1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. ‘Sektörel örgütlenme modeli uygulanabilir'
 ‘Sektörel örgütlenme modeli uygulanabilir

‘Sektörel örgütlenme modeli uygulanabilir'

DEV-İŞ Eski Genel Başkanı, eski Milletvekili Ali Gulle, özel sektörde sendikalaşma konusundaki sıkıntıları anlattı

A+A-


• “Sorunları demokrasiyi de geliştirerek, sadece bu tedbiri, o tedbiri alarak değil, bu ülkede işçisiyle işvereniyle demokrasiyi bir yaşam biçimi haline getirerek çözebiliriz. Nasıl ki suya ihtiyacımız vardır demokrasiye de bu kadar ihtiyacımız var. Demokrasiyi geliştirerek, işyerlerindeki anlayışı değiştirebiliriz.”

• “Örneğin güneyde sektörel bazda örgütlenme var ve herkes bir sendikaya üyedir. Bizim ülkemizde de sektörel bazda sendikacılık olabilir. İnşaat sektörü, enerji, metal, gıda gibi oturup işverenler, sendikalar ve devlet bunu kollara ayırırsınız ve o çerçevede ülkede hem sendikal hareketi hem demokrasiyi geliştirirsiniz.”

• “İş yerleri sendikalaşmadan korkmasınlar. Sendikacılar yamyam değildir. Sendikalar, çalışanların itilip kakılmaması, gelişi güzel sömürülmemesine karşı mücadele veriyor.”

• “Emekçiler de örgütlenip sendikalaşırlarsa bilecekler ki hem kendileri, hem demokrasi hem o iş yeri kazanacak. Örgütlü mücadele kazandırır, iş yerinde cinayet olmasını engeller, sendika yoksa cinayet var.”

Fayka ARSEVEN KİŞİ

Devrimci İşçi Sendikaları Federasyonu (DEV-İŞ) Eski Genel Başkanı, Eski Milletvekili Ali Gulle, sendikalar ve sendikacıların “yamyam olmadığını” ifade ederek,  işverenlerin ise çalışanları ‘öcü’ olarak gördüğünü belirtti.
Gulle, sendikalaşmanın hem işçiye hem de işverene katkısı olduğunu belirterek, iş güvenliği, iş sağlığı iş verimliliği açısından sendikalı işçi çalıştırmanın önemine vurgu yaptı.
“Emekçiler de örgütlenip sendikalaşırlarsa bilecekler ki hem kendileri, hem demokrasi hem o iş yeri kazanacak” diyen Gulle, “Örgütlü mücadele kazandırır, iş yerinde cinayet olmasını engeller, sendika yoksa cinayet var” dedi.


• YENiDÜZEN: Neden özel sektörde sendikalaşma istenilen düzeyde olamadı?
• Ali GULLE:
Öncelikle bu konuyu gündeme getirdiğiniz için sizi tebrik ediyorum. Bu konu ülkemizde kanayan yaradır. Biraz geçmişe gitmekte fayda vardır. Çok geri tarihlerde teknolojinin çok gelişmediği koşullarda emek ve fizik gücü ağırlıklı yoğun işyerlerinde sömürünün katmerlisi yaşanıyordu. Gün doğarken ve gün batarken o şekilde çalışılıyordu. İş güvencesi, iş sağlığı, sigorta da yok her şey iki dudak arasında… Çalışırken sakatlandınız, hasta oldunuz sokaktasınız. Böylesi bir süreçte sendikalaşma ihtiyacı ortaya çıktı ve sendikalar oldu.

Sendikalar, çalışanların işçi sınıfının çıkarlarını koruyan ve geliştiren örgütlerdir. İhtiyaçtan ortaya çıkmış ve doğmuştur. Ta o günlerden bugünlere sendika mücadele çok önemli mesafeler kat etmiştir. Ülkemizde 1974 öncesi sadece PEO vardı güneyde… PEO, Kıbrıslı Türkleri de içine alan bir yapıydı. Bu yapıya bile tahammül edemeyen ve PEO’ya üye olan Kıbrıslı Türkleri tehdit eden, vuran, öldüren milliyetçilik, ırkçık  yapanlar vardı. Bu yapıyı bozmak için insanlar öldürüldü, tehdit edildi ve Türk tarafında etnik temele dayalı sendikalar oluşturuldu. TÜRK-SEN’de Türkler örgütlenmeye başladı. Daha sonrada 1976’da da DEV-İŞ’te… Tarihsel süreci anlatmak istedim ki burada yaşanan süreç bilinsin.

Kıbrıslı Türklerin, emekçilerin, işçi sınıfının binlerce çalıştıran iş yeri olmadığından o dönem sadece Sanayi Holding vardı. Bu yapıyı da Dev-İş örgütledi. Çalışanların haklarını, işçi ve kitle sendikacılığı doğrultusunda hem çalışanlara iş güvencesi, hem birtakım ekonomik, sosyal, demokratik hakları kazandıran ilk sendika oldu. Türk-Sen’e alternatif olarak emekçiler Dev-İş’te örgütlenmeye başladı. 13’ncü maaşı bu ülkeye ilk Dev-İş kazandırmıştır. İşçinin işten atılma meselesini iki dudak arasından çıkarıp disiplin kurullarını oluşturdu. İşçiler gelişi güzel işten atılamadı. Ta ki Sanayi Holding Özal’ın politikaları doğrultusunda ‘gerek yoktur, kapatılsın’ yani neo liberal siyasetler ülkemize girdiği gün bu örgütlü bulunan işyerlerimiz dağıtılmıştır. Süreç derinleşerek de devam etmektedir. Bütün bu yapıyı yaşayan işverenler, işçilerin, çalışanların bir sendikada örgütlenmeyi düşündüğünde zanneder ki o ilkel dönemlerdeki şu sendikalar yoktu üretim araçlarına zarar verilecek. Çalışan bir öcü olarak görülür. Bu yapıyı düşündüklerinde geri duruyorlar. Tabi temelde en önemlisi çalışanların disipline edilmesi. 8 saat çalışması, yasalara uygun olarak asgari ücretin ödenmesi, teknik elemansa bunun üzerinde maaş alması…

Halbuki bizdeki işverenler tam anlamıyla hem işveren olamamıştır. Demokrasiyi tam anlamıyla içlerine sindiremediler ve sendika denildiği zaman bir öcüymüş gibi korkuyorlar. Sendikalar sadece sendika mücadele vererek, bir yere kadar gelebilir, sömürüyü engelleyebilir ama sömürüyü durdurmaz.

Kendine yakın işçi sınıfına, emeğe değer veren bir partiyi desteklemen lazım.Ya da bir partiyle istişare içinde olman lazım. Neden? çünkü senin kazandığın kazanımları onu iktidara taşıyarak emeğe saygı duyan bu partileri bu kazanımlarını koruması ve geliştirmesi adına desteklenmesi gerekir. Bizde bu tür ilişki biçimi de bozulmuştur aslında. Sendikalar yaşanan kötü deneyimlerden dolayı bozulmuştur.

“Emekçilerin emeğe değer veren partilere giderek güveni azalmaktadır

• YENiDÜZEN: Bu ilişkiler ne zaman bozuldu?
•  Ali GULLE:
Emeğe değer veren partiler hükümetlere, iktidarlara gelince tam anlamıyla emekçilerin, alın teriyle geçinen insanların, sorunlarına katkı koyamadı. Aksine düzen içerisinde emekçilerin kazanımlarının giderek kısıtlanması, haklarının geriletilmesi gözlemlenmektedir. Dolayısıyla emekçilerin emeğe değer veren partilere giderek güveni azalmaktadır.

• YENİDÜZEN:  Sendikaların özeleştirisi nedir?
• Ali GULLE: 
Bu ülkede toplumsal bir yara vardır. Sendikalar sadece sendikacılık yapmaz, hem  ekonomik mücadele hem politik, hem de ideolojik mücadele aynı anda yürütülür. Bu ülkede kayıtsız kalınabilinir mi emekçilerin sömürülmesine, örgütsüz kalmasına, ülkenin ekonomik yapısının bozulmasına, dışarıdan yabancı işçilerin getirilip kayıtsız bir şekilde 14 saat çalıştırılmasına, emekçilerin, dili, dini, ırkı, rengi ayırmaksızın çalıştırılmasına, bu ülkede bunlar yaşanmaya başlandı. Türkiye’den, Pakistan’dan, Özbekistan, Bulgaristan, Rusya’dan gelen emekçiler 3-5 kuruş kazanmak için buranın ekonomisini daha iyi gördüğünü düşündüğü için geldi. 3-5 kuruş emek parası kazanmak için ama buradaki emekçilerle çatışır bir vaziyete düşmesi emekçiler açısından kötü bir durumdur. Bütün bunlara sendikalar duyarsız kalabilir mi? Kalamaz.

Bütün KİT’lerin özele veya yandaşlara devredilmesine ben sendikacıyım diye bu ülkenin vatandaşı olarak sessiz kalabilir miyim? Kalmamam lazım. Emeğe değer veren partimin de kalmaması lazım. Kaldı ki en önemlisi bu ülkede Kıbrıs sorunu gibi halen çözümlenmemiş bir sorun var. Şimdi sen bütün bunları da göz ardı ederek, neo-liberal çerçevede ekonomiyi kurtaracağını, faturasını da emekçilere ödeterek kurtaracağını zannediyorsun. Bütün bu çerçevede ele alırsanız sendikalı bir iş yerinin olmasını iş adamları, işverenler arzu etmez.

Çimento Fabrikası’nı örgütleyen Dev-İş bugün orayı örnek iş yeri olarak gösteriyor. İşveren de iş sağlığı, iş güvenliği ile ilgili önlemleri tamamen kendisi ‘bu benim görevimdir’ diyerek yapıyor. Orada işveren de işçi de memnun alın size işte özel sektör. Başka iş yerleri de sendikalaşmadan korkmasınlar. Sendikacılar yamyam değildir. Sendikalar, çalışanların itilip kakılmaması, gelişi güzel sömürülmemesine karşı mücadele veriyor.

• YENiDÜZEN: Bu sorunlar nasıl aşılacak?
• Ali GULLE:
Bu sorunlar demokrasiyi de geliştirerek, sadece bu tedbiri o tedbiri alarak değil, bu ülkede işçisiyle işvereniyle demokrasiyi bir yaşam biçimi haline getirerek, nasıl ki nefes alıp verirken, nasıl ki suya ihtiyacımız vardır demokrasiye de bu kadar ihtiyacımız var. Demokrasiyi geliştirerek, işyerlerindeki anlayışı değiştirebiliriz. Örgütleyebiliriz tabi ki yasaları da değiştirerek de… Örneğin güneyde sektörel bazda örgütlenmedir ve herkes bir sendikaya üyedir. Bizim ülkemizde de sektörel bazda sendikacılık olabilir. İnşaat sektörü, enerji, metal, gıda gibi oturup işverenler, sendikalar ve devlet bunu kollara ayırırsa ve bu yönde bir sendikalaşma sağlanırsa hem sendikal hareketi hem demokrasiyi geliştirebiliriz.

Dev-İş’in şimdi yeni bir ekibi var. Mehmet Seyis arkadaş da ben de diğer arkadaşlar da özel sektörde sendikalaşma konusunda çok girişim yaptık. Ancak yeni ekipteki arkadaşlar iletişimle ile de ilgilidir. Gördüğüm kadarıyla gündeme de cuk diye oturdu, ‘sendikasız çalışma cinayettir’ diye. Son zamanlarda gördüğüm en güzel manşettir. Ülkenin de gündemi oldu. Diğer sendikalarda bu konuya ilgilidir. Dolayısıyla  hep birlikte hareket ederler ve sendikalar yasasını güncellerlerse
çok iyi bir iş yaparlar.

Emekçiler de örgütlenip sendikalaşırlarsa bilecekler ki hem kendileri, hem demokrasi hem o iş yeri kazanacak. Örgütlü mücadele kazandırır, iş yerinde cinayet olmasını engeller, sendika yoksa cinayet var.

Bu haber toplam 3068 defa okunmuştur