1. YAZARLAR

  2. Tamer Öncül

  3. SEVGİLİLER HAFTASI !..
Tamer Öncül

Tamer Öncül

SEVGİLİLER HAFTASI !..

A+A-

Önümüzdeki hafta, büyük aşkların haftası!..

Bu haftayı karşılayan yazılarımın çoğunda “Bir Aşk Öyküsü” adlı deneme yazımı yayınlıyorum; ara sıra da (güncellediğim) “Sevgililer Haftası” başlıklı yazımı.

Bu yazımda da, aşk öyküleri var… Tümü de  gerçek ve ölümcül aşklar bunların!..
Baharın, (doğanın yeniden doğduğu) ilk belirtilerini, bu haftada görürüz… Badem ağaçları çiçeğe, kuru toprak yeşile durur; renkler canlanır bu haftada…

Ve her yerde, aşkın kokusu dolar ciğerlere… İşte o BÜYÜK AŞKLAR!..

Garantici Balligari Aşkı

Doğduğundan itibaren asalak yaşamaya alışmış; kendini dünyanın en yakışıklısı sanan kompleksli, bir o kadar da özgüven eksikliği olan delikanlılarda görülen bir “umutsuz aşk” sendromudur. Anasından başka kimseye güvenmeyen;  evlenirse aldatılacağı paranoyası olduğu için, ana ocağından ayrılmayıp, platonik aşklarla oyalanan bu tiplerde “güven kaygısı” hastalık derecesindedir… “Evlenirsem, alacağım kadın bana bakmazsa; beni aldatırsa; bilmediğim kötü bir hastalığı varsa;  çocuklarımıza kötü davranırsa; beni aç, sefil bırakırsa vb.”  gerekçelerle partnerini oyalayıp akla gelmedik şartlar (Anam da bizimle oturacak, yemeği o yapacak; çocuklara da o bakacak vb.) sürerek evlenmekten kaçınırlar. Mahalle baskısından kurtulmak için de, kendilerinin bile inanmadığı yalanlar ( “nikah masasından o kaçtı, yoksa ben evlenmeye razıydım. Evliliğin sürmesi için bir garanti anlaşması istemem, normal değil mi?”) uydurmaktan geri durmazlar.

… Megapiksellik Sanal Aşklar

Dünyayı saran (yeni) ilahi bir aşk gibidir; “Akıllı” telefonlara duyulan aşk. Gün 24 saat elinden düşürmedikleri o aletlerle yaşadıkları sanal aşk, ekrana fotoğraflarını düşürdükleri sevgilileriyle / yakınlarıyla aralarındaki “kordon bağı” vazifesini görür. Es kaza o “bağ” koparsa “aşk” da biter… Aşkın şiddeti de o aletin gücüne bağlıdır… “Alet”, kaç megabit / megapiksel se; aşk da o kadar güçlüdür!...

Neee, benim instagramdan paylaştığım hediyeciği görmediiiin? Bu aşk burada biter!...”

“Dur yahu da çarcı bittiydi beytambalın…”

“Olur canııım; çocuk gandırın? Daha iki saniye önce …’nınkına LİKE atan nenemdiii?

 Maliye Bakanlığı ile Sendikaların Aşkı

Her yıl bu günlerde alevlenen (platonik) bir aşktır bu… Sevgilisinin bitip tükenmez isteklerinden bunalan müzmin aşık (maliye bakanı), bin bir dereden su getirip; geçiştirmeye çalışır bu istekleri… Ama onun etrafında fır dönen aşıkları peşini bırakmaz…

Her yıl aynı “aşk cilveleri”ne tanık oluruz… “Beni istersen, çeyizimde % 20 artış yapman gerek” diye naza çeker kız… Oğlan “cebinin darda olduğunu” söyleyip durur…

Görülmemiş bir aşk kavgası sürer gider… Ama hiç kimse de vazgeçmez bu büyük aşktan…
Sonunda işler (geçici olarak)tatlıya bağlanır… Söz kesilir !..

Narsistlerin (sevgiyi bile paylaşmayan) nefreti aşkıdır bu… Aslında herkes kendine aşıktır; kimsenin de aşkından öldüğü yoktur, anlayacağınız… 

Eski Başkanın Anadolu Aşkı

Bu ne bitip tükenmez aşktır… O ne yaman aşıktır… Dağlar, denizler vız gelir bu aşka…

Kolları hep uzanmış, sevgilisini bekler durur… O gelmezse kendisi koşar onun kapısına…
Biraz Mecnun; biraz Ferhat, en çok da Oidipus’dur O… Öyle, “senede bir gün” ile yetinmez… Sevgilisinin kokusunu bir gün bile duymasa; adını bir an olsun anmasa, hasta olup yataklara düşer…
Bir nevi “Kara Sevdadır” onun kara göbek kuşağı… Aşkı uğruna dünyayı bile yakar !.. 

Vatandaşın Market/Alışveriş Aşkı

İnsanoğlunun son büyük aşkıdır TÜKETİM… Bizim bu küçük adaya yolu biraz geç düşse de; gelir gelmez aşık etti herkesi kendine… Cicili bicili giysileri, rengarenk makyajı, davetkar tavırlarıyla, başınızı döndüren bir güzelliği var…  Herkes onu almak için yarışıp durur… Yanından bir an bile ayrılmak istemez; çekiciliğine kapılıp saplantılı bir aşka dönüşür… İşte vatandaşın aşkı da böyle bir aşk… Bir nevi “öldüren cazibe”…

 Liderlerin, Sonsuz Görüşme Aşkı

Birinin aşık olduğunu nerden anlarsınız?..  Aşık olan, bir neden bulup sürekli O’nun adını anar… Gözünü kapadığında hep O’nun yüzü yansır gözkapaklarının iç yüzünden… Gece rüyalarını süsleyen de O’dur…

Acı çektiren bir aşktır, böylesi… Ama vazgeçilmezdir… Elli yıldır süren de bu hazin aşkın sonu “gavuşuklu” bitsin diye boşuna bekler “seyirciler”… Tapılası bir aşk değildir böylesi ama; kimileri için bir “hayat mebat meselesi”dir… “Tanrı kelamı” olmasa da, ilahi bir aşktır… Yıpratıcı bir aşktır… Adamı yemeden içmeden keser… Böylesi bir aşkı düşmanıma bile dilemem doğrusu…    

Ve benim aşkım: KARPAZ …

Benden doğru düzgün AŞIK olmaz ama (yukarıdakiler kadar tutkulu olmasa da) bizim de kendimize göre bir aşkımız var: KARPAZ !...

Para aşkıyla yanıp tutuşanların ikide bir üstüne abandığı bakir sevgilim…
Uzun yıllardır, “ Bu Aşk Haftasını Karpaz’da geçireceğim” diye söz veririm kendime…
Deniz, kumullar, elimi uzatıp okşayabileceğim yıldızlar ve benimle şakalaşan balıklar…
Kucak kucağa oturup seyredeceğiz kendimizi… O güzelliğin şiirini yazacağız; bütün kirli aşklardan arınıp…

Ama her geçen yıl çirkinleşiyor; yüzünde betondan sivilceler artıyor; yeşil saçları kazındıkça kelleşiyor. Beline sarılan katran karası kuşak genişledikçe, endamı bozuluyor…

Bunlardan mı, O’nu bozanların sayısının giderek artmasından mı bilmem; “marazi bir aşka” dönüşüyor benimkisi…

 

 

 

Bu yazı toplam 1835 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar