ASILACAK DAL

Sami Özuslu

Denize düşen yılana sarılırmış.

Her ne kadar yılana sarılmakla denizde boğulmaktan kurtulmak arasında reel bir benzerlik olmasa da, atasözünün anlamı önemli…

İnsanın başı dara düştüğü vakit, en olmayacak çarelere dahi başvurabilir.

Hiç istemediği kişilere ‘aman derdime çare’ diye başvurabilir.

Onulmaz yarasına derman olsun diye her yolu mubah sayabilir.

‘Asılacak dal’dır aradığı insanın öyle durumlarda…

Hangi ‘dal’a asıldığının farkına bile varamaz bazen…

Durum vahimdir çünkü ve ‘dal’a kafa yoracak vakit de yoktur.

Önüne gelen ilk ‘dal’a asılır.

Sonrası Allah Kerim…

**

Bizim toplum çok uzun süredir ‘asılacak dal’ konusunda ciddi gelgitler yaşıyor.

Hem de çok uzun yıllardır.

‘Dünyanın en kötü durumu’ değil bu. Asla inanmadım. Ama ‘çıkış yolu’ konusunda seçeneksiz durumda Kıbrıslı Türkler.

Ya da öyle hissediyoruz toplum olarak…

Kıbrıs sorunu malum…

Kıbrıslılar soğuk savaş döneminin kurbanıdır. Lakin soğuk savaş biteli 30 yıl oldu, hala o günün koşulları sürüyor.

Çözümsüzlük kökleşti. Federal çözüme evrilemiyor ada insanları…

Hem güneyde, hem de kuzeyde farklı statükolar oluştu çünkü. Bir de adanın dışında oluşmuş statükolar var.

Hepsi birleşince çözümsüzlük neredeyse kalıcılaştı.

İç dinamikler de bunu kabullendiği gün ‘son nokta’yı koyacaklar.

**

Kıbrıs sorununda asılmak için ‘dal’ bulamayan Kıbrıslı Türkler ‘ev içi temizlik’ adı altında mevcudun devamına yöneldi haliyle…

Bir yandan ‘ev temizliği sürerken sanki ‘çözüm’ için talepkar olunamıyormuş gibi davranmayı hiç anlayamadım gerçi ya…

Ama ‘iç temizlik’ konusunda da ‘dal’ tamam değil.

Siz sürekli temizliyorsunuz, lakin ev gene pis. Hatta daha da pis… Günden güne daha da kirleniyor.

Evin içine hükmedemeyince, böyle olur tabii ki…

Siz evde yaşayan sayısını, giren çıkanları, su miktarını, tüketilen elektriği, tuvalet sayısını, çeşme miktarını, deterjan ve ispirto rakısı ihtiyacını bilemezseniz eğer, yaptığınız ‘temizlik’ de ‘göz kararı’ olur ancak…

‘Ya tutarsa’ misali…

**

Subjektiften objektife dönersek…

Mesela ‘hesap’ yapmaya çalışıyorsunuz. Aile bütçesi için… Ya da şirket…

Aybaşı 5 bin TL’lik bütçe yapıyorsunuz. Alacak, verecek, masraf, faiz, kredi, yatırım, okul, taksit falan filan…

O da ne?

Ay ortasında bütçenin bir tarafı yamulmuş bile!..

‘Aktif’ tarafı olduğu yerde duruyor da ‘pasif’ kısmı yan çizmiş!

Peki kim kapatacak aradaki ‘fark’ı?

Cevabını biliyoruz hepimiz: Altında kalanın boynu kopsun!..

O ‘dal’ da sağlam değil yani…

Nereye asılsak acaba?