1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. ‘Sendikasız emekçi çalıştırmak YASAKLANSIN’
 ‘Sendikasız emekçi çalıştırmak YASAKLANSIN’

‘Sendikasız emekçi çalıştırmak YASAKLANSIN’

Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Ali Şahin, özel sektörde zorunlu sendikalaşmayı savunduklarını vurguladı

A+A-

 

• “Zorunlu sendikalaşmanın, özgürlüğü sınırlayıcı olmadığı, bilakis özgürleşmeyi sağladığını savunuyoruz. Koşulları gereği eşit şartlarda olmayan patron ve emekçilerin; örgütlenmeleri de aynı kolaylıkta olmuyor.”

• “Özel sektörde sıfıra yakın bir örgütlülük oranı varken, sarı sendikalar kurulabilir diye ‘sendikasız çalıştırılmak yasaklasın’ talebini reddetmek, günün sorunlarını ideal bir çözüm için ötelemek olacaktır.

• “Çözüm önerimizi ise şu şekilde somutlaştırıyoruz; ‘10 Kişiden Fazla Çalışanı Olan Patron ve Hisse Sahiplerinin Sendikasız Emekçi Çalıştırması Yasaklansın.’”

• “Özel sektör de sendikalaşmanın sağlanabilmesi için kamu sendikaları aktif roller üstlenebilir. Yeter ki haksız yasal sınırlamalar ve alışılagelmiş mücadele biçimlerini sendikalar kendileri için bir engel olarak benimsemesinler”

Fayka Arseven KİŞİ

Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Ali Şahin, özel sektörde sendikalaşma konusunda “Zorunlu sendikalaşmanın, özgürlüğü sınırlayıcı olmadığı, bilakis özgürleşmeyi sağladığını savunuyoruz” vurgusunda bulundu
Şahin, “Bundan ötürü söz söyleme, itiraz etme hakkından yoksun bir taraf olarak özel sektör emekçilerinin böyle bir zorunluluk ile bilakis hali hazırda kısıtlanan özgürlüğüne kavuşabileceğini iddia ediyoruz” vurgusunda bulunurken, “Tıpkı zorunlu asgari ücret, sigorta yatırımı ve hatta emniyet kemeri takma zorunluluğu gibi...” dedi.

• YENiDÜZEN: Özelde sendikalaşma bugüne kadar neden olmadı ve halen neden olamıyor?
• Ali ŞAHİN:
1974 sonrası Kıbrıs’ın kuzeyinde oluşan yapıyı kontrol eden Ankara hükümetlerinin Kıbrıs’a bakışı, askeri olarak kurulan bağımlılık ilişkisinin ekonomik de bir nitelik kazanmasıydı ve bu yönde planlarını hızlıca icraata geçirdiler. Kıbrıslı Türklerin 1974 sonrası para birimi olarak Türk Lirası kullanmaya mecbur bırakılması bu yöndeki etkili adımların ilkiydi. Bunu takiben, kısa bir sürenin ardından Sanayi Holding’e ait onlarca fabrika 90’lı yılların ortasına kadar süren bir süreçte tek tek kapatıldı ya da peşkeş çekildi. Dönemin TC Başbakanı Turgut Özal adadaki üretimin durdurulmasını bir meziyetmiş gibi anlatırken Türkiye’nin Kıbrıslı Türkleri rahatça “besleyeceğini” müjdeliyordu. Bu icraatlar, ekonomiye katkısı tartışılamaz olan kurumların bilinçli bir şekilde zarar ettirilmesi ve kapatılmasıydı. Bu henüz emekleme aşamasında olan Kıbrıslı Türk işçi sınıfı için çok büyük bir darbe oldu.

Öte yandan TC hükümetlerince dayatılmaya başlanan ekonomik paketlerle Kıbrıslı Türk halkı “memur” olmaya sevk ediliyor, yani iç ve dış ekonomik pazarlara yönelik mal üretim sürecinden koparılıyordu. Böylece Kıbrıslı Türk halkı hem devlet kurumlarında hem de özel sektörde ağırlıkla hizmet sektörüne sıkıştı. Para birimi olarak TC Devleti’ne bağımlı olan Kıbrıslı Türk halkı, bu şekilde yerel pazarın ihtiyaçlarını karşılamak için de TC’ye bağımlı hale geldi. Üretimin hemen hemen sıfırlandığı ve ağırlıkla ithalat üzerinden dönen bir ekonominin egemen olduğu Kıbrıs’ın kuzeyinde, iş yerleri az sayıda kişinin çalıştığı küçük işletmeler niteliğine büründü.

Kamu kurumları ve bir kaç istisnai özel işletme dışındaki birçok işyerinin çalışan sayısı üç haneli rakamlara dahi ulaşamıyor. Bu durum, özellikle özel sektörde çalışanlar açısından klasik bir “patron ve çalışan” ilişkisi yerine “ekmek yediren usta ve ona sadık olması gereken çalışanı” gibi bir algı yaratıyor. Çalışan sayısının görece daha fazla olduğu iş yerlerinde ise örgütlenip hak aramak “uç” bir seçenek olarak görülerek hesaba katılamıyor. Böylece Kıbrıslı Türk emekçileri bölünmüş ve dağınık hale gelerek beraber hareket etme olasılığına büyük bir darbe vuruldu ve vurulmaya da devam edilmektedir. Özel sektör emekçileri de bu bölünmüşlükten nasibini en çok alan kesimlerden biri. Hal böyle olunca yasal bir örgütlenme zorunluluğu dışında özel sektör emekçilerinin örgütlenmesi çok zor.

• YENiDÜZEN: Sendikalaşma bir haksa eğer bunu mecburi yapmak ya da zorunlu yapmak ne kadar yasal ve etik?
• Ali ŞAHİN:
Hayatın birçok alanı gibi hukuk da uzlaşmaz emek-sermaye çelişkisinin şekil verdiği bir mücadele alanıdır ve gelişip değişmektedir. Bu gelişimin hangi kesimin lehine olacağını da mücadelenin seyri belirleyecektir. Yakın tarihte insan haklarından dahi bahsedilemezken, tarihsel süreçte bazı temel haklar hukuk aleminde vazgeçilmez olarak kabul edilmiştir. Zorunlu sendikalaşmanın, özgürlüğü sınırlayıcı olmadığı, bilakis özgürleşmeyi sağladığını savunuyoruz. Koşulları gereği eşit şartlarda olmayan patron ve emekçilerin; örgütlenmeleri de aynı kolaylıkta olmuyor. Özellikle Kıbrıs’ın kuzeyindeki koşullarda. Bundan ötürü söz söyleme, itiraz etme hakkından yoksun bir taraf olarak özel sektör emekçilerinin böyle bir zorunluluk ile bilakis hali hazırda kısıtlanan özgürlüğüne kavuşabileceğini iddia ediyoruz. Tıpkı zorunlu asgari ücret, sigorta yatırımı ve hatta emniyet kemeri takma zorunluluğu gibi...  Sendika, çalışanın emniyet kemeridir diyoruz. Hatta bu yüzden sendikasız çalıştırılmak yasaklansın kampanyasının slogan ve görsellerinden biri olarak emniyet kemerini kullanıyoruz.

“Patron sendikacılığı riski  taşısa da mevcuda göre kazanım”


• YENiDÜZEN: Zorunlu sendikacılık patron sendikaların ve sarı sendikaların doğması riskini taşır mı?
• Ali ŞAHİN:
Evet taşıyor. Sermayedarlar kendi çıkarlarının asgari düzeyde rahatsız edecek sarı sendikalar kurdurup çalışanların bu tarz sendikalara üye olmaya zorlayabilirler. Fakat mevcut durumda, asgari bir örgütlülük yaratmak dahi çok önemli bir kazanım olacaktır. Ve çalışanların özgürce sendikasını seçebilme mücadelesi, artık örgütlü bir şekilde verilebilecektir. Özel sektörde sıfıra yakın bir örgütlülük oranı varken, sarı sendikalar kurulabilir diye “sendikasız çalıştırılmak yasaklasın” talebini reddetmek, günün sorunlarını ideal bir çözüm için ötelemek olacaktır.

• YENiDÜZEN:Bağımsızlık Yolu, zorunlu sendikacılığı savunuyor mu? Özel sektörde sendikalaşma için çözüm önerileriniz nelerdir?
• Ali ŞAHİN:
Evet, savunuyoruz ve bugünün koşullarında emek hareketinin ihtiyacının bu talep etrafında bir araya gelmek olduğunu da düşünüyoruz. Çünkü Sol, ancak böyle bir sorunu gündemine aldığı zaman halkın geniş bir bölümünü oluşturan emekçilerin sorunlarına somut bir şekilde eğilebilecek. Aksi takdirde Sol slogandan öteye gidemez. Çözüm önerimizi ise şu şekilde somutlaştırıyoruz; “10 Kişiden Fazla Çalışanı Olan Patron ve Hisse Sahiplerinin Sendikasız Emekçi Çalıştırması Yasaklansın”. Yasa talebinde bir alt limit olarak seçilen 10 rakamı ise esnaf olabilmenin sınırı olarak seçilmiştir. Fakat bu rakam yüzde yüz doğru olup, esnaf olmanın kriteri, bir iş sahibinin yanında 10’ten az çalışan olması demek değildir. Bu rakam göreceli tartışmalar sonucu belirlenmiştir.  Alt limit olarak bir rakam seçilirken amaçlanan, mevcut piyasa şartlarında yaşam şansları günden güne azalan ve halkın bir bileşeni olan esnafların da bu mücadelede yer alabilmesidir. Bağımsızlık Yolu, siyasal, sendikal tüm özneler ile önerisini tartışmaya ve birlikte şekillendirmeye hazırdır.
 
• YENiDÜZEN: Dünyada ve Kıbrıs’ın güneyinde özel sektördeki yasal düzenlemeler nedir?
• Ali ŞAHİN:
Özellikle Avrupa ve ABD'de yüz yılı aşkın sürelik bir geçmişe sahip olan işçi mücadelelerin bir sonucu olarak güçlü sendikal örgütlenmeler yaygındır. Politik duruşlarından bağımsız olarak sendikalar özel sektörden kamuya toplum içinde bir genel kabul görmüş ve örgütlenme konusunda resmi olmamış olsa da farklı bir konum elde etmişlerdir. Zaten sendikaların yıllar içinde kazandıkları bu konumlar yüzünden sermayedarlar maliyetlerini azaltacak yollar aramakta, ucuz is gücü bulmak üretimlerini üçüncü dünya ülkelerine kaydırmaktadırlar. Ek olarak neo-liberal politikalarla sendikal hareketin gücü bölünerek kırılmaya çalışılmaktadır. Kıbrıs'ın güneyinde ise TROIKA'nın dayatmalarına kadar Avrupa'dakine benzer biçimde örgütlülük oranı çok yüksek bir sendikal hareket vardı. Sektörel bazlı bir sendikalaşma anlayışı üstünden yaygınlaşan bir sendikalaşma söz konusuydu. Ancak özellikle 2008'den sonra yaygınlaşan özelleştirme, taşeronlaştırma, kayıt dışı çalışma biçimleri vb. emeğe yönelik saldırı dalgaları üzerinden çok yakından takip edemesek de sendikal hareketin neo-liberal politikalarla güneyde de S.O.S verdiğini söyleyebiliriz. 

• YENiDÜZEN: Bizde özelde sendikalaşma nasıl teşvik edilmelidir?
• Ali ŞAHİN:
Sanırım bu soru iki yönlü bir şekilde cevaplanmalı. Çalışanlar açısından ve patronlar açısından. Özel sektör çalışanları için durum son derece net. Yaşadıkları sorunlar o kadar fazla ve bu sorunlara ters orantılı bir şekilde çözüm olanakları o kadar az ki, çalışma yaşamının şartları özel sektör emekçilerinin sendikalaşması için yeterince teşvik edici. Patronlar, sermayedarlar için ise sendikalaşma ister istemez istenmeyen bir durum yaratacaktır. Çünkü patronların çıkarları emekçilerin örgütsüz ve dağınık olmalarından yanadır. Fakat şu da bir gerçektir ki; sendikalaşma, hem çalışanın kazanmış olacağı haklar üzerinden çalışma motivasyonunu arttıracak hem de sendikal örgütlülük üzerinden yaşanabilecek olumsuzluklar asgariye indikçe o işyerinin prestiji artacaktır. Bu etkenler sendikalaşmanın patronlar için de avantajları olduğunu gösteriyor. Ancak emekçilerin sendika üzerinden elde edebileceği potansiyel kazanımların nihayetinde patronları pek mutlu edeceğini söyleyemeyiz. Dolayısıyla biz teşvik konusunda hayata, bir parçası olduğumuz ve çıkarları için mücadele ettiğimiz emekçi kesimlerin gözünden bakıyoruz. Emekçi kitlelerin örgütlenebilmesi için de elimizden geleni yapıyoruz. 

• YENiDÜZEN: Kamu sendikaları özel sektörde sendikalaşmaya yıllardır neden sahip çıkmadı? Şimdi kamu sendikaları özel sektörde sendikalaşmaya açılabilir mi?
• Ali ŞAHİN
: Üretimden koparılma politikaları ile fabrikalar kapandıkça işçi sendikaları bir daralma içine girerken, kamu emekçileri sendikaları bu ara döneme özgü bir büyüme yaşadı. Bu büyüme ile beraber emek hareketinin sendikal ekseni kamu çalışanlarına kaydı ve yaygınlaşan biçimiyle rakam olarak az sayıda kişinin çalıştığı özel sektördeki işyerleri sendikal gündemden koptu. Bu kopuş, Ankara hükümetleri ve yerli işbirlikçilerinin adanın kuzeyindeki demografik yapıyı değiştirmek için yürürlüğe koyduğu “kimlikle giriş” uygulaması ile daha da derinleşti. Uzunca bir süre sadece Türkiye’den gelen, şimdilerde ise Vietnamlıları, Pakistanlıları vb. ülkelerden gelen göçmenleri de içine alan geniş bir işçi kitlesi özel sektörün en ağır işlerde kullandığı ucuz iş gücü kitlesini oluşturuyor. Kıbrıs’taki mevcut politik durum yüzünden bu işçi kitlesiyle Kıbrıslı Türk emek hareketi arasında, emekçilerin bilinçli bir şekilde yaratmadığı fakat kimsenin de yıkmak için çaba harcamadığı kocaman bir duvar var. Teorik olarak özel sektörde sendikalaşmanın gerekliliğini savunmasına rağmen gündelik yaşamda bu yönde bir pratik yaratamayan kamuda örgütlü sendikalar, örgütlenme ufkunu mevcut yasa ve alışılagelmiş çalışan profilleri ile sınırlandırdı. Ancak bu örgütlenme biçiminin günümüz çalışan kitlelerini kapsayamadığı ve mücadelenin ihtiyaçlarına cevap veremediği açık. Daha iyi bir iş için kamu sınavına giren emekçiler sınav listelerinde adının çıkması yüzünden bile işinden atıldıkları koşullarda çalışıyor. Güvencesizliğin bu kadar yaygın olduğu özel sektörde ise emekçilerin kendiliğinden bir örgütlenme sürecine girmesi çok zor. Kamu sendikaları ise mevcut mücadele biçimleriyle duruma müdahil olamıyor.

Özel sektör de sendikalaşmanın sağlanabilmesi için kamu sendikaları aktif roller üstlenebilir. Yeter ki haksız yasal sınırlamalar ve alışılagelmiş mücadele biçimlerini sendikalar kendileri için bir engel olarak benimsemesinler.


• YENiDÜZEN: İşçi, emekçi kesimi sendikalaşmaya neden ve nasıl sahip çıkmalı?
• Ali ŞAHİN:
Çünkü emekçiler sendikal bir örgütlülük sayesinde düşük ücretlerle, sosyal sigorta ve ihtiyat sandığı gibi yatırım eksiklikleriyle, angarya çalıştırılmaya vb. sorunlara karşı örgütlü bir şekilde ses çıkarabilir. İş kazalarının ve cinayetlerinin önlenebilmesi için alınması gereken tedbirler sendikalı bir iş yerinde çok daha kolay dile getirilebilir. Bu tedbirler alınmadığı takdirde sendika bir baskı unsuru işlevi görebilir. Çünkü sendika kaza, hastalık, sakatlık, ölüm gibi emekçilerin maruz kaldığı olumsuzlukların engellenmesinde önemli bir rol oynar. Kadın emekçilerin taleplerinin gündeme gelmesi sendika ile mümkündür. Kreş, emzirme odası, aylık mazeret izni vb. konularda örgütlü kadınlar sendikal şemsiyenin altında sorunlarını işini kaybetme korkusu olmadan dile getirebileceklerdir. Kadınlara yüklenen toplumsal roller gereği iş yerlerinde yaşanan ve gizli kalan mobbing, taciz vb. sorunlar sendika aracılığı ile daha kolayca dile getirilebilir. Kısacası sendika; patronun sözüne karşı emekçinin sözüdür.

Bu haber toplam 3282 defa okunmuştur