1. YAZARLAR

  2. Ferdi Sabit Soyer

  3. Siyasi mühendislerin çizdiği gecekondular
Ferdi Sabit Soyer

Ferdi Sabit Soyer

Siyasi mühendislerin çizdiği gecekondular

A+A-

Hemen hemen herkes Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin erken başladığından şikayet etmektedir. Bunun için de adaylıkların erken açıklandığı üzerinde durmaktadır.
Ancak, günümüzde DPUG’den istifa eden 3 milletvekilinin, UBP’ye kabul edilmesi de gerçekleşti. UBP içinde bu kararın önemli tartışmalara yol açtığı da, basındaki haberler arasındadır.
Halbuki, 2016 Nisan ayında yapılacak olan CB seçim süreci ta 2012 UBP Kurultaylarında en etkin bir şekilde başlamıştı. O günde, bugünde oluşan tüm siyasi gelişmeler de buna indeksli olmaktadır.

DÜNE BİR BAKALIM, ÇÜNKÜ BU GÜNÜ BELİRLEYENDİR…

2009 seçimlerinde UBP tek başına Hükümet olmuştu. Sayın Eroğlu Başbakan olmuştu. Arkasından 2010 Cumhurbaşkanlığı seçimi olacaktı. Bu adımın, CB seçimine dönük adaylığı ile bağlantısı açıktı. Bu, İktidar hırsının ötesinde bir amaçta taşıyordu.  2002 -2004 sürecinde ve sonrasında, Kıbrıs sorunu etrafında şekillenen farklı siyasetten ve gelişmelerden hem intikam almak ve hem de süreci tersine, eski statükocu anlayışa doğru niyetini içermekteydi..
Nitekim, Başbakan olur olmaz Sayın Eroğlunun ilk işi, o dönem CB görevinde bulunan Sayın Talat’ın, görüşme süreci için oluşturduğu, “pakete” karşı inanılmaz bir tepki geliştirmek olmuştu. Çapraz oy meselesinin istismarını yaparak, CB Talat’ı etkisiz kılmaya çalıştılar. Neler söylenmedi neler. Ne yalanlarla, tek egemenlik kavramına karşı çıkmıştı. 2014 Ortak Belgesinde bunu da imzaladı. Hatta görüşme masasında, çapraz oyu da önerdi…
Bu arada, 2010 CB seçimlerine dönük olarakta, Talat’ın, Rum tarafına verdiğini iddia ettiği tavizleri geri almak için aday olacağını açıkladı ve kampanya bunun üzerine oluşmuştu. Ama seçilince, Talat’ın yolundan gideceğini ve bıraktığı yerden devam edeceğini de söyledi. Hala, Talat ile Hıristofyas arasında anlaşılan konuların temel alınmasını da hala  söylemektedir.
2009 Seçimleri Sonrası:
Kuşkusuz, 2004-2009 arası, bu ülkenin, ne dün, ne de daha sonra yaşamadığı ekonomik, demokratik, sosyal ve siyasal gelişmenin  yaşandığı, CTPBG iktidar dönemine karşı inanılmaz bir şeytanlaştırma kampanyası başlatılmıştı.
Elbette sorunlar vardı. Hatalar da vardı. Ama hayati alanlarda ilkesel olarak hata değil, gelişme vardı. 2010 CB seçimlerinde Sayın Eroğlu’nun seçimi kazanması, genellikle hala, CTPBG Hükümetinin başarısızlıkları, argümanı ile izah edilmeye çalışılmaktadır. Elbette, dönemin şeytanlaştırılması ve CTP karşıtlığı ile oluşturdukları atmosferin de etkisi vardır. CTPBG’ den kaynaklanan nedenler de vardır.
Ama bu tespit, o durumu izah edemez. Çünkü, 2009 seçimlerini, elektrik fiyatlarını düşüreceği, araba ruhsatlarındaki artışı geri alacağı ve sendikalarla imzaladığı ve onlara maaş artışı ve özlük hak vereceğini ilan ettiği protokol yanı sıra, üreticilere, sanayicilere, inşaatçılara, turizmcilere, her şeyi vereceği vaatlerine karşın, hiçbir şey yapmamıştı..
Yapmamasını bırakın, bu vaatlerinin tersi düzenlemeleri yaptı. Ayrıca bu vaatleri ile tam ters bir içeriğe sahip 2009 Protokolunu imzaladı. Yani hükümette, kısa sürede, vaatlerine dönük her şeyin boş çıkması yanı sıra, Başbakanlığı döneminde bunların  tam tersi düzenlemeleri yapmasına karşın seçimleri kazandı. Üstelik, bu tespit belirleyici olsaydı, 2009 ve 2010 CB seçimlerindeki kaybına karşın, CTPBG, 2010 yerel seçimlerden başarı ile çıkmaz ve ara seçimleri de muhalefet kazanmazdı. Bunun nedenleri, öyle yüzeysel tespitlerle izah edilemez. Bunu daha sonra kapsamlı ele alacağım.
Ancak bu yüzeysel tespitler nedeni ile 2016 Cumhurbaşkanlığı seçiminin, 2012 yılındaki UBP Kurultayları ile çok önceden erken gündeme girmesini ve ülkede halen artçı depremleri ile siyasi yaşamı krizlerle etkilemesini dünkü temeli unutmadan bugünü  değerlendirmeliyiz.

HATIRLAYALIM…

2010 CB seçimleri ile UBP Başkanlığı ve Başbakanlığa Kurultay’a kadar denerek,  Sayın İrsen Küçük geldi. Hatırlayın UBP milletvekillerinin imzaladığı metni.  İşte ne oldu ise bundan sonra oldu. Neden?
Sayın Eroğlu seçilir seçilmez, önce Türkiye ile kendisinin  imzaladığı protokola,  CB olarak itiraz etmeye başladı. Kamuoyunda bir anda, sanki bunu imzalayan kendisi değilmiş gibi bir anda, imzalanan o protokolun içeriğine dönük tepki, Sayın Eroğlu, odaklı oldu.
Ama çok kolay unutuluyor. Akıllara gelmiyor.  2008 Aralık ayındaki Bütçe görüşmelerinde Sayın Eroğlu, Ana muhalefet Başkanı olarak şöyle demişti. “ Biz, Türkiye’nin ne istediğini biliyoruz. Bunları yapacak ve Türkiye’den alacağımız kaynaklarla sorunları çözeceğiz demişti”.  Sayın Cemil Çiçek’le görüşmüş ve bu konuyu da çok iyi biliyordu. Ana mantığa evet demişti, Ana  muhalefet Başkanı olarak.
Çünkü, 2009 protokolunun içeriğine dönük görüşler, 2006-2008 protokolunun  sonuçlanması ile sözlü olarak gündeme gelmişti.. 2009- 2013 protokoluna dönük düşüncelerin konuşulmaya başlandığı aşamada, Sayın Cemil Çiçek, bazı görüşler ifade etmişti. Biz,  bunların  doğru olmadığını ve katılmadığımızı söylemiştik.
Bize, “e öyle ise başka hükümet kurulur ve bunlar olur” demişti. Kendisine makam için kabul edilemez hususları benimsemeyeceğimizi açıkça söylemiştik. Sonraki süreçler bu makalenin sınırlarını aşar. İşte bundan sonra Sayın Eroğlu ile görüşülmüş ve Eroğlu, ” Türkiye’nin ne istediğini biliyoruz ve yapacağız” söylemini, 2008 Aralık ayında Meclis’te yapmıştı.
”Türkiye’den parayı en iyi Eroğlu alır söylemi” ile de perçinlenen kampanya sonuç vermişti. Daha sonra CB olunca, önce, o dönem Yardım Heyetinin, TC Başbakan Yardımcılığında sorumlu olan Sayın Halil İbrahim Akça’nın görevden alınması talebi ile Türkiye Hükümetine mektup yazdı.
Bu mektup üzerine, buradaki TC Büyükelçisi Sayın Kaya görevden alındı. Şimdilerde unutturulmak istenen bir şekilde, “al da gör” dercesine, Sayın Halil İbrahim Akça Büyükelçi olarak Kıbrıs’a atanmıştı. Yani, hem CB’lığının onurunu, hem de Kıbrıs Türk Toplumun onurunu ayaklar altına alan gelişmelere yol açtı. Sonra görevden alınmasını talep ettiğinin itimat mektubunu onayladı. Al da bozdur.
Bu arada büyük halk hareketleri oluştu. İşte bu süreçte Sayın Eroğlu, bu süreçlerde Başbakan olan ve imzaladığı protokolun uygulaması başına kalan Sayın İrsen Küçük’e dönükte hükümetin başarısız olduğu   söylemleri ile de sataşmaya da başladı.
Hele, UBP’nin 2009 Genel ve 2010 CB seçim başarılarından sonra, 2010 Yerel seçimlerinde CTP Başarısı ve kendisinin istifası ise Mağusa’da boşalan bir milletvekilliği seçimini, CTPBG_TDP ittifakının kazanması da olayları farklılaştırdı.Onu bir başka açıdan da telaşlandırdı.
İki açıdan telaş başladı. Türkiye Hükümetine verdiği sözlerle Başbakan ve CB olan Sayın Eroğlu, bu kez bu ikili siyaseti ve Kıbrıs sorunu konusunda da eski hatta dönme gayretleri nedeni Türkiye ile arasının açılması telaşına girdi..
Öte taraftan kendisinin bizzat yaşadığı ve Denktaş’ın, CB’lığında kendisinin UBP Başbakanı olarak onun tarihi kimliğine karşın, toplumun suyun başını tutana daha fazla bağlılık göstermesi ile Denktaş’a karşı, UBP içinde sağladığı kendisine dönük sağladığı avantajın, Sayın İrsen Küçük temelinde  kendi başına da geleceğini kısa sürede gördü. Bu da ikinci telaşı oldu.
Sayın İrsen Küçük bu nedenlerle, o “mahallede” parlayan yıldız oldu. İşte UBP Kurultayları, bu atmosferde başladı. Yörüngesinden çıktığını düşündüğü Sayın İrsen Küçük’e ve UBP Yönetimine dönük endişeleri başladı.
Bu yüzden dün kavgalı olduğu Ahmet Kaşif’le hemen barıştı. Onun etrafında bir potansiyel oluşturdu. Hükümeti ve UBP’yi yeniden kendi merkezli düzenleme çabasına girdi. Bu yüzden kontrolden çıkan İrsen Küçük’e karşı, UBP Kurultaylarına asıldı. Hatırlayın, UBP’nin ilk Kurultayında “Misafir CB” olarak olarak yaptığı konuşmada, UBP’lilere, “bu Kurultaydan birlik içinde çıkmalarını ve 2016 Nisan ayında yapılacak CB seçimlerine tam güçle girmelerini” istemişti. Üstelik, CB’lığı  seçimleri için güçlü UBP’nin, Sayın Ahmet Kaşif’le mümkün olacağı mesajını da vermişti.
Sonra, UBP’nin yılan hikayesine dönen Kurultayın mahkeme süreci başladı.. Arkasından Kurultay ve İrsen Küçük’ün az farkla sonuç alması. Ama 2012’nin büyük depreminin artçıları siyaseti sallamaya devam etti. Bu artçı depremlerinin sonucunda,  Sayın İrsen Küçük Hükümetinin, yine UBP’li vekillerce gündeme getirilen Güvensizlik oylaması ile düşmesi ve gerçekleşen ara hükümet ve erken seçim.
UBP’nin istifacılarının DP’ye UG olarak katılımı ve seçimlerde Sayın Eroğlu’nun desteği ile DPUG’nin seçimlerden başarı ile çıkması. Ancak bütün bunlar artçı depremleri sonlandırmadı. Hala, düşük dereceden devam etti, durdu. CTPBG ile DPUG Hükümet kurulduktan sonra da, kurulan bu hükümete sürekli ömür biçildi.
Saray merkezli sağ birlik ve UBP ile DP ‘nin ittifak olması ve 2016 Nisanda gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dönük, 2012 de başlattığı kampanyanın, kendi merkezli siyaset alanını düzenleme çabasının parçası olarak sürdü. Ama,  Hayat, siyaset mühendislerinin çizdiği planlarla tek başına yürümez. Sonuçta, hem UBP içinde, hem DPUG içinde bu presler, farklı yansımalar da yarattı.

SON ARTÇI DEPREM…

En nihayet, DPUG’den önce, bir milletvekili, sonra üç vekilin istifası, bence, önümüzdeki günlerde başka istifalar da beklenmelidir. 2016 CB seçimleri hedeflenerek, 2011’ den başlayıp, 2012’de  doruğa çıkan ve 2013’te, erken seçime gitme koşullarını yaratan siyasi oyunlar, günümüzde, istifacı DPUG vekillerinin, UBP’ye girmesine kadar devam eden artçı depremlerin  devamıdır.
Yani 2016 CB seçimleri, adayların, 2015 sonuna doğru ilanı ile erken başlamadı. 2011’den itibaren  başladı bu süreç, seçim mühendisliği gölgesinde, bu  kampanya.

2016 NİSAN CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNE DÖNÜK DERS…

Eğer bunca tecrübeden sonra, 2009’da, “Türkiye’den parayı en iyi Eroğlu alır”  ve 2010 CB seçimlerinde, “ha Eroğlu, ha Talat, ne değişir? Zaten, Kıbrıs sorununda çözümü Türkiye yapacak. Bu yüzden Eroğlu olursa da bir şey değişmez” edebiyatları ile yaşadığımız tüm süreçleri unutur. Kısa vadeli çıkarlar ve absürt siyasi tepkiler ve öfke ile “pire için yorgan yakma” alışkanlığı ile hareket edersek, Saray, Mühendislerinin çizdiği gecekondu türü siyasi gelişme ve oluşumlardan toplumu kurtaramayacağız.
Bu, nedenle bütün bunları düşünerek, Sibel Siber etrafında yalnız CTP’ lilerin değil ama, UBP’yi ve DP’ yi kendi çiftliği sananlara karşı olan tüm aydın ve dürüst insanlarında kenetlenmesi gerekir..,

Bu yazı toplam 2145 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar