1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. SEN HİÇ TECAVÜZE UĞRADIN MI?
SEN HİÇ TECAVÜZE UĞRADIN MI?

SEN HİÇ TECAVÜZE UĞRADIN MI?

SEN HİÇ TECAVÜZE UĞRADIN MI?

A+A-

Edagül Türker
Feminist Atölye (FEMA) Aktivisti
info@feministatolye.org


İçinde yaşadığımız toplumda kadın olmanın zorluğunu hayatımızın her anında hissediyoruz. Bedenlerimizin bize ait olmadığı, alınıp satıldığı, dövüldüğümüz, tecavüze uğradığımız bu dünyada en temel haklarımız elimizden alınmak isteniyor. Bir kadın için en önemli haklardan olan üreme hakkı birçok zaman göz ardı edilmekte, kadının kendisi dışında devlet, polis, aile kadının bedeni hakkında söz sahibi olmaktadır.
1994 yılında Kahire’de yapılan Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı (ICPD) bireylerin üreme hakkı açısından büyük önem taşımaktadır. Kahire’de yapılan bu konferansta önceki nüfus konferanslarından farklı olarak, geleneksel nüfus politikası yaklaşımı terk edilmiş, kalkınmanın temeline insanı alan, bireylerin üreme sağlığını öncelik olarak gören, aynı zamanda kadınların güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına özel olarak vurgu yapan bir yaklaşım benimsenmiştir. Konferansta kabul edilen eylem önerileri birçok konuda kadınların haklarını güvence altına alınmasını sağlayacak uygulamalardan oluşmuştur. Her dönem ataerkil siyasetin denetimi altında tutulmak istenen üreme hakları toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında ele alınmış ve sağlık hizmetleriyle birleştirilmiştir. Bu çerçevede üreme sağlığı hizmetlerinin iyileştirilmesi ve toplumun bilinçlendirilmesi öncelikli hedeflerden olmuştur. Bunun yanı sıra ICPD’nin Eylem Programında Paragraf 7,3’te üreme hakkı şu şekilde tanımlanmıştır:

‘’ … Bütün çiftlerin ve bireylerin çocuklarının sayısına, doğum aralığına ve zamanlamasına özgürce ve sorumlulukla karar verme temel hakkı, bunu yapacak bilgiye ve araçlara sahip olma hakkı, cinsel sağlık ve üreme sağlığında en yüksek standarda ulaşma hakkıdır. İnsan Hakları Bildirgesinde ifade edildiği gibi ayrımcılık, baskı ve şiddete maruz kalmadan üreme ile ilgili konularda karar verme hakkı da bu haklara dahildir.’’

Hepimizin bildiği üzere, geçen hafta Güvercinlik köyünde ortaya çıkan tecavüz olayında iki kişi 14 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz etmiş ve bunun sonucu kız çocuğu hamile kalmıştı. 14 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz eden bu adamlar ifadeleri alındıktan sonra mahkemeye çıkarılmış ve ne yazık ki teminatla serbest bırakılıp öylece toplumun içine gönderilmişlerdir. Diğer yandan, aldığımız bilgilere göre 14 yaşındaki bu kız çocuğu hamileliğin 5. ayına girmiş; tıbbi riskler gerekçe gösterilerek ülkemizdeki hiçbir hastane kürtaj yapmayı kabul etmemektedir. Peki, şimdi bir düşünelim. Toplum olarak yeterince ses çıkarmadığımız bu olayın mağduru siz olsaydınız ne yapardınız? Bu kadar küçük bir yaşta, henüz daha ergenlik dönemini tamamlamamış bir çocuğun böyle bir olaya maruz kalması ve bu olayın izlerini ömür boyu taşıyacak olması ne yazık ki mahkeme heyetini yeterince rahatsız etmemiş olsa gerek.
Uluslararası anlaşmalarla güvence altına alınmış olan üreme hakkımız sadece ülkemizde değil, geri kalmış tüm toplumlarda ihlal ediliyor. Bu durumunen yakın örneklerini Türkiye’de sıkça görmekteyiz. Birçok kadın tecavüze uğramakta, birçoğu ailesi ve çevresinden gelecek olan baskı ve şiddet yüzünden bu durumu saklamakta, bu sebeple hamile oldukları ortaya çıktığında belirtilen yasal süreyi geçmiş bulunmaktalar. Türkiye’de bu yasal süre 20 haftadır. Türk Ceza Kanunu’nun 99. maddesinde, “Kadının mağdur olduğu bir suç sonucunda gebe kalması halinde süresi 20 haftadan fazla olmamak ve kadının rızası olmak koşuluyla gebeliği sona erdirene ceza verilmez” şeklinde bir madde bulunmaktadır. Fakat bu süre tecavüz vakalarında yeterli değildir. Bu sebeple birçok kadın tecavüz sonrası hamile kaldığında, çocuğu aldıramamakta ve ne yazık ki bu çocukları doğurmak zorunda kalmaktalar. Bioetik uzmanı Andrew Varga, tecavüz sonucu hamile kalan kadınların kürtaj haklarının çok önemli olduğunu belirtmektedir. Varga, tecavüz sonucu hamile kalan kadının fetusu taşıma zorunluluğu olmadığını vurgulamıştır.  Çünkü bu fetusu 9 ay karnında taşıyacak olan kadının ruhsal sağlığı önemsenmesi gereken hayati bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Buna karşın, Güvercinlik köyünde tecavüze uğrayan kız çocuğunun ruhsal durumumun hiçbir şekilde önemsenmediğini açıkça görmekteyiz. Her türlü teknolojik imkânın olduğu hastanelerimizde 5 aylık bebeğe kürtaj yapmaktan çekinen zihniyeti kınıyoruz. 14 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz edip serbest bırakılan bu adamları ve serbest bırakanları kınıyoruz. Sokaklarında rahatça dolaşamadığımız, her an arkamızda biri mi var endişesiyle hareket etmeye başladığımız bu toplumda bizler FEMA olarak tepkimizi bir kez daha dile getiriyoruz.

 

--------------------------------------

 International Conference on Populationand Development
  Özgü Karaca Bozkurt, ‘’Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı (ICPD, 1994) Eylem Programı’nın Türkiye’de Uygulanan Sağlık Politikalarına Yansımalarının Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden İncelenmesi’’, TC. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, s. 3.

http://www.kadininstatusu.gov.tr/upload/kadininstatusu.gov.tr/mce/eski_site/Pdf/uzmanlik_tezleri/ozgu_karaca_tez.pdf  (çevrimiçi) 24 Mart 2014.
http://www.choike.org/nuevo_eng/informes/1177.html (çevrimiçi) 25 Mart 2014.
http://christiananswers.net/q-sum/q-life005.html (çevrimiçi) 8 Nisan 2014.

 

Bu haber toplam 2014 defa okunmuştur
Gaile 260. Sayısı

Gaile 260. Sayısı