacaksın ya da özelde kalacaksın diye kısıtladığın zaman bundan kamu zarar görür. Bu kamu yararına olan bir şey değildir. O nedenle o hekime hem kamu hastanesinde hem de özel sektörde ihtiyaç vardır. Anestezi doktoru örneğin… Sayıları çok düşük ve sadece kamu hastanelerinde olduğunu düşünün.  O zaman dışarıdaki ameliyatlar ne olacak? Bazı branşlarda eksiklik olduğu için böyle bir zorunluluk var.


‘İtibarımız zedeleniyor’

• YENiDÜZEN: Bu ülke şartlarında yeni doktor istihdamı dahi yapılamazken varolan doktorların özlük hakları iyileştirilip, tam güne geçilmesi mümkün mü?
• Dr. Sıla USAR İNCİRLİ:
Bunu biz söylüyoruz işte, gerçekçi olmak lazım. Ülkenin realitelerine bakmak lazım. 2009 yılında Kamu Sağlık Çalışanları Yasası yapıldı. Bunu Meclis yaptı. Siyasi partilerin tümü bugüne kadar hepsi mevcut koşullarda, mevcut maaşlarla hekimlerin sadece kamuda çalışamayacaklarına dair sözleri var. Evet diyorlar, ‘haklısınız bu maaşlarla hekimleri sadece kamuda çalıştırmak doğru değildir’ diyorlar ve bunu hepsi söylüyor. O dönem meclisten geçen yasadaki bir madde hekimlerin bir kısmına şöyle bir olanak sağlıyordu; özel hasta bakma hakkınız olacak hastanede ama o zaman özelde çalışmayacaksınız.  Bir gruba da saydığım nedenlerden dolayı ‘eksik branşlar, sayı azdır gibi’  onlara da yasa diyordu ki; tamam siz özel hasta bakma hakkına sahip olmayacaksınız ama özelde bakabileceksiniz.  Anayasa Mahkemesi bu maddenin eşitlik ilkesine aykırı olduğuna karar verdi. Sağlık Bakanlığı’na dedi ki;  bu gerekçelerle bu uygun değil bunu gerekçelendirin. Niye böyle bir şey istediğinizi bize anlatın. O dönemde hükümet değişti. Hükümet değiştikten sonra Meclis bu yasayı savunmadı. Yasama üzerine düşeni yapmadı. Kendi yaptığı yasayı dönüp de yargıda savunmadı.  Yasama yasayı yaptı, yasa yargıya gitti, yargı bunun gerekçelendirilmesini istedi, yasama bunu savunması gerekirdi. Ben bu sebeplerden dolayı bunu yaptım. Yine Anayasa Mahkemesi derseydi; uygun değil, o zaman yürütme baştan bir düzenleme yapacaktı. Çünkü bu gerçekten kaotik durum yarattı. Hukuk kararları da alınırken, uygulanabilir mi kamu yararı var mı? ülkenin mevcut durumu nedir onlarda gözetilmesi gerekir. Şimdi kaotik bir durum oldu. Bütün hükümetler, siyasi partiler ‘evet siz haklısınız’ derken ‘bu maaşlarla sadece kamuda çalışamazsınız işte özelde de çalışmanız konusunda bir şey demiyoruz’ dedi.

Hekimlik mesleği yaşam içindir, insanların yaşamlarını kurtarmak için, onların yaşamlarını uzatmak için, acılarını dindirmek için bizim derdimiz günümüz budur. Ama biz bu kadar yürekten bu işi yapmaya çalışırken, böyle yasalarla kamuoyu oluşturarak, kamu hekimlerinin üzerine bu şekilde baskılar kurulması bizim onurumuzu mesleğimizi, itibarımızı zedeleyici davranışlar olmasını ben hekimlere yapılmış çok büyük bir haksızlık olarak görüyorum.

Ama biz yine insanlara kızamıyoruz. Çünkü insanlar bizim hastalarımızdır. Eğer onlara kızarsak işimizi düzgün yapamayız.Biz darp da edilsek, hakarette duysak, kapımızda kavgalar da kopsa, ölüm tehditleri de alsak veya bu şekilde değersizleştirilsek de hükümetler ve devlet eliyle kendi başarısızlıklarını örtmek için bunu yapıyorlar. İnsanlar onlara kızmıyor, dönüp doktora kızıyorlar. Ama biz değiliz bu sistemin sorumlusu. Biz düzeltin diyoruz, biz tam güne geçmeye hazırız. Bunların koşullarını hazırlayın ha bunu başarabilirseniz, hiçbir şekilde sendikanın hekimler özelde de çalışacak diye bir ısrarı yoktur. Ama bu gerçekleri de hatırlatmak zorundayız. Ülkenin hekim sayısı azdır. Bunu yaptığınız zaman çıkacak olan kaosu, pürüzleri de nasıl düzelteceğinizin bir planı programı olsun. Sizin B planınız nedir?B iz girdik hepimiz kamuda çalışıyoruz ya da bir kısmımız çıktı özele o zaman hizmetlerin yürütülmesinde çıkacak olan sorunlar için B planı var mı?


‘Kutuplaşmayı reddediyoruz’

• YENiDÜZEN: Serbest Çalışan Hekimler Birliği’nin sürdürdüğü bir dava süreci var bu konuda neler söyleyeceksiniz?
• Dr. Sıla USAR İNCİRLİ:
Bizim Serbest Çalışan Hekimler Birliği ile hiçbir sorunumuz yoktur.   Onlar da biz de sağlık emekçisiyiz. Onların da dertleri işlerini en iyi şekilde yapmaktır, bizimde derdimiz o. Son zamanlardaki davalar nedeniyle böyle bir kutuplaşma oldu sanki. Biz bu kutuplaşmayı doğru bulmuyoruz, bu kutuplaşmayı reddediyoruz. Günün sonunda hepimiz sağlık emekçisiyiz, hepimiz hastalar için varız. Bu gerçeği hiçbir şey değiştirmemeli. Hem kamunun hem de özelin uyum içinde çalışacağı bir sistem kurulsun. Bu sistemdeki sorunların sorumlusu gibi kamuda hastanelerinde çalışan hekimleri göstermekten vazgeçin. Bizim bu konuda sabrımız kalmadı. İnsanları hem gururu hem onuru incinmiş, motivasyonları kırılmış durumdadır. Bu sorunu derhal çözmek gerekir.

Şimdi bir dava süreci var, bu süreçte bu kutuplaşmayı körükledi. Sağlık Bakanlığı’nın hızlıca tam gün ile ilgili çalışmaları yapması gerekiyor. Biz sendika olarak bunlara hazırız. Sağlık çalıştaylarında alınmış bütün reform kararlarının da arkasındayız.

Sağlık Bakanlığı çalıştayda karar verdi, otomasyon sistemi kurulsun. Hastanelere bilgisayarlar konuldu, bunun için tek bir sekreter alınmadı. Biz hekimler olarak bunu da üstlendik. Bu sistemi öğrendik, hastaların bütün girişlerini yaptık. Bu bizim işgücümüzü artıran bir şey. Ama bunun gerekliliğine inanıyoruz biz. Kimse bize reformların karşısındayız demesin.

Genel sağlık sigortasının faydaları tartışılmazdır. Bunun geçmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ama şunu hatırlatıyoruz;  Sen kamu ayağını güçlendirmezsen yani hastanelerin alt yapısını, iş gücünü, alet edavat eksikliklerini tamamlamadan genel sağlık sigortasına geçemezsin. Bir anda özele açtığın takdirde bu sigortanın başına neler geleceğini düşünmen lazım. Türkiye bu sisteme geçti. Türkiye  ne yaptı? Önce kamu hastanelerini iyileştirdi, güçlendirdi, sonra sağlık sigortasına geçti. Türkiye Cumhuriyeti’nin KKTC’ye de resmi tavsiyesi buydu.

Bizim Sağlık Bakanlığı ile anlaşamadığımız nokta bu. Bakanlık, Genel Sağlık Sigortası’nı çok hızlı ve aktif şekilde hazırladı ama Kamu Sağlık Çalışanları Yasası ve diğer yasalar geri kaldı. Bizim itirazımız bu noktadadır. Biz bütünlüklü olarak, eşgüdümle sağlıkla ilgili yasaların yürürlüğe girmesini istiyoruz. Bir tanesini ilerletip, öbürünü geri bıraktığınız takdirde kaos yaratır, bu doğru değildir.

• YENiDÜZEN: Hükümetler bulundukları dönemler içerisinde sadece bir şeyler yapmak için mi yapıyor?
• Dr. Sıla USAR İNCİRLİ:
Kimse cesaretli davranmıyor. Bize söylenen kaynaklar kıttır, maaşınıza zam yapamayız. Ama sonuçta bu bir devlettir. Bazı yerlere harcayacak para buluyorsa, sağlıkta çalışan hekimlere de olmalıdır ki 300’ü  geçmez sayımız.  Eğer bir sistemi düzeltecekseniz ki sağlık sistemi sosyal bir devletin alnın akıdır. Bugün bu hastaneye gelen hastaların çilesi ve çalışmak için gelen sağlık çalışanlarının çilesi her geçen gün artmakta. Her gün hastaneye geldiğimizde bizim yapacağımız iş belli değil. O kadar fazla hasta, riskli hasta var ki… Şunu da söyleyeyim üniversite hastanesi hariç özel hastanelerin  yoğun bakımları yoktur. Komplike olan hastalar da bu Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin yoğun bakımına gelir. Biz bakarız bu hastalara… Dolayısıyla özelle kamunun kutuplaşmaması lazım… Sonuçta sağlık bir bütündür. Sanki biz suç işliyoruz. Biz hekimler görevimizi yaparken, suç işlermiş gibi muamele görmekten artık bıktık. Biz suç işlemiyoruz, mesleğimizi yapıyoruz. Bizim savaşımız hastalıklarladır. Biz her gün hastalarımızı daha iyi tedavi edebilmek için savaşmaya geliyoruz. Birbirimiz ile olan savaşın kimseye faydası yok. Derhal Sağlık Bakanlığı hekim özlük haklarını iyileştirsin, biz de tam güne geçelim. Bunu yapamıyorsa, özendirilmiş tam gün alternatifi vardır bunu gündeme getirebilir.

• YENiDÜZEN: Hasta hakları ne durumda?
• Dr. Sıla USAR İNCİRLİ:
Hastanenin alt yapısı iyileştirilmeden, gerekli yatırımlar yapılmadan, istihdamlar olmadan, özlük hakları geliştirilmeden, hasta haklarını sağlıklı yaratamayız. Çünkü doktorlar riskli hastalara müdahale etme noktasında sıkıntı yaşayacak.

Bu haber toplam 5940 defa okunmuştur