1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Sorgulanmak mı, sorgulamak mı!
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Sorgulanmak mı, sorgulamak mı!

A+A-

Hesap sordu Arıklı;

“Niyazi Kızılyürek KKTC vatandaşı mı?” diye sordu İçişleri Bakanı’na…

Ayşegül Baybars da yanıtlamaya çalıştı.

İşte “kök” dedi, “anne-baba” dedi, “kem küm” etti falan…

Sanki yanıtlanamayacak bir soruymuş gibi!..

Arıklı ‘Büyük Türk Milleti’ adına sordu…

O da sanki bilmiyormuş gibi…

Biliyor elbette ama görevini yapmış oldu,

Bir yerlere “Fethedilen topraklarda görevimi yapıyorum, fethettiğimiz topraklarda cemaati yola getiriyorum!” mesajı verdi.

Aslında bunu da sorgulamak gerek;

Yani gerçekten de mesaj vermek için mi yoksa gerçekten de bu soruyu sorma gereğinin ideolojisinin bir gereği olduğuna inandığı için mi! Normal gördüğü için mi?

Öyle inanıyorsa, öyle yaşıyorsa o soruyu da sormalıdır zaten…

Yani Kızılyürek, KKTC vatandaşı ise, ‘Büyük Türk Milleti’nin bir ferdi ise, Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyindeki varlığını, buraya insan taşımasını, vatandaş yaptırma politikasını, dini politikasını eleştirme hakkı olmaması gerekir şeklindeki düşüncesini veya inanışını Arıklı’nın, Meclis’te söz konusu soruyu sorarak kafaların bir köşesine sokma gereği duyması ‘fıtrat’ının gereğiydi.

***

Onun için yanındaki Zaroğlu’nun vatandaş oluş biçimi sorun değildi.

Onun olması gerekirdi çünkü Bertan da “Büyük Türk Milleti”nin bir ferdiydi.

O kişiler sorgusuz sualsiz zaten vatandaş olmalıydılar…

Öyle de oldu ve öyle de olacak zaten Arıklı ve aynı ideolojilere inananlar için…

***

Osmanlı’dan gelen bir gelenektir bu;

Fethedilen topraklara camiler inşa etmek, oralara nüfus yığmak, milli ve dini politikalarına orada yaşayanları entegre etmek vs…

Kıbrıs’ın kuzeyi de Türkiye’den Ada’ya gelenler için, hem gezmeye hem de yerleşmeye gelenler için ‘fethedilen topraklar’ olarak görüldüğünden buraya fethedenlerin politikalarını ve yaşam tarzlarını taşımak, anlayışlarını ve düşüncelerini de yerleştirmek ‘normal bir prosedür’ olarak algılanıyor…

Yani sizin/bizim bir şeylere karşı çıkmamız, tepki göstermemiz, eleştirmemiz onlar için algılanması zor, hatta tuhaf bir gelişmedir.

“Bizim topraklarımızda bizi eleştirmeniz sizin neyinize” gibi bir tuhaflıktır onlar için…

Yani biz olması gerekeni yapıyoruz, normali arıyoruz ama onlara göre bu durum “fethettikleri topraklarda baş kaldırmaya çalışan asiler” olarak algılanıyordur.

Ayıkla pirincin taşını!..

Çok geç mi kaldık yoksa umudumuz bizi yaşatmaya ve bu gidişatı değiştirmeye yetecek miktarda kalmış mıdır?

***

Meclis’te vatandaşlığımızı sorgulayacak kişilerin vatandaşlığını sorgulatacak gücümüz var mı/olacak mı!   

Olacaksa nasıl olacak?

Bunlara yanıt vermek için kafa yormak, akıllı politikalar gütmek gerek.

 

Bu yazı toplam 1547 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar