1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Sonuçlar Yerine Nedenler Üzerine Yeniden Düşünmek: Müşavirlik Sorunu
Sonuçlar Yerine Nedenler Üzerine Yeniden Düşünmek: Müşavirlik Sorunu

Sonuçlar Yerine Nedenler Üzerine Yeniden Düşünmek: Müşavirlik Sorunu

“Müşavirlik Sorunu” bir sonuçtur. Sonuçlar üzerine alınan tedbirler ise nedenleri ortadan kaldırmamakta, aksine bir şekilde devamını sağlamaktadır.

A+A-

 

Savaş Toksöz
toksozsavas@gmail.com

 

Son 10 yıldır, oldukça popüler tartışma konuları arasında yer alan ve siyasi çevrelerce “Müşavirlik Sorunu” olarak isimlendirilen ilgili problem, devlet kadrolarında üst kademe yöneticiliği yapan kamu görevlilerinin atanması ve görevden alınması sonrası iş yap(a)maz hale gelen kişileri ifade etmektedir.

Ülkemizde yıllar içinde etkin kılınan ve kamusal kaynakların siyasi aşiretler tarafından bölüşülmesine dayanan model, kamunun doğru ve düzgün yönetilmesi sürecinin önüne geçmiş, kamunun yönetimsel süreci ile bağlantılı olması gereken makamlar siyasi rant mekanizmasının bir parçası haline dönüşmüştür.

Görevden alınan üst düzey kamu yöneticilerinin herhangi bir emek sarf etmeden maaş alıyor olması sorunun bir bacağını oluştururken, ikinci bacağını ise ilgili kişilerin önemli bir bölümünün üst düzey yöneticilik yapmış, alanında uzman kişilerden oluşan atıl insan gücünden oluşuyor olmasıdır. Ekonomik anlamda karşılığı ödenmesine rağmen hizmet alınmaması, genel ücretlendirme sürecinin aksine iş yapılmaması için ödenen bir para olduğu gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.

Son dönemde oluşan koalisyon hükümeti, seçim öncesinde de oldukça popüler bir konu haline gelen “Müşavirlik Sorunu” ile ilgili adım atarak, özetle görevden alınan kişilerin müşavir olmasının önüne geçmiş, bunun yerine atanmadan önceki pozisyonlarına geri dönecekleri bir sistemi yasa ile etkin kılmıştır. Bunun olumlu sonuçlarından bir tanesi müşavirlik kadrosunun ortadan kalkması olurken, bir diğer sonucu hem kimsenin evinden maaş çeker bir konuma gelemeyeceği gerçeğini hayata geçirmiş hem de kimsenin evine gönderilemeyeceği bir sistemi etkin kılmıştır. İlgili yasa ile birlikte bu sorunun geleceğe dönük olarak büyümesinin önüne geçilmiş fakat geçmişe dönük oluşan zarar telafi edilememiştir. O halde bahse konu olan sorunun tümüyle ortadan kalktığını söylemek yanlış olacaktır.

İlgili tartışmalar sadece müşavirler üzerine odaklandığından, sorunun sonuçları üzerine yürütülen zengin tartışmalar maalesef nedenleri üzerine yapılması gereken tartışmaları ya gölgelemiş ya da tamamıyla gündemden düşürmüştür. “Müşavirlik Sorunu” bir sonuçtur. Sonuçlar üzerine alınan tedbirler ise nedenleri ortadan kaldırmamakta, aksine bir şekilde devamını sağlamaktadır. O halde nedenler üzerine yeniden düşünmek ve nedenleri ortadan kaldırmak sonuçları ortadan kaldırmaktan çok daha büyük bir önem arz etmektedir.  

“Müşavirlik Sorunu” siyasal istikrarsızlığın neden olduğu bir sonuçtur. Yukarıda tarifini yaptığımız siyasal örgütlenme modeli ve bu modelin etkisine açık olan idari yapılanma müşavir ordusu yaratmış ve kamunun idari yapılanması içinde rasyonalite ile çelişen anomalilere neden olmuştur. Siyasal istikrarsızlık bir süreci ifade ederken, bu sürece paralel gelişen olgular bir nedeni ifade etmektedir. Bu nedenlere bağlı gelişen anomalilerin yeniden oluşmaması için kamunun siyasal istikrarsızlığa bağlı gelişen nedenlerden etkilenmeyecek bir idari yapılanmaya sahip olması gerekmektedir. Sorunun gerçek çözümü buna bağlıdır.

Müşavirliğin kadro anlamında ortadan kalkması, müşavirlik sorununu yaratan siyasal örgütlenme modeli ve siyasal kültürün de ortadan kalktığı anlamına gelmemektedir. Oysa asıl sorun müşavirlik değil aksine onu yaratan koşullardır.

Devlet kadrolarında üst kademe yöneticiliği yapan kamu görevlilerinin atanması ve görevden alınması süreci başlı başına bir sorundur. Siyasi görevlere gelen kişiler sonsuza kadar orada kalmamaktadır. Görev süreleri ve bu sürenin hangi koşullarda uzayabileceği yasalarla belirlenmiş ve bir takım demokratik süreçlerin sonucuna bağlanmıştır. Buna karşın kamu süreklilik arz etmesi gereken ve birbirine entegre bir sistemle yönetilmesi mümkün olan bir yapıyı ifade etmektedir. Bu durumda süreklilik sağlanamamasının temel nedeni siyasi istikrarsızlığa bağlı gelişen nedenlerdir.

Sorunun çözümüne dönük olarak yapılması gerekenlerin başında siyasi süreçler ile yönetimsel süreçleri birbirinden kesin çizgilerle ayırmak gelmektedir. Kamunun kendi idari yapılanması içinde sadece özel kalemlerini atanabileceği, geriye kalan tüm yönetici pozisyonlarını tıpkı müdür muavinliğinde olduğu gibi kamunun kendi atamasıyla gelmesi, kendi kendine yeten bir sistemin yaratılması anlamı taşıyacaktır.  Siyasi karar ve vizyonları üreten ile onu hayata geçirecek olan yapılar birbiri ile koordineli çalışan fakat aynı merkezden belirlenmeyen yapılar şekline evirilirse, bu durum ülke yararına olacak şekilde gelişim gösterecektir. Kamuda süreklilik olması buna paralel olacak şekilde verimi de artıracaktır. Örgütsel yapı içerisinde bilginin saklanması örgütsel hafızayı besleyecek, yeniden uygulanmasını kolaylaştıracak, işin kendi doğasına dair tecrübenin sürekli saklanması modelini getirecek ve buna bağlı üretim mekanizmaları da hızlanacaktır. Öte yandan yönetici pozisyonları partizanlıktan daha önce hiç olmadığı kadar arınacak, kamu olması gerektiği gibi ülkenin bütününe hizmet eder bir konuma gelecektir.

Bakan kamunun yönetimsel süreçlerine doğrudan müdahale şansına sahip olmamalıdır. Fakat bu noktada bir parantez açarak siyasi fikirlerin hayata geçmesi sürecinin bir ekip işi olduğunun bilinmesi önemlidir.  O halde siyasi kadroda yer alan işinin ehli kişilerin siyasal ekipte kalarak aynı zamanda icra sürecine dahil olmasını sağlayabilir miyiz? Bakan, kamunun yönetim şemasından bağımsız olacak şekilde, danışman kadrosuna sahip olmalı ve danışman atayabilmelidir.     

Sonuç olarak tarifini yaptığımız yapısal değişiklik iki farklı ve birbirinden bağımsız yapı üzerine bina edilmektedir. Buna göre idari kadro ile siyasi kadronun mutlak çizgilerle ayrıldığı fakat koordineli bir biçimde çalışmaya devam ettiği bir yapı düşünülmüştür. İdari kadro kamunun kendi içinden çıkacağından, kamuda yönetici olacak kişilerin müthiş bir birikimle o makama gelmesi sağlanacaktır. Kamuda hizmet içi eğitimleri artırmak, personelin yükselmesine çeşitli kriterler getirmek, yıllara yayılan ve belirli dönemlerde sınav metodu ile sınanan yükselme süreçlerini etkin kılmak daha nitelikli ve kamunun ihtiyacına göre şekillenen yönetici kadrosu oluşturacaktır. Siyasi partilerin yönetici değişikliği yapmasında zemin teşkil eden “birinin adamı olma” mazereti de ortadan kalkacaktır. Birinin adamı olmadan kamuda üst düzey yönetici olmanın önü açıldığında, kimsenin de buna benzer bir suçlamaya maruz kalmayacağını umabiliriz. Yine bir takım siyasal çekişmelerin parçası haline gelen ve dağıtılacak rant listesine dahil edilen kamunun idari makamları bu kısır ve kimseye faydası olmayan yaklaşımın esaretinden kurtulacak, buna paralel olarak siyasi partiler, rant mekanizmasının dağıtıldığı yerler değil düşünce üreten kurumlar haline dönüşme sürecine mesafe kat edecektir.  

 

 

Bu haber toplam 1936 defa okunmuştur
Gaile 459. Sayısı

Gaile 459. Sayısı