“Şu günlerde kuzeyde daha güvenli hissediyorum”

“1974’den tek faydalananların bazı Rumlar olduğunu” söylediği için ölüm tehdidi alan Politis Gazetesi Köşe Yazarı Kostas Konstantinou, Yenidüzen’e konuştu

“1974’de ülkenin yarısı gidince, kalan malların değeri patladı. Bir de yasadışı olarak güneydeki Kıbrıs Türk mallarının kullanımını alanlar ve bundan çok para kazananlar var... Zaman içinde bu insanlar çözümün karşısında gördük”

“1955-1959’un gerçek hikayesi, 1963, 1964, Grivas, EOKA’nın neler yaptığı, Makarios’un hataları gibi konuları insanlar konuşmuyor. Mesele tek taraflı bakış açısı, ‘biz mağduruz, biz birşey yapmadık’ gibi, bu doğru değil, gerçek tarihi konuşmalıyız, adil olmalıyız”

 “Katliamları kimin yaptığına dair polisin ellerinde isimler var ama birşey yapmıyorlar. İnsanlarla konuştuğun zaman ‘biz birşey yapsak ne olur, kuzeyde kimse birşey yapmıyor, onlara dokunamazlar’ diyor, bu benim için geçerli bir gerekçe değil.”

 “Kuzeye geçtiğimde %100 güvende hissediyorum. Kıbrıslı Türkler güneye geçtiklerinde güvende hissediyor mu? Özellikle bu günlerde kuzeye geçtiğimde kendimi daha güvende hissediyorum”

“Umutlu olmak istiyorum çünkü bu defa da çözüm olmazsa, iki taraf için de çok tehlikeli ve çok kötü olacak. Güneyde durum kötüleşiyor, aşırı uç sesler güçlenmeye çalışıyor... Kuzeyde Kıbrıslı Türkler için çok büyük tehlike var, söz konusu olan varoluş meselesi.”

Ödül AŞIK ÜLKER

Radyo Politis’te hafta içi her gün yayınlanan Deltio Thiellis (Fırtına Rapor) adlı programında “1974’den faydalanan bazı Kıbrıslı Rumlar var” söylediği için ölüm tehdidi alan Gazeteci Kostas Konstantinou, zaman içinde bu insanların çözümün karşısında duranlar, hatta geçiş noktalarının açılmasını engellemeye çalışanlar olduğunun görüldüğünü söyledi.

“Gerçek tarihi konuşmalıyız” diyen Konstantinou, “Konu tek taraflı bakış açısı, ‘biz mağduruz, biz birşey yapmadık’ gibi, bu doğru değil, gerçek tarihi konuşmalıyız, adil olmalıyız” dedi.

Daha önce de tehditler aldığını ancak bu sefer sosyal medya üzerinden açık isimle birinin kendisini hedef gösterdiğini anlatan Politis Gazetesi Köşe Yazarı Kostas Konstantinou, “Yıllar boyunca hep tehditler aldım ama bunlar isimsiz maillerde küfürler oldu. Bu kez birilerinin kamuya açık alanda, kimliğini gizlemeden sizi öldürmeye çağırması, hedef göstermesi çok başka birşey” diye konuştu.

Konstantinou, devletlerin kendi sınırlarındaki insanların güvende olmasını sağlamakla yükümlü olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:

 “Devlet insanların güvenliği için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Ben kuzeye geçtiğimde kendimi %100 güvende hissediyorum. Kıbrıslı Türkler güneye geçtiklerinde güvende hissediyor mu? Kuzeye hiç geçmemiş insanlar bana ‘Kuzeye geçmekten korkmuyor musun’ diyorlar. Özellikle bu günlerde kuzeye geçtiğimde kendimi daha güvende hissediyorum.”

Kostas Konstantinou, çözüm konusunda umutlu olmak istediğini ifade ederek, bu sefer de çözüm olmamasının iki taraf için de “çok tehlikeli ve çok kötü” olacağını söyledi.

Derinya kapısı...

Soru: 20 Temmuz 1974’ün yıldönümünde paylaştığınız bazı görüşleriniz sonrasında tehdit aldınız. Öncelikle ne yazdınız, ne söylediniz ve aldığınız tehdidi paylaşır mısın?

Konstantinou: Her gün 17:00-18:00 arasında Radyo Politis’te programım var. Son günlerde programda 15 Temmuz darbesi, 20 Temmuz hakkında insanların konuşmadıklarını konuşuyordum. 19 Temmuz’da radyo programında görüşlerimi izah ederken, 1974’den tek faydalananların güneydeki bazı insanlar olduğunu söyledim. Tabi ki kuzeydeki bazı insanlar da Kıbrıs Rum mallarından faydalandı ama kuzeyin bugün içinde bulunduğu duruma bakınca birilerinin kastettiğim anlamda fayda sağladığını söyleyebileceğinden çok emin değilim. Güney’de Baf’ta, Limasol’da, Ayia Napa’da yaşıyorlar, malların kazandığı ek değerle servet yaptılar. 1974’de ülkenin yarısı gidince, kalan malların değeri patladı. Kısacası hiç değeri olmayan yerlerin değerinde inanılmaz artış oldu, zengin oldular, bu bölgeler gelişti. Bunların yanı sıra benim bahsettiğim bir başka kategori de, yasadışı olarak güneydeki Kıbrıs Türk malların kullanımını alanlar ve bundan çok para kazananlardı. Bu kesim aslında yasal olarak Kıbrıs Türk mallarını kullanamazdı çünkü göçmen değillerdi, yasa sadece göçmenlerin bu tür malları geçici olarak alabileceğini söylüyor. Zaman içinde bu insanların çözümün karşısında duranlar, hatta geçiş noktalarının açılmasını engellemeye çalışanlar olduğunu gördük, şu anda Derinya’da gördüğümüz gibi. Derinya çok tipik bir durum, sadece o bölgeyi etkileyecek bir kapı. 1974’te Derinya şehri güneyde, sahil şeridi kuzeyde kaldı. O bölgeye olabilecek her türlü hareketi engellemek istiyorlar. Ben bu çıkarlardan bahsettim, sadece bu tür insanların 1974’le kutsandığını söyledim. Ertesi gün bu konuda facebooktan bir paylaşım yaptım, yüzlerce beğeni ve paylaşım oldu çünkü güneydeki pek çok insan bu şekilde hissediyor. Konuşacağınız sıradan her Kıbrıslı Rum 1974 sonrasında bazılarının milyoner olduğunu, bazılarının da göçmen kamplarında kaldığını söyler. Ben bunlar hakkında konuşuyordum ve bu gibi faydalar sağlayanlar bundan çok hoşlanmadı.

 

Kafasına bir mermi...

 

Soru: Senin facebook’taki bir paylaşımın bir grupta paylaşıldı ve onun üstüne tehditler oldu. Bu grup neydi ve neler oldu?

Konstantinou: Bir kadın facebookta üyelerinin çoğu sağ kanattan, hatta uç sağ kanattan olan “Demokratik Müdahale” adlı bir grupta benim yazdıklarımı paylaştı. Kendisi zaten beni aşağılayan paylaşımlar her zaman yazan biridir ve ben aldırmam. Çok sinirlenmemin nedeni yazdıklarımın genelde düzgün bir dil kullanmayan, kaba, agresif ve milliyetçi üyeleri olan bu tür bir grupta paylaşılmış olmasıydı. Genelde görmeye alışık olduğum şekilde sövenler oldu, beni aşağılayan yorumlar oldu, aniden bir başka kadın “dün onu radyo programında da dinledim ve düşündüğüm tek şey, birinin onun kafasına bir mermi göndermeyi planlaması gerektiği oldu. Her anlamda tam bir Türk” diye yazdı. Yazdıklarında aşağılayıcı bulmadığım tek kısım Türklükle ilgili söylediği kısımdı.


/////////////////////
 

“Gerçek tarihi konuşmalıyız, adil olmalıyız”

 

Soru: Sen her zaman insanların konuşmadıkları, konuşmaktan kaçtıkları konuları tartışmaya açan birisin. Daha önce de tehditlerle karşılaştın, bu defa senin için farklı olan neydi?

Konstantinou: 1955-1959’un gerçek hikayesi, 1963, 1964, Grivas, EOKA’nın neler yaptığı, Makarios’un hataları gibi konuları insanlar konuşmuyor. Bu Güney’de okullardan gelen bir bakış açısı maalesef çünkü sorun da orada başlıyor. Konu tek taraflı bakış açısı, “biz mağduruz, biz birşey yapmadık” gibi, bu doğru değil, gerçek tarihi konuşmalıyız, adil olmalıyız. Bundan hoşlanmıyorlar.

 

“Birilerinin kimliğini gizlemeden sizi hedef göstermesi çok başka birşey”

 

Daha önce de tehditler aldım, sadece bir defa yıllar önce polise gitmiştim. ELAM geldiğinde henüz insanlar ne olduklarını bilmiyordu, ben onlarla ilgili olumsuz şeyler yazmıştım. Bana beni asacaklarına dair bir mail göndermişlerdi, polise gitmiştim ama o dönemde bütün bunlar kamuoyu önünde olmamıştı. Bu yıllar boyunca hep tehditler aldım ama isimsiz maillerde küfürler, öldürülmem gerektiğine dair mesajlar almakla, birilerinin kamuya açık alanda, kimliğini gizlemeden başka birilerini sizi öldürmeye çağırması, hedef göstermesi çok başka birşey. Okuduğumda en çok buna şaşırdım. Bunu yapan bir kadındı, anneydi çünkü profilinde çocukları ve eşiyle fotoğrafı var, spor salonunda çalışan ve çocuklara yüzme öğreten birisi, bu beni daha da şaşırttı. Bütün küfürler, iğrenç yorumları yapanlar benim yazdıklarımı paylaşan kadının arkadaşlarıydı ve çoğu kadındı. Bunu genelde kadınlardan beklemezsiniz, hele anneyseler. Tabi ki genelleme yapmıyorum ama kadınlardan bu yaklaşımları görmek şaşırtıcıydı. Yaradılışları gereği kadınların erkeklerden daha mantıklı olduklarını düşünüyorum.

Bu tehdit içerikli yorum üzerine avukatım aracılığıyla polis şefine resmi bir mektup gönderdim, pazartesi gün polis gelip ifademi aldı, tüm delilleri kendilerine verdik.

 

“Yapmamız gereken neyse onu yapmalıyız?”

 

Soru: Gazeteye de bir tehdit mesajı geldi ve bunu da polise bildirdiniz. Bunun detayı nedir?

Konstantinou: Son birkaç haftadır gazetede “Kıbrıs: Cezalandırılmamış Suçlar” adlı bir yazı dizisi yayınlıyoruz, hem Kıbrıslı Türk, hem de Kıbrıslı Rumların yaşadığı trajedileri anlatıyoruz. Pazartesi gün Kıbrıslı Rum emekli bir polis memurunun Karpaz civarında iki Kıbrıslı Türk’ün öldürülmesi olayında yer aldığına dair bir haber yayınladık. Bu emekli polis 5 sene önce polise gidip 1964’te 30 yaşında olan Abdullah Emirzade ve 34 yaşında olan Ali Musa isimli iki Kıbrıslı Türk’ü başka insanlarla birlikte öldürdüğünü itiraf etti. Polisin ilgili birimi bunu rapor etti ancak rapor 5 senedir orada duruyor, hiç birşey yapılmadı. Yılda birkaç defa katliamlarla ilgili hikayeler yapıyoruz ve bu insanlar hemen tepki veriyor. Katliamları kimin yaptığına dair polisin ellerinde isimler var ama birşey yapmıyorlar. İnsanlarla konuştuğun zaman “biz birşey yapsak ne olur, Kuzey’de kimse birşey yapmıyor, onlara dokunamazlar” diyor, bu benim için geçerli bir gerekçe değil. Öncelikle bu bir devlet, kendi polisi, kendi mahkemeleri var. Yapmamız gereken neyse onu yapmalıyız?

 

“Bu insanlar katil, cezalandırılmamış olmalarından utanıyorum”

 

Kuzey bu konularda birşey yapamıyorsa veya yapmıyorsa, o farklı bir konu. Bizim taraf yapması gerekeni, yapabileceğini yapmalı. Biz başlayabiliriz, bu insanlara dava okunabilir, çoğu hayatta. 5-6 dava olsa, bu konular yepyeni bir şekilde ele alınabilir. Bunu yapmalıyız. Bu insanlar katil, çocukları öldürdüler, çocukları, kadınları, yaşlıları öldüren birinin serbest dolaşmasına nasıl izin verebiliriz? Utanıyorum, ben birey olarak bu insanların dışarıda dolaşıyor olmasından, cezalandırılmamış olmasından utanıyorum. Hapiste olmaları gerekir. Avrupa ülkeleri bu günlerde Nazileri hapse gönderiyor, aralarında 95 yaşında olanlar var ama “evet yaşlıdırlar, saygı duyuyoruz ama eğer suç işlemişlerse, sonuçlarına da katlanmaları gerekir” diyorlar. Biz de bunu yapmalıyız.

 

Gazeteye tehdit mesajı: “Zamanınız geliyor, canlı canlı yakılacaksınız”

 

Pazartesi gün emekli Kıbrıslı Rum bir polis memurunun iki Kıbrıslı Türk’ün öldürülmesi olayında yer alması hakkında bir haber yayınladıktan sonra gazetenin facebook hesabının mesaj kutusunda bir tehdit mesajı bulduk, bunu da polise bildirdik. Bu mesajı gönderen orduda sözleşmeli olarak çalışan biri. Bize Tasos Papadopulos’un zamanında “evet”i destekleyenler için kullandığı kelimeyi kullanarak vatan haini dedi ve yazdıklarımıza dikkat etmemizi, bizim de zamanımızın geliyor olduğunu, bizi canlı canlı yakacaklarına dair mesaj yazdı. Bu konuda da polise bilgi verdik, polis ifadelerimizi aldı.

 

Yasal durum...

 

Soru: Güney’de bilişim suçlarına dair yasal düzenleme var mı?

Konstantinou: Mevcut yasa nefret söylemiyle alakalı, soruşturma açılması için yollar var. Yasada bazı boşluklar var, bazen dava mahkemeye gitmeyebiliyor. Ama genelde mahkemeye gittiklerinde ceza yiyorlar. Bir buçuk yıl önce geçen bir Nefret Söylemi Yasası var, etkili bir yasa. Bu yasanın geçmemesi için uç sağ çok uğraşmıştı ama başaramadılar.

 

“Önemli yetkilileri önlem almaya zorlamak”

 

Soru: Daha önceki benzer olaylara baktığınızda bu konuda nasıl gelişmeler olmasını bekliyorsun?

Konstantinou: Daha önce başka gazetecilere bazı tehditler oldu ama ilk defa birisi kamuya açık bir şekilde bir gazeteciyi hedef gösterdi ve tehdit etti, insanları o gazeteciyi öldürmeye çağırdı. Polis eminim ki kendilerini çağırıp ifade alacak, konu mahkemeye gitmeleri değil, önemli olan isimlerini kamuoyunda deşifre etmek, yetkilileri önlem almaya zorlamak.

 

“Devlet gerekli önlemleri almakla yükümlüdür”

 

Soru: Kıbrıslı Türklere yapılan saldırılar konusunda birşey olmadı, sadece birinde bazı gelişmeler oldu...

Konstantinou: Çok defa Kıbrıslı Türklere yapılan saldırılar hakkında yazdım. Arabasıyla Güney’e geçmeye çekinen ve Ledra Palace’tan aldığım Kıbrıslı Türk arkadaşlarım oldu. Devlet kendi sınırlarındaki insanların güvende olması konusunda birşeyler yapmak zorunda. Geçen insan sayısına göre saldırılar çok sık olmayabilir ama eğer siz Güney’de kendinizi güvende hissetmiyorsanız, devletin bu konuda sorumluluğu var. Vatandaşın olan Kıbrıslı Türk veya herhangi biri ırkçı bir saldırının mağduru olmamalı. Bu ırkçılıktır, Kıbrıslı Türklere neden saldırıyorlar? Çünkü ırkçıdırlar, 1974’den dolayı saldırmıyorlar. Bunu yapanlar çok cesursa neden Kıbrıs Rum kontrol noktasında durup küfür ediyorlar da Kıbrıs Türk kontrol noktasına gidip saldırmıyorlar, Kuzey’e geçip Kıbrıslı Türklerin arabalarına zarar vermiyorlar? Devlet insanların güvenliği için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.

“Kuzeyde %100 güvende hissediyorum”

Ben adanın kuzeyine geçtiğimde kendimi %100 güvende hissediyorum. Kıbrıslı Türkler güneye geçtiklerinde güvende hissediyor mu? Kuzeye hiç geçmemiş insanlar bana “Geçmekten korkmuyor musun” diyorlar. Özellikle bu günlerde kuzeye geçtiğimde kendimi daha güvende hissediyorum. Kuzey’de kimse beni ölümle tehdit etmiyor, kimse bana saldırmadı, kimse arabama zarar vermedi. Güneyde her gün mailimi açıyorum, küfürler ve tehditler alıyorum. Ben diğer tarafa geçtiğimde daha güvende hissediyorum. Bu utanç verici değil mi?

////////////

“Çözüm olmazsa, iki taraf için de çok tehlikeli ve çok kötü olacak”

Soru: Son dönemde BM Genel Sekreteri’nin görevlendirdiği geçici danışmanı Lute adaya geldi, gitti. Kıbrıs konusunda bir gelişme bekliyor musun?

Konstantinou: Bize beklenen birşeyler olduğu söyleniyor, Amerikalılar ve diğerleri çözümün gerekliliğini gördü gibi çünkü enerji konusunda bir sıkışıklık var. Eğer sorun çözülmezse tehlikeli olaylara neden olabilir, gaz da çıkmaz. Kasım’da bazı gelişmeler bekleniyor. Lute’un nasıl bir rapor vereceğini görmek istiyorum. Geri gidip, “hiç şans yok, niye uğraşalım” da diyebilir çünkü kendisi çok tecrübeli bir diplomat, BM’nin ilk sıralarında yer alıyor. Gerçekten umutlu olmak istiyorum çünkü bu defa da çözüm olmazsa, iki taraf için de çok tehlikeli ve çok kötü olacak. Güney’de durum kötüleşiyor, aşırı uç sesler güçlenmeye çalışıyor, ekonomideki kötüye gidişi kullanıp insanlara “sizi biz kurtaracağız” diyorlar ve bunlar bana 74 öncesini hatırlatıyor. Kuzey’de Kıbrıslı Türkler için çok büyük tehlike var, onlar için söz konusu olan varoluş meselesi. Eğer çözüm olmazsa bence çok kötü olur. Liderlerin birşey yapacağını umut edelim, bence ikisi de bu konuda birşey yapmanın gerekliliğini anladı. Eğer genel durum, sorunlar ve ekonomi böyle kalırsa Güney’deki siyasi oluşum çok ileri gidemez. İnsanlar bıktı, demokrasi açısından çok büyük tehlikeler var.

“Irkçı yaklaşımları sergileyenler azınlıktır ama sesleri çok çıkıyor”

Toplumlar da yeterince hareketli değil, 44 yıl oldu. Güney’deki toplumun çoğunluğu her konuda sessiz. Ağızlarını açtıkları zaman sesi çok çıkan bu azınlık onlara saldırıyor. Zamanı geldiğinde, eğer çözümün şekli onları tatmin ederse, istikrar olacağına, Kıbrıslı Rumların çoğunun istediği gibi Türkiye’nin rolünün kısıtlı olacağına ikna olurlarsa çözüm konusunda sıkıntı olmaz. Aynı zamanda birileri onlara Kıbrıslı Türklerin nasıl hissettiğini, güvenlik endişelerinin ne olduğunu anlatırsa bence çoğu Kıbrıslı Rum makul ve mantıklı davranır. Irkçı yaklaşımları sergileyenler azınlıktır ama sesleri çok çıkıyor. Oy verme noktasında herkes istediğini yapar, bence Rum toplumu harekete geçmeye hazır çünkü mevcut durumun bir yere gitmediğini gördü.

İlgili Haberler

Röportaj Haberleri