1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Şirin Zaferyıldızı’ndan Şiirsel bir uyarı: SAKLA KENDİNİ…
Şirin Zaferyıldızı’ndan Şiirsel bir uyarı:  SAKLA KENDİNİ…

Şirin Zaferyıldızı’ndan Şiirsel bir uyarı: SAKLA KENDİNİ…

Şirin Zaferyıldızı’ndan Şiirsel bir uyarı: SAKLA KENDİNİ…

A+A-

 

Neriman Cahit


Şirin Zaferyıldızı’nın: “SAKLA KENDİNİ” adlı yeni şiir kitabı: ‘Kıbrıs Türk Yazarlar Birliği’ yayını olarak çıktı. Bu, O’nun 9. Eseri…
Şirin kendini, şiirle ve şiirine akıttığı sevgisiyle sürekli çoğaltıyor… Toplumumuzda kendilerini durmadan “Maddi Zenginlikle” çoğaltmaya çalışanlar: “Edebiyat ve sanatın: Yaşamın imlası olduğunu ne yazıktır ki sürekli unutuyorlar…
• Evet ve gerçekten: ŞİİR YAŞAMIN İMLASIDIR… Paranın büyüsünü bozmaya adanmış zekanın lirizmidir…
‘Kitabın Önsözünü’, Feyza Hepçilingirler yazmış. Ona göre, sadece şiirde değil, edebiyatın genelinde üç temel özellik vardır ki, kolay kolay kazanılmaz… Bunlardan biri ‘doğallık’, ikincisi ‘içtenlik’, üçüncüsü ise ‘yalınlık…’
Şirin’in şiirinde de, bu üç özelliği görüyoruz…  Çünkü ve gerçekten: “Başkasına özenmiyor, ‘Kendi olmak’ yetiyor Şirin’e…

***
Ben konuya bir başka yönden yaklaşacağım: Bana göre, ‘iyi şiir’ yazmak, ille de ‘ŞAİR’ etmeyebilir insanı…
İyi şiir yazmak birinci koşul ama bana göre de yeterli değil… Genelde:  ŞİİR YAZANLARLA… ŞAİRLERİ AYIRMAK GEREK…
Kimi temel vazgeçilmez imgeler ve temalar adresini belirleyebilir… Onu, bilinir, bulunur kılabilir. Diğerlerinden yalnız biçimiyle değil, içeriğiyle de ayrılabilir…

• Ben aslında: “Bir şairin tek bir şiiri - Kendi şiirini – yazdığına inanıyorum… Hayatı boyunca…”
ŞİİRLERİN RUHU…

Bazı şairlerin şiirlerini ‘okudukça – okurken’ şöyle düşünüyorum zaman zaman: Şiirlerin ruhu aslında onları yazanın ruhunu yansıtır çoğu kez ve başarıları oranında…
Ve tabii, bir de: Yaşanan çağda, hem çağın hem de şairin ruhunun göstergesidir şairin yazdıkları…
Modern olmak, çağcıl içeriği de yakalamakla mümkündür kuşkusuz…
İşte Şirin bunu başarıyor…
Tabii yüzde yüz başarı şansı, ‘O’, yazdığı süre devam edecek… Sevgi – Aşk ve Şiirle içli dışlı olduğu sürece…
Aslında, benim yürekten inandığım bir şey daha var: Yazmak, yazarın ruhunda bir yıkanmaya arınmaya yarıyor… Yazmamak – yazamamak ise, bunun tam da aksini…
Yazmaya alışan insan, yazmayınca – yazamayınca… Sanki hayat anlamını yitiriyor. O insan, ellerini koyacak bir yer, uzun uzun yürüyeceği bir yol, eşlik edeceği bir ‘şarkı’ bulamaz…

***
Şirin, bunlardan nasibini almamış…
Sadece yazmakla kalmıyor, yazdıklarını ve başka şairlerin yazdıklarını sadece büyüklerle değil… Daha da önemlisi: “ÇOCUKLARLA…
Hem kendininkileri hem de çocuklarınkini ise tüm dünya ile paylaşıyor…

***
Son söz ise ŞİRİN’İN

ŞİİR GİBİ KANARIM…

Kadınlığıma
uzanan ellerinizde
mecazi sesler yükselir
bilemediniz ki çevirisi yapılmaz
AŞKLARIN
Canım acır
ismimin vurgusunda
kanar kanar akarım
Şiir gibi
kadınlığın haritasında…


• 245 sayfalık bir ‘ŞİİR DÜNYASI’ sunuyor bize şairimiz… Alın, okuyun ve paylaşın lütfen, yüreğinizle…
VE: SEVGİYLE…


-----------------------------------------------------------


NEDEN ACABA…
BİZ…

Taa köyden Şeher’e geldiğim günden beri…
Yani, sekiz yaşından beri – düşünüyorum da, sanki – gerek toplumda gerekse okulda – hep, ‘acı çekmeyi’ öğretmişlerdir, bizim gibilere…
Umut bağlamayı göklere…
Neredeyse, hiçbir zaman ‘Griyi göremedik, siyah noktaları seçtik…’ Ya da, hep siyah noktalar seçildi bizim için…
Özellikle de – bugünkü gibi – kalabalıktık öğretmenler olarak – Ve, yürüyorduk… Güneşin Doğduğu Yere…
Yüreğimizde, ‘SEVGİNİN ÇİÇEKLERİ’ çoğalıyordu…  Ve her adımımızda ‘kararlılık’ vardı…
Asla Ağlamıyorduk… AS…LA…
Bazı şiir ve şarkı dizelerini, çıplak, güzel ve taze… Ölümün bağlantısında izliyor, yaşıyorduk…

OKUYOR… YORUMLUYORDUK…
Elimize ne geçerse okuyorduk o günlerde…
Hala hatırlıyorum, ‘Lermontov’u tanımış ve yazdıklarını yutar gibi ezberlemiştim:
“Hayır, böyle tutkuyla sevdiğim sen değilsin / Güzelliğinin parıltısı etkilemiyor beni / Sende geçmiş yılların acılarını seviyorum… / Ve, yıkılıp giden gençliğimi…”

***
Siz de yaşadınız eminim, bu tür olguları… Ve de, böyle hazırlamıştınız umutlarınızı…

***
Sonra ne oldu… Umutlarınızı hep heyecanla hazırlamış ama, kendinizi namluların ucuna mı teslim etmiştiniz!!!

***
İçinizdeki heyecan ve aşk öldü mü…
Bir ürperti, belirmeyi durdurdu mu yüreğinizde…
Sahi sormadan edemeyeceğim: Charles Baudelaire’den okudunuz mu… Bakın, neler diyor dizelerinde:
“Bırak da, uzun, uzun zaman içime çekeyim saçlarının kokusunu… Bir kaynağın sularına yüzünü daldıran, ‘bir susuz adam gibi’ yüzümü daldırayım içlerine… Kokulu bir mendil gibi elimle sallayayım onları…
Saçlarında, bütün gördüklerimi, bütün duyduklarımı, işittiklerimi bir bilseydin!
Başka insanların ruhu, ezgiler üzerinde nasıl dolaşıyorsa, benim ruhum da koku üzerinde öyle dolaşır…
Saçlarının, derin bir liman… İçinde biçim biçim gemilerin kaynaştığı…

***
Sahi, içinizdeki ‘aşk’ öldü mü…
Ama, gerçekten de artık “zamanın saatleri” durmuş…
İnatçı aşk, titreyen sevda…
Mevsimleri bile anımsamıyoruz!..

***
Andre Andy’nin dizeleri ile noktayı koyalım…

“ Bir tek defa bir araya gelebilsek
Öpüşsek şöyle kana kana
Rahat ölebiliriz…

***
Ateş çağırıyor bak…
Gidebiliriz…

***
Neden acaba
Biz…
Yaşama yerine
Vakit öldürüyoruz…”

***
Neden acaba…

Bu haber toplam 2435 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 189. Sayısı

Adres Kıbrıs 189. Sayısı