1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. St. Hilarion’da iki “kayıp”tan geride kalanlara ulaşıldı…
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

St. Hilarion’da iki “kayıp”tan geride kalanlara ulaşıldı…

A+A-

KAZILARDA SON DURUM… KAZILARDA SON DURUM…

Kayıplar Komitesi’ne bir okurumuzun St. Hilarion askeri bölgesinde göstermiş olduğu bir gaminide Kayıplar Komitesi kazı ekibi tarafından yürütülmekte olan kazılarda iki “kayıp”tan geride kalanlara ulaşıldığı öğrenildi.

Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi’nden aldığımız bilgilere göre, gaminide ve çevresinde yürütülen kazılarda iki “kayıp” şahıstan geride kalanlar bulunmaya devam ediliyor.

Bu arada bu alanı gösteren değerli okurumuz, bize yeni koordinatlar göndererek St. Hilarion’da bir başka gamini daha keşfettiğini belirtti.

Okurumuz bize yazdığı notta şöyle dedi:

“Sevgül merhaba... Bu koordinatlar bölgede daha önce kazı yapılan  ve küçük kemikler bulunan önceden boşaltılmış gamininin 500 metre ilerisindeki gamininindir… Bu gaminiyi kazma da çok kolaydır. Bence kazmakta yarar var… Belki de bir önceki gaminiden boşaltılan kemikler buradadır. En azından haritaya işlemekte yarar var bu gaminiyi de... Kazılar Koordinatörü Okan Oktay’a bilgi verdim…”

Bu okurumuza bizlere bu insani yardımlarda bulunduğu için sonsuz teşekkürler.

Kayıplar Komitesi’nin diğer kazıları ise şöyle:

Bir okurumuzun Boğaz’da askeri bölgede sözünü ettiği bölgede yağmurlar nedeniyle ara verilen kazılara devam edilirken, Arçoz’da da yıllar önce bir okurumuzun gösterdiği ve pek çok okurumuzun hakkında bilgi vermiş olduğu bir başka noktada yeni bir kazıya başlandı.

Omorfo’da kilise mezarlığında yürütülen kazılarda 27 şahıstan geride kalanlara ulaşıldı ancak bunların kaçının “kayıp” olduğu ancak laboratuar analizlerinde anlaşılacak.

Angastina’da (Aslanköy) daha önce üç “kayıp”tan pek az kalıntının bulunduğu bölgede kazılar genişletilirken, Pendaya’da da kuyu kazısı tamamlandı ancak herhangi bir sonuca ulaşılamadı.

Mağusa’da bir diğer kazı da devam ediyor.

Kıbrıs’ın güneyinde ise Vrisulles ve Kutrafa’da kazılar devam ediyor.

Kazı ekiplerindeki tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Çok kolay gelsin” diyoruz.


 “Ünal Ersoy, Enformasyon görevlisi olarak 1974 yılında Muratağa Atlılar, Sandallar toplu mezarlarını filme çektikten sonra duygusal olarak çok etkilenmiş ve bir daha kamerasını eline almayı reddetmişti…”

 

“Güle güle koca adam!”

Ünal Ersoy, bir Enformasyon görevlisi olarak 1974 yılında Muratağa, Atlılar, Sandallar toplu mezarlarını filme çektikten sonra, duygusal olarak çok etkilenmiş ve bir daha kamerasını eline almayı reddetmişti.

Araştırmacı-yazar Mete Hatay’ın teyzesinin eşi olan Ünal Ersoy, 8 Şubat 2017’de vefat edince, sosyal medya hesabında onun anısına birkaç satır yazan Mete Hatay şöyle dedi:

“Onu kendimi bildim bileli tanıyordum. 1963 yılında başlayan olaylardan sonra üç ailenin hep birlikte yaşamaya başladığı Nenemin evinde, her gün aşevinde kurulmaya başlanan drabezin değişmez sakinlerinden biriydi. Çok engin bir bilgi dağarcığına sahipti. Adeta yürüyen bir ansiklopedi gibiydi. Kendine has bir espri anlayışı vardı. Çok iyi derecede İngilizce ve Yunanca biliyordu. Eniştem 1938 yılında şimdi Rum tarafında kalan Ömerge mahallesinin Pahnalı sokağında doğmuş ve büyümüştü. Annesi Siddiga Hanım 1920'lerin ve 30'ların ilk Kemalist kadın öğretmenlerinden biriydi. Babası Terzi Salahi Efendi ise Birinci Dünya Savaşı sırasında Amerika’ya göç etmiş ve orada bir süre çalıştıktan sonra Kıbrıs'a dönmüş ve Amerikan Terzisi olarak bilinecek dükkanını açmıştı. 1950'lerin sonunda yükselen toplumlararası şiddetten dolayı Ömerge'deki, Ermu'nun hemen üstünde bulunan evlerini ve dükkanlarını kaybedecekler ve Arabahmet bölgesinde buldukları bir apartman dairesine kiracı olarak yerleşeceklerdi. Eniştem Ünal Ersoy, hep doktor olmak istemişti. Fakat kendisi aileye katkıda bulunmak için liseden hemen sonra hayata atılmak zorunda kalmasına rağmen kardeşi daha sonra ünlü bir Cerrah Profesör olacak olan Ünsal Ersoy'un okumasını teşvik edecekti. İş hayatına gümrük memuru olarak başlayan daha sonra ise 1959 yılında CYBC'de kameraman olarak çalışan eniştem, o dönemde birçok belgesel ve haber programına katkıda bulunmuştu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Dr. Küçük'ün Avrupa gezisini de filme çekmeyi başarmıştı. 1963'ün Aralık ayında başlayan Toplumlararası çatışmalardan dolayı CYBC'deki işinden olmuş ve Türk Cemaat Meclisi'nin enformasyon dairesine geçmek zorunda kalmıştı. 1974 yılında Muratağa Atlılar, Sandallar toplu mezarlarını filme çektikten sonra ise duygusal olarak çok etkilenmiş ve bir daha kamerasını eline almayı reddetmişti. Devlet kadrolarında yıllarca çalıştıktan sonra emekliye ayrılmış ve Mahkemeler ve Meclis'te uzun yıllar çalışmış eşi teyzem İsmet Ersoy'la birlikte kendini tek oğluları Kerem'e ve torunları Ela'ya adamıştı. Dün sabah kaybettiğimiz eniştem Ünal Ersoy'u bir daha anarken tüm sevenlerine sabır ve metanet dilerim. Toprağın bol olsun koca adam…”

Biz de Ünal Ersoy’un ailesinin acısını paylaşıyoruz…

unal.jpg


BASINDAN GÜNCEL…

 

DISY İki Toplumlu İlişkiler Sekreteri ve Siyasi Büro üyesi Rena Hoplaru Voice of the Island’a konuştu:

“Ada bölünmüş kalmaya devam ederse hepimizin zararına olur…”

 “Zaman geçtikçe, ada böyle bölünmüş halde kalmaya devam ettikçe hepimizin zararlı çıkacağını düşünürüm. Geçmiş, gelecek bütün nesillerin geleceğine çöküyor. Hepimiz birlikte devamlı dürüstlük ve istekle adamıza güvenli bir gelecek sağlamak için çalışmalıyız…”

 

Fotini Tontikidu

DISY İki Toplumlu İlişkiler Sekreteri ve Siyasi Büro üyesi Rena Hoplaru Voice of the Island’a konuştu. Hoplaru, iki toplum için çok önemli mesajlar verdi. İşte röportajın detayları…

***  Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz lütfen?

Rena Hoplaru: Merhaba. Adım Rena Hoplaru. Pedagojide iki diplomam var ve iki de doktoram, birisi kültürel Çalışmalar ve Medya, diğeri de Edebiyatta Tiyatro da. Girit, Londra ve Atina’da okudum ve ayrıca çalıştım da. Kıbrıs’ta 2004’ten beri yaşıyorum, 18 yaşındayken Kıbrıs’tan ayrıldım ve yaklaşık 15 sene sonra geri döndüm. 2004’ten beri İki toplumlu ilişkilerle ilgileniyorum. DISY’yle (Demokratik Seferberlik Partisi) 2013’ten beri ekonomik krizin başlamasıyla, başkanı Averof Neofitu’nun teklifinden sonra ilgilenmeye başladım. Yiorgos Stoyas’la evliyim, Dimitrave Anastasia adında ikiz kızlarım var.

***  DISY’de göreviniz nedir tam olarak ?

Rena Hoplaru: Parti’nin İki Toplumlu İlişkiler Sekreterliğinin başındayım ve Siyasi Büronun üyesiyim.
Burada üç temel hedef var:
1) DISY üyeleri ve arkadaşlarını etkinlikler aracıyla Kıbrıs sorununa ilişkin konulardan haberdar etmek,
2) Parti’nin Kıbrıs Türk Cumhuriyeti partileri ve etkinlikleriyle teması,
3) İki toplumun birbirini tanıyıp anlamasının öne sürülmesi.
Bunların yanısıra partiyi Kıbrıs Sorunu ve Avrupa Birliği konularında müzakerelerde temsil ediyorum ve son olarak, Eğitim için Teknik Komite’nin üyesiyim.

rena.jpg

***  DISY’nin Kıbrıs müzakerelerine bakış açısı nedir?

Rena Hoplaru: Kıbrıs’ta Federasyon hakkında konuşan ilk siyasetçi DİSY’nin kurucusu Glafkos Kliridis’ti. DİSY, Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunmasını devamlı destekleyen bir partidir. Her ne pahasına olursa olsun mevcut ve öncü olduğunu sadece sözle değil hareketleriyle de kanıtladı.

DISY olarak Kıbrıs müzakerelerinin olumlu bir şekilde sonuçlanacağını inanıyor musunuz?

Rena Hoplaru: Eğer diyalog aracılığıyla bir çözümün olacağına inanmıyorsak ne için müzakereleri yapalım? Müzakereleri yapma nedenimiz adamızın yeniden birleşmesini istememizdir. Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türkler ve adada bütün yaşayanlar birbirlerine saygı duyarak bir arada barış içinde yeniden yaşayabilir.

***  Sizce Kıbrıs müzakerelerinde Kıbrıslı Rumları temsil etme görevi verilseydi ve görüşme masasında olsaydınız garantör devletlerden ne gibi istekleriniz olurdu?

Rena Hoplaru: Garantörlük hakkında düşüncelerim Kıbrıslı Rumların genel düşüncelerinden farklı değil. Belli ki Türk askerinin Kıbrıs’tan kalkması icin zaman gerekiyor. Türkiye’nin Kıbrıs’ta tek taraflı müdahaleci haklarını kabul etmiyoruz.
Güvenlik konusu daha derin. İki toplumda, olan olaylardan ve o kadar sene ayrı yaşadıktan sonra birbirine güvenmiyorlar. İki toplumun arasındaki güveni yeniden canladıracak uzun sürecli ve sistematik bir hedefe yönelmeliyiz. Kıbrıs’ta daha önce yapmadığımız birşey yapmalıyız, on sene ileriye bakmalıyız.
Tabii ki çok basit şeylerin de olması gerek. Basit ama insanların günlük yaşamına hemen etki yaratacak şeyler. Mesela size dünden uygulanması gerektiğini düşündüğüm bir basit politika söyleyeyim.
Şu anda Kıbrıs Cumhuriyeti polisinde sadece Kıbrıslı Türkler için bir telefon numarası olmalıydı. Herhangi sorunla karşılaştıklarında bilsinler ki birisi onlar için telefona cevap verecek. Güven böyle kurulur.

***  İki toplumun tekrardan birlikte yaşaması sizce mümkün olur mu ?

Rena Hoplaru: Tabii ki yeniden beraber olabilirler. Çatışma ve trajik olaylardan sonra bir arada yaşaması gereken tek toplum biz değiliz. Çoğu toplum çatışmalar yaşadı ama yeniden bir arada oldu. Bence bu iki toplumunda iyiliği için olacak.

***  Son olarak Kıbrıslı Türklere mesajınız nedir ?

Rena Hoplaru: İnançlarını ve olumlu düşüncelerini kaybetmesinler. Bilsinler ki bu konunun olumlu biteceğine inananlar çoğunluğuz. Zaman geçtikçe, ada böyle bölünmüş halde kalmaya devam ediyorsa hepimizin zararlı çıkacağını düşünürüm. Geçmiş, gelecek bütün nesillerin geleceğine çöküyor. Hepimiz birlikte devamlı, dürüstlük ve istekle adamıza güvenli bir gelecek sağlamak için çalışmalıyız. Ortak vatanımız değişebilir ve değişmeli. Olası bir çözüm çıkış yolu demektir: Gelişme, güvenlik ve perspektif. Hepimiz bir şans verelim.

(VOICE OF THE ISLAND - Fotini Tontikidu – 10.2.2017)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 2153 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar