1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. Seçim ve Geçim…
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

Seçim ve Geçim…

A+A-

Seçmenler, gelecek hafta sonu Kuzey Kıbrıs’ta yerel, Türkiye’de de genel ve cumhurbaşkanlığı seçimleri için sandığa gidecek… Türkiye’deki seçim sokakta ve bayağı hareketli geçiyor; istenmeyen şiddet olayları bile yaşandı. Kuzey Kıbrıs’ta ise sakin gidiyor, son genel seçimlerden de daha sakin…

Türkiye’deki seçim sürecinin böylesine canlı – kanlı olmasının öncelikli nedeni, siyasi yeniden yapılanma dönemini başlatacak olması; bu açıdan Türkiye’nin çağdaş tarihinin en önemli seçimi yapılıyor. İkincil neden ise, ekonomik iflasın resmen açıklanacak olması… Makro-ekonomik rakamlar, ekonomik iflasın kabullenilmesi ve resmen açıklanması ile birlikte iyileşme sürecine girebilir; bunun için de acı ve sert önlemler gerekecek. Uzmanlar Türkiye ekonomisinin on yılda toparlanabileceğine dair görüş belirtiyor; bu süreçte halk daha da fakirleşecek, fakirleştirilecek.

Türkiye siyasisinin derdi seçim, halkın derdi geçim; siyasilerden seçimi kimin kazanacağına dair rivayet muhtelif ama halkın kaybedeceğine dair şüphesi olan yok… 2016 yılında döviz krizi çıktığında Erdoğan halktan bankalardaki dövizini TL’ye çevirmesini istedi, 440 milyon Dolar’dan fazla döviz bir haftada bozduruldu. Şimdi de yastık altındakilerini bozdurmalarını istiyor ama kimse tınmıyor. Herhalde kimilerinde döviz kalmadı; kimileri ise, inanıp da dövizlerini bozdurdukları için paralarının üçte birinin buharlaştığının öfkesi içinde…   

Kuzey Kıbrıs’ta seçim sürecinin böylesine cansız – heyecansız olmasının öncelikli nedeni, seçmenin siyasete dair güven duygusunun azalması ve siyasetten soğumasıdır. İkincil neden ise, seçmenin bu ruh halini ters – yüz edecek, umutlarını yeşertecek, onu heyecanlandıracak bir siyasi çıkışın sokakta olmaması; siyasi partiler ve adaylar seçim kampanyalarını sosyal medya görünürlüğü ile sürdürmeye ağırlık veriyor. Sosyal medya sayfası olan seçmen film izler gibi izliyor, olmayanlar ise kendi halinde… Yerel seçimler, belediye başkanları, meclis üyeleri, muhtarlar ve azalar olmak üzere çok sayıda aday ile yapılıyor ve her mahallede nerdeyse on kadar kişinin aday olması olasılığı da yüksek... Sokakta, mahallede seçimlere dair heyecanı sadece adaylar hissediyor ve seçmen ilgisiz ise, siyaset kendini sorgulamalı… Sorgularsa, görecek ki, siyasette ideoloji aşınması, sokakta halka anlatılacak siyaseti tüketmiştir; halka heyecan verecek ve geleceğe dair umutlu beklenti yaratacak, şu “fasulyanın yahnisi …” tekerlemesini ortadan kaldıracak olgu kalmamıştır.

Kuzey Kıbrıs siyasisinin derdi seçim, halkın derdi geçim; adaylardan seçimi kimin kazanacağına dair rivayet muhtelif ama halkın geçim derdinde olduğu kesin. Döviz karşısında erime sürecindeki TL, Kuzey Kıbrıs halkını ekonomik sıkıntılar ve fakirleşme sarmalına dolamış durumda… Hükümet önlemler alıyor ama bunların maddi ve mali yansıması, TL’deki erime ile yarışamıyor. Ve Türkiye ekonomisinde resmen açıklanacak ekonomik iflas, Kuzey Kıbrıs’ta ekonomik deprem etkisi yaratabilecek. Siyaset seçimlerle yoğunlaştı ama hükümetin seçimler sonrasının ekonomisi üzerinde şimdiden çalışmasında yarar var.

Çalışsın da, harikalar yaratsın diye bir beklenti olamaz; ‘harikalar’ barıştan sonra olası… Mevcut koşullarda yapılabileceklerin en iyisini yapmak da olası… Belki de başlangıç noktası, halkı psikolojik olarak zor ekonomik koşullara şimdiden hazırlamak gerek; “Endişeye mahal yok, şöyle – böyle önlemler alıyoruz” demekle savuşturulacak bir sürece girilmiyor. Kemer sıkılması kaçınılmaz, kamu kendinden başlamalı; savurgan ve ekonomide değer yaratmayan harcamalar kesilmeli… Neyse ki bu hükümetin “Kara delikleri” yoktur; ancak kamunun genel mal ve hizmet üretiminde pahalılık yaratan yapısının gözden geçirilmesinde de ihtiyaç vardır. Şimdiden alarm zilleri çalınıp, sendikaları da gerçekçi, makul ve mütevazi olmaya davet etmekte, Türkiye ekonomisinin yarattığı ve Kuzey Kıbrıs siyasetinin çözemediği sorunlar karşısında alınabilecek önlemleri onlarla ve diğer meslek örgütleri ile birlikte almaya davet etmekte yarar vardır.

Hükümette hangi siyasi parti olursa olsun, bağıra bağıra gelmekte olan ekonomik kriz karşısında yapabileceği sınırlıdır, acı reçeteler kaçınılmazdır. Siyasi rekabet içine girip, “sen yapamıyorsun, git – ben geleyim” tezine oynayan siyasi partilerin yaratacağı sonuç halkın bugün siyasete olan güvensizliğini pekiştirmekten öte olmayacaktır. Ya hükümet becerecek ve tüm siyasi partilerle birlikte, çalışan ve çalıştıran örgütleri ve akademik kurumları da katarak, gelmekte olan büyük ekonomik krizin etkilerini yumuşatacak önlemleri ve eylem planını birlikte alacak, ya da Cumhurbaşkanı Akıncı bu yönde bir inisiyatif kullanıp siyasi partilerin kompleks ve kaprislerini aşarak birlikte çalışacakları bir ortam yaratacak…

Felaket tellallığı gibi oluyor belki ama Türkiye ekonomisini yakından izleyince, tarafsız uzmanları ve yabancı kaynakları dikkate alınca endişe etmemek lüks kaçıyor. Kuzey Kıbrıs bağlamında, geçmişten de biliniyor ve hep söyleniyor ki, Türkiye büyük bir transatlantik gemisi ise, onun yaptığı manevraların dalgaları, arkasına bağlı küçük Kuzey Kıbrıs gemisini alabora eder. Ve gene deneyimlerden biliniyor ki, krizler döneminden Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’a yaklaşımı “Ben zorda iken sen rahatta olamazsın, rahatın için benden beklentin olmamalı” tarzındadır. Bu durumun bir de Kıbrıs sorunu çözüm süreci ile ilgili tarafı var… Kıbrıslı Türkleri onlarca yıldır ekonomik ambargolarla yıldırıp teslim almaya çalışan Kıbrıs Rum siyaseti, Kuzey Kıbrıs’ın ekonomik bunalımda olmasını kendi siyasi amaçları ve vizyonu için bir fırsat gibi görüp, “Bekleyelim - ekonomik olarak yıkılsınlar – bize biat etsinler” tutumuna da girebilir.

Kısacası, Türkiye seçimlerinde siyaset canhıraş uğraşıyor ama işin gerçeği, talep ettikleri yetki ve görev, ekonomik iflası resmen ilan edip de çaresini yabancı mali kaynak kurumları ile aramak üzerinedir. Kuzey Kıbrıs’ta siyaset yerel seçimlerle uğraşıyor ama seçmenden tıs yok; gürültü seçimlerden sonra Türkiye’den gelecek ekonomik bunalımla çıkacak. Buna hazırlıklı olmak, yurttaşı çok ezmeden ama ezileceğini de inkar etmeden hazırlamak gerek.

Kuzey Kıbrıs siyaseti ilerisini okuyabiliyorsa, şimdiki aşamada, gelecek dört yılda beldeleri kimlerin yöneteceğinin değil, ekonominin nasıl yönetileceğinin daha önemli olduğunu anlayabilecek.

Bu yazı toplam 2152 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar