1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. Serdar Denktaş’tan mektup var!
Mert Özdağ

Mert Özdağ

Serdar Denktaş’tan mektup var!

A+A-

 

Özellikle DP'de son yaşanan istifalarla yeniden tartışma konusu olan sağ partiler arasındaki “transferler” konusunda birkaç gündür görüşlerimi yazıyorum.
Dünkü yazımda da bir liste yayınladım.
Sağ partiler arasında uçuşan transferci siyasilerin yer aldığı listede UBP’den DP’ye geçen, daha doğrusu UBP’den ayrılarak DP’yi kuran Serdar Denktaş da vardı.
DP lideri Serdar Denktaş dün bir e posta gönderdi, yazıma tepki gösterdi.
Önce Denktaş’ın ne söylediklerine bakalım.
İşte Denktaş’tan gelen yazı:
Bugünkü yazınızın transfer rekortmenleri listesinde adımdan da bahsettiğinizi gördüm.
Bilginize getirme ihtiyacı hissettim.
Ben UBP'den DP'ye transfer olmadım.
UBP'den İçişleri Bakanlığı'nı yürütürken 9 arkadaş olarak hazırladığımız muhtıra ile birlikte bakanlıktan istifa yazımı da Sayın Eroğlu'na sundum.
Disiplin Kurulu kararıyla partiden ihraç edildikten sonra DP kurulusunda aktif rol aldım.
DP olarak bir müddet mecliste muhalefet yaptıktan sonra 13 kişilik grubumuzla milletvekilliğinden istifa ederek erken seçimin önünü açtık.
Bu bir demokrasi mücadelesiydi ve yaşanan, transferle uzaktan yakından alakası olmayan prensipli bir duruştu...
Yakın siyasal tarihimizin en onurlu hareketlerinden biri olan 'Dokuzlar Hareketi'nin bir üyesi olarak "UBP'den transfer ile DP ye geçtiğim" iddiasını, o hareketin onurlu duruşunu zedeleyecek bir iddia olarak görür ve reddederim.

Saygılarımla
Serdar Denktaş
                                                                   ***
Serdar Denktaş bir konuda haklı, kabul ediyorum.
“Transfer” değildi DP’nin kuruluş süreci, doğru…
Ancak sonuç itibarıyla bir geçişti, bir yer değiştirmeydi.
Denktaş’ın yazısında söylediği görüşlerden kimilerine katılıyorum, kimilerine katılmıyorum.
Mesela Dokuzlar Hareketi’nin önemli bir duruş olduğu aşikar, buna itirazım olamaz!
Ancak Sayın Denktaş günlerdir yazdığım yazıları eğer takip ediyorsa şunu kaçırmadı umarım: Benim itiraz ettiğim DP’nin özellikle son yıllarda Derviş Eroğlu eksenine girmesidir.
Zira Eroğlu eksenindeki DP genel seçimde ‘suni’ bir atılım yapsa da geriye kalan tüm seçim ve süreçlerde hep kaybeden taraf oldu.
Örneğin 2013’te yapılan LTB seçimlerinde % 19.9 oy alan DP’ydi…
2014’te yapılan LTB seçimlerinde % 7 oy alan da “DP-UG”.
2010’da 2 vekille 5 belediye alan DP, 2014’te 11 vekille 1 belediye alan ise “DP-UG”…
UG’li süreçler Eroğlu ve adamlarının DP’de cirit attığı dönemlerdir, dikkatinizi çekerim.
Tek rakamsal “başarı” 2013 Genel Seçimidir, o da sunidir, şişmedir, sahtedir!
                                                                   ***
Yanlış bulduğum UBP ve Eroğlu eksenli siyasetin bir zamanların sağın alternatif partisi konumu olan DP’ye çok şey kaybettirmesidir.
Eminin sağduyulu gerçek DP’liler de benimle aynı görüştedir.
UBP’lileri kendi partilerinde yaşadığı bunalım dönemlerinde istifa ederek geçip bir “hava” aldığı yer oldu yıllarca DP…
UBP’nin balkonu olan DP’de “hava” alan UBP’li er ya da geç yine UBP’ye dönmedi mi, bunları hep birlikte yaşadık.
Hatalı olan DP’nin UBP’den daha farklı bir alternatif siyaset ortaya koyamamasıdır.
Hele hele de 2010’da yaşanan bence DP için utançların en büyüğüdür.
Hani, Serdar Denktaş bana gönderdiği yazısında Eroğlu’nun UBP’sine karşı başlattıkları isyan hareketini “onurlu duruş” olarak vurguluyor ya, peki o zaman 2010’da “Bükemediğim eli öperim” diyerek Eroğlu’nu sırtında taşımasını nasıl yorumluyor acaba?
Bu davranışını da (2010’daki tavrı) onurla alakalandırsa keşke!
90’lı yılların onurlu duruşu 2010’da nasıl olur de bükemediği eli öpebilecek nokraya taşınmıştır, bunları sorgulamak gerekiyor bence.
Aslında sağda yaşanan sürecin ‘siyasetsizlik’ temelinde ilerlediğini görebiliyoruz.
Pek tabii siyasetsizlik artık yalnız sağın değil, sol partilerin de sorunudur.
Aynı sorunu, muhalefet olarak ortaya bir şey koyamayan TDP’de de izliyoruz.
Aynı şekilde iktidar süreçlerinde “bocalayan” CTP de öyle…
Kendi penceremden baktığımda sorunun genel olduğunu söylemek güç değil.
Ama hastalık DP’de çok ileri gitmiş boyutta…
Üzüldüğüm bunca yıllık bir siyasetin kurumsal olamaması ve kapanma noktasına gelmesidir.
Elbette DP ve Denktaş ekolü ile kendi fikirlerimin uzaktan yakından alakası olamaz ancak bu görüşe sahip insanımızın da temsliyeti açısından DP’nin bugün geldiği nokta moral bozucudur.
Yaşadıklarımız hem sağda hem de solda yeni siyasi gelişmelere gebe olduğumuzu ayan beyan gösteren somut gelişmelerdir.
Ve bu gelişmeler siyaseten ağır sonuçlar doğurabilecek güçtedir.
DP de buna en canlı örnektir. 

----------------------------------------------------------------------

Bu sorunun cevabı var mı?

Bu su kaç para, 15 yıl sonra kaç para?

Dünkü yazımda Mersin Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin (MESKİ) "Su krizi kapıda" açıklamasını gündeme getirmiştim.
Söz konusu açıklama Mersin'in yerel gazetelerinden MERSİN Gazetesi'nde yer almıştı.
Hani, bize “asrın suyunun” geldiği bölge, Mersin Anamur.

 


Açıklamada MESKİ Genel Müdürü 15 yıl içinde Türkiye'nin "su fakiri bir ülke olacağını" söylüyordu…
Ben de “O zaman bizim su projesi fazla uzun olmadı mı? Madem suyun geldiği bölge 15 yıl sonra "su fakiri" biz niye su konusunda 50 yıllık anlaşma yaptık? Burada bir acayiplik yok mu?” diye sormuştum.
YKP Yürütme Kurulu üyesi Murat Kanatlı konuya dikkat  çekti.
Kanatlı şunu diyor:
“Geçen hafta YKP Türkiye'deki akademik bilimsel yayınlara atıf yapıp Türkiye'nin su fakiri olduğunu, gelecek yıllarda kuraklık ile boğuşacağını, suda alım garantisi olduğunu, belli bir fiyat formülü ile dengelenmiş temin garantisi olmadığını basın açıklamasında dile getirmişti... ama basının çok dikkati çekmedi... Mert Özdağ bugün konuyu köşesine yerel bir gazete haberine dayanarak taşıdı.... Gene de iyi birşey, nasıl bir kriz ile karşı karşı olduğumuzu daha çok konuşmak gerek... Ama Mert birşeyi atladı, özelleştirme sonrası serbest piyasa içinde belirlenecek su fiyatı, su azaldığında nasıl rakamlara çıkabileceğini yazmadı”
                                                        ***
Murat Kanatlı’nın uyarısı haklı.
Suyun fiyatı konusu hala belirsiz, evet.
Türkiye suyun fiyatını henüz belirlemedi, bize kaça satacağını henüz kimse bilmiyor.
Ve bu fiyatın yıllar içinde değişebilme ihtimali konusu da bulanık.
Burada görev ülkeyi yönetenlere ve ileriki günlerde ortaya çıkacak olan “sözleşmeyi” hazırlayacak olan yetkili makamlara düşüyor.
Bu su ne kadar olacak?
Bu fiyat 5 yıl sonra ne olacak?
“Mersin’in su fakiri” olacağı 15 yıl sonra ne olacak?
Umarım bilen birileri yanıtlar.
Varsa!

-------------------------------------------------------------------

Sosyal medyada ‘istifa’ gündemi
Kim neden istifa etti? Somut neden?

Doğuş Derya güzel sordu!..
“Bu partiler arası mekik dokuyanlar hangi toplumsal tartışma veya kamusal fayda için istifa etmiştir? Önemli üretim alanlarının ve sektörlerinin özelleştirilmesine karşı mücadele verdikleri için mi?
Eğitim ve sağlık hizmetleri daha iyi olsun diye mi?
Kadınlar, yaşlılar, çocuklar veya engelli bireylere verilen hizmetin niteliğini artırmak için mi?
Emekçiler sömürülmesin, azınlıklar ve mülteciler insan gibi yaşasın, ırkçılık son bulsun diye mi?
Barış olsun, adalet ve toplumsal refah yükselsin diye mi? Yoksa........( bu cümleyi de halk tamamlasın)”
Haşim Kiracıoğlu güzel yorumladı: O değil, adam CTP tarihinin en uzun süre bakanlık yapmış kişisidir, sonra döner der ki: "Bana değer verilmedi..."
İşin özü istifalarla ilgili SOMUT AÇIKLAMA YOK!..
Ne yazık ki.

Bu yazı toplam 2719 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar