1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Şiirin İçinden Bir Avuç Kül Çıkan Şair: Feriha Altıok ve Eylül’üne Doğru
Şiirin İçinden Bir Avuç Kül Çıkan Şair: Feriha Altıok ve Eylül’üne Doğru

Şiirin İçinden Bir Avuç Kül Çıkan Şair: Feriha Altıok ve Eylül’üne Doğru

"“Eylül’de dizesini bulmuş şiirleri bir araya getirdim” diyen Feriha Altıok, ilk kitaplarından seçtiği az sayıda şiirle başlattığı ve ‘güzdökümleri’ olarak 11 ayrı bölümde topladığı şiirlerinde anlamdan öte sese odaklanır."

A+A-

  

Mihrican Aylanç
mihrican.aylanc@gmail.com    

Feriha Altıok, 1974 sonrası şiirimizde İkinci Yeni tesirinde soyut şiir, toplumcu gerçekçi şiir ve 74 Kuşağı şiirinin hüküm sürdüğü bir gelişim evresinde bağımsız olarak yazdığı şiirlerle edebiyat dünyasına girer. Şiirde bir kırılma yaratan 74 Kuşağı etkisinin devam ettiği; vatan, kimlik, ulus ve Kıbrıslılık kavramlarının yeniden tanımlandığı bir süreçte, kadının bireysel ve toplumsal kimliklerini sorgulayarak şiire sanatsal bir uğraş olarak yaklaşanlar arasındaki yerini alır. Adanın coğrafi ve kültürel mirasından, felsefi olarak bireyin (kadının) varoluş kaynaklarından beslenerek özgün bir şiir oluşturur. 

Edebiyat tarihi araştırmacılarından Harid Fedai (1997, 2002), Altıok'u 1974 sonrasında "yeni arayışlar"ın izinde ilerleyenler arasında değerlendirir. Mehmet Yaşın (2005), Kıbrıs Türk Şiiri Antolojisi adlı eserindeki; "1943 Kuşağı", "1974 Kuşağı" ve "Yeni Bir Kıbrıslıtürk Şiirine Doğru" şeklindeki üçlü tasnifinde Altıok'a "Yeni Bir Kıbrıslıtürk Şiirine Doğru" bölümünün ilk şairi olarak yer verir. Bekir Azgın (1987), Altıok'un şiirlerinde "Kıbrıslılık" etkisinin hissedildiğinin altını çizer.

Altıok, 1985'te yayımladığı ilk şiir kitabı Fidancığın Çilesi’ndeki şiirleri ile özgün bir bakış açısı ve kadın duyarlılığının, farkındalığının sinyallerini verir. Fidancığın Çilesi adlı şiirinde kadının toplumdaki eşitsiz yaşam sınavını fidan imgesi üzerinden şu şekilde anlatır:

körleşti fidancığın güneşi
tıkandı nefesi
sıkmaya başladı onu gün be gün
bu altın kafesi
görebilmek için güneşi
kaç kez uzanmıştı yukarı
o nazlı başı
acımasız cezalandırıldı
bu yasak arayışı

Yaratılıştan beri kadın çeşitli sorunlarıyla var olagelmiştir. Bu nedenledir ki onun evrendeki yerini, statüsünü sorgulayan ve buna yönelik tespitler üreten, sağaltıcı modeller önererek maddi/manevi norm ve sistemler inşa eden insanoğlu, bugün dahi toplumsal olarak “kadını/kadınlığı” evrensel ve insani bir bütüncüllükle kucaklayamamıştır. Kadınların insan hakları ve cinsiyet eşitliği mücadelesine dönüşerek sorunlar yumağı halini alan yaşamına adil ve sürdürülebilir çözümler getirilememiştir.

Feriha Altıok, yukarıdaki dizelerde de görüldüğü üzere Fidancığın Çilesi’nde kadının cinsiyetinden ötürü uğradığı haksızlığa karşı durarak, edebiyatımıza özel bir yapıt kazandırmıştır. Ataerkil düzen kıskacındaki kadının hem iç dünyasını hem de toplum tarafından algılanışını konu edinmiştir. Kadının toplumca çevrelenen kadınlığını kurtarma çabası içinde olmuş, ataerkil otokontrol mekanizmalarının kadının öz benliğinde açtığı tahribata dikkat çekmiştir.

Erkek tahakkümü içeren toplum baskısını yoğun ve daraltıcı bir biçimde duyumsayan Altıok, “ağaç” metaforu ile kendini bu eril otoriteye teslim etmiş kadınları da aynı gövdede resmetmiştir. Hakimiyet yahut iktidar kavramının yükseldiği dizelerde kadını, kadınlığını kendi denetiminde tutmaya çağırmıştır:  

ne göklere uzanabildi
ne tutunabildi toprağa
sonra cılız sürgünler verdi
ağacın emriyle
ve titredi sürgünlerine
kanayan yüreğiyle

ya ağacın gölgesinde kalacak
ve unutacak güneşi
ya da benimsetecek ağaca
yaşamda eşitlik ilkesini

 Bu şiirle sanat dünyasında dikkatleri üzerine çeken Altıok, 1987'de yayımlanan ikinci kitabı Hele Bir Düşün'de dönemin savaş karşıtlığı ve barış gibi toplumsal izleklerine yer vermekle birlikte, insan kaynaklı kötücül dünya erkleri karşısında bireysel ve biricik olan "aşk"a yönelir. Hele Bir Düşün, Kıbrıs Türk Kültür-Sanat ve Edebiyat Ödül Kurumu'nun Türkiye'de Cem Yayınevi işbirliğiyle yürüttüğü "Kıbrıs Türk Yazarları Serisi" içerisinde yayımlanır. Kurum adına kitabın sunuş yazısında yaptığı açıklamada Hikmet Afif Mapolar, Kıbrıs Türk yazınının özgün ve evrensel boyutları ile dünya yazını içerisinde ses verebilmesi inancı içinde olduklarını belirtir.

Feriha Altıok’un 1991'de yayımladığı üçüncü kitabı Şiirle Söyleşiler, sanatçı için bir varolma biçimi olan şiirle yüzleşme süreci olur. Altıok, kapitalist sisteme, materyalist dünya algısına karşı bir duruş da sergileyen bu kitapla doğaya yakınlığını iyice duyurur. Yaşadıkça yeni doğuşlar sezinleyen ruhunun kapılarını şiire açar. Kitabın son şiirindeki; "güneşe çıkıyorum/ çilesi dolmuş bir derviş yorgunluğuyla" dizeleriyle eklektik bir biçimde geleneği kuşanarak aydınlanmacı bir tutum sergiler. Adı Aşka Çağrılı (1993) kitabını aşka adar. Burada aşkın insanı öteki üzerinden kendine döndüren çekimine teslim olmuşluk durumu öne çıkar.

Böylelikle Altıok, düzyazı şiirlerinden oluşan bir sonraki kitabı Gözleri Sen Kuş'ta iç dünyasında yaşadığı çıkmazlarla yüzleşir, ruhunu tüm çıplaklığıyla söze teslim eder. Filiz Naldöven'in ifadesiyle "hem insan hem de kadın olarak geleneği, aşkı, savaş ve barışı, acımasızlığı ve yabancılaşmayı sorgular" (Altıok, 1994). Kendi deyişiyle "ruhu bedenine büyük gelen" Altıok, bu kitapla alnında sevme günahı yazılı kadının göğsünde/ruhunda taşıdığı "ateşten üç çiçekle" cehennemin yedi kat yeraltında, kırk kulplu kazanlara atılışını anlatan 'kara masalını' yazar. Geleneksel toplum sistemlerinde aşkı arayan yahut yaşayan kadının ötekileştirilen, dışlanan, ayaklar altına alınan varlığını yüceltmek üzere protest bir tavır sergiler. Diğer taraftan ruhunun en ince tarafıyla kavradığı/kavramaya çalıştığı ancak yine de 'ölümle dans' olarak nitelendirdiği aşkı, -bir kadın olarak- kirli dünyada günaha batan en onulmaz insanlık arzusu olarak duyumsar ve şiirlerinde bunu yansıtır. Şiirinin en belirgin temalarından olan bireyin iç sızısını (ağrısını), bunalımını Tagor, Kazancakis, Andre Maurous, Atilla İlhan, Metin Altıok, Karacaoğlan, Tevfik Fikret, Ahmet Haşim, Neşati gibi Türk ve dünya şairlerinin şiirleriyle kurduğu metinler arası ilişkiler vasıtasıyla bir çeşit dünya parodisi geliştirerek işler. Altıok, yurdunun ve kendi varlığının, öz tutku ve arzularının bilincine varmış, ancak kendi iç dengesini bulamamış, huzura erişememiş, yaralanmış bireyin şiirini, kendi hüznünün şiirini yazar.

1999’da yayımlanan Ruhumsan Korkarım’da kadın için biricik “günah”ı duyuran aşkın karşı konulmaz, ulaşılmaz, elle tutulmaz bir “kuş”a, arzu metonimine dönüşen varlığıyla cesurca yeniden çarpışır. İçine düştüğü yahut ruhuyla giriştiği her savaş, çocukluğa/çocukluğuna açılan bir kapı olur. Buradan dışarı sızan bilinaçaltı, içeride kanayan derin ve onarılmaz alanlara saplanır. Çok katmanlı şiir, buradan doğar. Ruhumsan Korkarım kitabındaki şiirleriyle olgunluğa erişmiş, özgünleşmiş üslubunu iyiden iyiye duyuran Altıok; aşk, tutku, arzu, umut, ayrılık, ölüm, bilinç, boşluk vd. izlekleri ada coğrafyasının etkileriyle şekillenmiş bir söz varlığıyla, varlık felsefesine yaklaşan bir edayla işlemeye devam eder. Diğer taraftan lirik bir şekilde kendi ruhsal ve zihinsel benliğinin coşkusunu aktarır. Modern şiirin izinde sözdizimindeki çizgiselliği bozar, sözcüklerin çağrışım ve ses değerlerini dikkate alır. Soyut kavramları dinamik ve yayılgan imgelerle derinleştirir. Atlar, yaban taylar, uç uç böcekleri, karıncalar, kurtlar, çakallar, yılanlarla örülü imgelerinde "kuş", maddeler içerisinde su ve daha ziyade yok edici gücüyle "ateş" kuvvetle kendini hissettirir.

Çiçeklerimin Sulama Zamanıdır (2009), ateşi aşk sanan şairin, şiirin içinden kül olarak çıkışını anlatır.

 Uçurumlu Mavi Oda kitabının girişinde Faize Özdemirciler'in " ‘Aşk’ ile ‘şiir’ arasında mekik dokuyan bir "kadın" mıdır Feriha Altıok'un şiiri; kadınlığından şiire yol bağlayan bir şair midir Feriha Altıok; ne fark eder... Bütün seçeneklerde varacağımız muazzam bir ret, lirik bir protestodur.” (Altıok, 2015) şeklindeki tespitleri ile Filiz Naldöven'in " Her an yere çakılacakmış gibi omurlarından ağrıyla sarsılan ama ısrarla göğe açılan bir şiir." (Altıok, 2015) tanımlaması Altıok şiirinin aşk odağında lirizme yönelen, ancak acılı bir kadın sesine bürünerek protest bir tavra dönüştüğüne işaret etmektedir. Bu kitapla Altıok, kültürümüzde yer etmiş halk inanışları, gelenekler ve mitolojik unsurlara yer verir.  “Maşuk”, “pervane”, “Kafdağı”, “çöl”, “dağ” “vuslat”, “secde”, “hadde”, “gül”, “lâl” imgelerinin yer bulduğu dizelerinde daha dingin ruha erişir. Kendine yönelen bakış açısını dünyada acı çeken çocuklara yöneltir.     

Altıok geçtiğimiz ay yayımladığı şiir seçkisi Eylül’de şiirlerinde ayıklamaya gider. “Eylül’de dizesini bulmuş şiirleri bir araya getirdim”  diyen Feriha Altıok, ilk kitaplarından seçtiği az sayıda şiirle başlattığı ve ‘güzdökümleri’ olarak 11 ayrı bölümde topladığı şiirlerinde anlamdan öte sese odaklanır. Yaşamın çözülmesi gereken şifrelerini, söz kalıbı içinde okura teslim eder. Kitaba da adını veren Eylüldür şiirinde güz, bu teslimiyette aşkla beraber şairin masumiyetini dökülen yaprakların arasında sürümektedir:

eylülsün…çekilmeye hazır tetik
aşktan önce de eylüldün
kaç korkuya dökülürdü bir kurşun…

bir tutam saç hala titrer
kırmızı kurdele içinde unuttun!... 

bir kez aşkı tanısa dağlar
ve artık eylülse
bağışlanmaz yanacak bu hülya

Şaha kalkmış bir bıçaktır
eylüldür…yaprak düşer
ruh soyunur

dökülür ayaklarıma masumiyetim
yüzüme kapanan kuyudur.

Aşkın yarattığı masal ve düş evrenlerinin, efsanelerin dünyasında yaşayan ruhun yer yüzünün kör kuyularına inişi kaçınılmaz bir sonsa,  şair bu sonla da yüzleşmeye hazırdır artık. Acı içinde kanayarak azar azar ödediği bedellerle kendini ve aşkını ölümcül yazgıdan kurtaracak güce erişmiştir. Zamanıdır şiiri bunun göstergesidir:    

ZAMANIDIR

“Dayan bülbül
 gül bitmeden gün doğacak”

düşdevime yedirdim masal kızını
oysa yılan yılandı
çıksa da kırkıncı gömlek

yüz görümlüğüm altın bir güldü
kanlı seferlerden ganimet
tutup uzun uzun sözünü geldim
son haddim kucağında bir barbibebek

şimdi gözümde bir avuccuk gökyüzü
özetleyip yazarım körkuyunun zulmünü

kalk! bu kardelen burda onmaz
al yaralı yanını dağlar’ına çekil
gülü kurtar uçurumun ağzından

gel aşk hücrede çileye gir
bülbülü çek dikenden
kendi yüreğini süz azar azar
biriksin bedel…

çak şiiri erisin mum
çözülsün mumya
zamanıdır: geç karşına
yeniden çiz yüzünü

ertelensin her deminden intihar…

Öyle Güzeldin ki Ah Eylül şiirinin ayrı bir önemi var bu kitapta. Çünkü dünyayı masal ülkesine çevirecek cevher de güz dökümüne uğramıştır:

eylül ey lepiska saçlı ana
emzirme kan basmış sütünü
Iraklı çocuklarına
kundakları yetmiyor yaralarına…

eylül biz neden duramadık
kapılarında!

çocuklar masal oldu
devler erdi muratlarına

eylül, çocuklara masal anlatma…

İyiliğin kazandığına, âşıkların kavuştuğuna, aşk ve mutluluğun gerçek olduğuna inanan çocuklar da Eylül’de masal olmuştur.

Ne var ki Altıok, Eylül’ün kapılarını Çiçeklerimin Sulama Zamanıdır kitabındaki şiirlerinden Dönüyor’la kapatır. Bu nedenle onun şiirimizde yıllarca tekrar tekrar okunacağına inandığım, söze derman ekleyecek şiirleri üzerine sözlerimi bu şiirden seçtiğim bir bölümle noktalamak istiyorum:

Bir kar fırtınasıydı
vurdu göğsümden geçti
bir nâr fırtınasıydı
bu yüzden seni
ateşli zamanlarıma yazdım
bu yüzden kâbuslarıma karıştı
kara saçların

….

dönüyor tüy hafifliğinde
çoktan unutmuş gözlerini
dönüyor… dönüyor…dönüyor
ölüm oturmuş ortada
gittikçe daraltıyor çemberini

dönüyor vahşi bir uğultuyla
kaç dağ basmış bağrına

dönüyor…dönüyor…dönüyor
ulaşmak için
son takatla sonsuzluğa…

Düşlerinde alevleyip ruhuyla yaşattığı yaşamın asil kaynağı aşkı, sonsuzluğun çemberine sunarak çekilebilirdi Feriha Altıok ancak, üstelik son takatıyla.     


Kaynaklar

Altıok, Feriha (1985). Fidancığın Çilesi Lefkoşa: Gözlem Basımevi.

___________(1987). Hele Bir Düşün, Cem Yayınları, İstanbul, 1987, s. 63 s.

___________(1991) Şiirle Söyleşi, Ortam Ofset, Lefkoşa, 1991,72 s.

___________(1993)Adı Aşka Çağrılı, Ateş Matbaası, Lefkoşa, 1993, 68 s.

___________(1994) Gözleri Sen Kuş, Dizgi Işık Kitabevi, 1994, 111 s.

___________(1999)Ruhumsan Korkarım, Peyak Kültür Yayınları, Lefkoşa, 1999,76 s.

___________(2004) Asılmaya Ay, Ateş Matbaası, Lefkoşa, 2004,61 s.

___________(2009) Çiçeklerimin Sulama Zamanıdır, Kıbrıs Türk Sanatçı ve Yazarlar Birliği

                      Yayınları, Mağusa, 2009, 62 s.

___________(2015) Uçurumlu Mavi Oda, Khora Yayınları, Lefkoşa, 2015, 80 s.

___________(2019). Eylül, Lefkoşa: Işık Kitaevi.

Azgın, Bekir (1987). "Kıbrıs Türk Şiiri". Varlık-Bir Kimlik Arayışı: Kıbrıs Türk Edebiyatı

                      Gündemindeki Konular: Sekterlik ve Döneklik Özel Dosyası. S.955/400, s.10-13.

Demirağ, Fikret (2008). Günümüz Kıbrıslı Türk Şiirinden 20 Şair. İstanbul: Yasakmeyve

                   Yayınları.

Fedai, Harid (1997). Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi 9- Batı Trakya ve Kıbrıs

                   Türk Edebiyatı. Ankara: TC Kültür Bakanlığı Yayınları.

KKTC MEB Komisyon (2005). Kıbrıs Türk Edebiyatı. Lefkoşa: Kıbrıs Türk Eğitim Vakfı

                   Yayınları.

Serdar, Gülgün (1992). Türk Dünyası El Kitabı, 3. Cilt, 2. Baskı, Ankara: Türk Kültürünü

                   Araştırma Enstitüsü Yayınları, 121.

Tanzimattan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi I (2001). "Altıok, Feriha". İstanbul: YKY.

Yaşın, Mehmet (2005). Kıbrıs Şiiri Antolojisi, Diller ve Kültürler Arası Bir Edebiyat

                    İncelemesi. İstanbul: Adam Yayınları.

 

 

 

Bu haber toplam 4762 defa okunmuştur
Etiketler : ,
Gaile 468. Sayısı

Gaile 468. Sayısı