1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Sağlıklı beslenelim derken zehirleniyor muyuz?
Sağlıklı beslenelim derken zehirleniyor muyuz?

Sağlıklı beslenelim derken zehirleniyor muyuz?

Sağlıklı beslenelim derken zehirleniyor muyuz?

A+A-

Günümüzde sağlıklı beslenmenin ne denli önemli olduğunu artık bilmeyen yok. Fakat sağlıklı beslenme derken besinlerin soframıza gelene kadarki sürecinin önemini es geçiyor, ezberlemiş olduğumuz sağlıklı beslenme öğretilerini uygulayarak sağlıklı beslendiğimizi zannedip duruyoruz.
Bir benzetimle örnek vermek gerekirse hani trafikte kemerinizi bağlayın, dikkatli ve yavaş sürün derler ya, esasında sağlıkta da kemeri bağlamak, dikkatli ve yavaş sürmek  gıda güvenliğinin sağlanmasıyla birebir aynı anlamda.

Dilara Topcan
Özellikle son zamanlarda meyve ve sebzelerden tutun da et ürünlerine kadar birçok gıdanın güvenilirliğini sorgular olduk.  Dolayısıyla da hepimizin aklında acaba sağlıklı beslenelim derken zehirleniyor mu olduğumuz sorusu ne yazık ki ön planda… 
Bir yandan da günümüzde artan kanser vakalarına bakıyoruz ve daha da endişeleniyoruz. Bir de tüm bunlara sağlık sektöründe yaşanan diğer olumsuz olaylar da eklenince ülkemizle ilgili ciddi anlamda daha fazla ümitsizliğe kapılıyor, her anlamda bir güvensizlik hissi içerisinde yaşamımızı ‘elimizden geldiğince sağlıklı bir biçimde’ sürdürmeye çalışmaya devam ediyoruz.
Peki tüm bu olumsuzlukları düzeltebilmek adına bir şeyler yapıyor muyuz? Ya da çabalarımız yeterli kalıyor mu? İşte tüm bunları ciddi ciddi sorgulamamız gereken bir süreç içerisindeyiz ve özellikle de biz sağlık sektörü çalışanlarına büyük görev düşüyor. Düşüyor düşmesine de söz anlatmak, laf dinletmek de mümkün olmuyor çoğu zaman.  Bu sebeple sadece tek bir kesim değil tümden ayaklanmamız, ‘bencilliği’ bir kenara bırakmamız ve ciddi manada artık yalnızca bugünü değil yarını da düşünerek hareket etme bilincini kazanmamız gerekiyor. Ne yazık ki sağlık elden gidiyor… Artık buna bir dur demeli ve bu duruma seyirci kalmaktan da bir an önce vazgeçmeliyiz…
ARTIŞ GÖSTEREN KANSER VAKALARI…
Günümüzde sağlıklı beslenmenin ne denli önemli olduğunu artık bilmeyen yok. Fakat sağlıklı beslenme derken besinlerin soframıza gelene kadarki sürecinin önemini es geçiyor, ezberlemiş olduğumuz sağlıklı beslenme öğretilerini uygulayarak sağlıklı beslendiğimizi zannedip duruyoruz. Belki de ‘sağlıklı’ diye nitelendirdiğimiz domatesleri zehir dolu zirai ilaç kalıntılarıyla salatamıza katıyor, sonrasında da bir güzel afiyetle tüketiyoruz. Hal böyle olunca da kanser gibi vakalarla yüzleşme potansiyelimizi kat be kat artırmayı büyük bir hızla sürdürüyoruz. Sonra da artık her kanser hastalığını ne yazık ki ‘normalleştiriyor’, bu duruma düşmeyene ‘şanslı’ gözüyle bakıyoruz.
Şimdi hep birlikte durup bir düşünelim; bu durum normal mi? Önüne geçebilecekken, denetimi artırabilecekken, hastalık riskini minimize etme şansımız varken biz neden hala daha bu kör girdabın içerisine doğru çekilmeye devam ediyoruz? Trajik olan da yalnızca şikayet ediyor ve hiçbir şeyi ‘hakkıyla’ yapamıyor olmaya devam ediyor oluşumuz… Ateş de düştüğü yeri yakmayı sürdürüyor  ve bizler gerekeni yap(a)madan ‘böyle gelmiş böyle gider’ tavrıyla yaşamımızı ‘mangal yüreğimiz’ eşliğinde devam ettiriyoruz.
GERÇEKTEN GIDA GÜVENLİĞİ VAR MI?
Gıda güvenliği bir zincirdir ve bu zincirin halkalarını da topraktan soframıza kadarki süreçler oluşturmaktadır. İşte bir gıdanın güvenilirliğini de bu halkalardaki zayıflıklar negatif yönde etkiler. Ülkemizde de ne yazık ki gıda güvenliği zincirinde bulunan bazı halkalardaki zayıflıklar sık sık gündeme gelmekte ve toplumun bu konudaki güveni de sıklıkla sarsılmaktadır. Dolayısıyla biz diyetisyenler de sağlıklı beslenme önerilerinde bulunurken çeşitli ikilemlere düşüyor, önerilerimizi yaparken gıda güvenliğinde yaşanan bu olumsuz durumların kaygısını sıkça yaşıyoruz.
Ve soruyoruz… Gerçekten bu Ada’da gıda güvenliği var mı ve eğer varsa biz bu gıdalara güvenebileceğimizi nasıl anlayabiliriz? Bu konuyla ilgili ne yazık ki doğru  ve yeterli bir sistem oturtulmamış olduğundan halen daha bu konuyla ilgili yaşanan endişeler devam etmekte ve bizler de bu sorunla ilgili gereken çözümün aciliyetle sunulmasını beklemekteyiz. Aksi takdirde ciddi anlamda önlemini alabileceğimiz ama almayı başaramadığımız bir durum yüzünden yaşamlarımızı ciddi manada tehlike içerisinde sürdürmeye devam edeceğiz…
Bir benzetimle örnek vermek gerekirse hani trafikte kemerinizi bağlayın, dikkatli ve yavaş sürün derler ya, esasında sağlıkta da kemeri bağlamak, dikkatli ve yavaş sürmek  gıda güvenliğinin sağlanmasıyla birebir aynı anlamda. Kısacası gıda güvenliği sağlanmadan bir hiç uğruna canlarımız tehlike altında olmaya ne yazık ki devam edecek…
PEKİ MARKET DENETİMLERİ YETERLİ Mİ?
Hormonlu hormonsuz, ilaçlı ilaçsız derken marketlerde yaşanan ve gıda güvenliğini ciddi manada tehdit eden diğer unsurları da çoğu zaman görmezden gelebiliyoruz. Örneğin üzeri açık satışa sunulmuş ekmek vb. ürünler, üzerinde denetime dair hiçbir bilgi olmayan ve ‘organik’ olarak nitelendirilen yumurta gibi gıdalar, kapağı açık bırakılmış buzluklar, üzeri buz tutmuş buzlu gıdalar (ki bu durum soğuk zincirin kırıldığını gösteren ve gıda güvenliğini tehdit eden çok önemli bir unsurdur), yol kenarında sürekli olarak egzoz dumanına ve sıcağa maruz bırakılmış sebze ve meyveler gibi daha sıralayabileceğimiz birçok ‘market hataları’ gıdayı ve dolayısıyla da bizleri ve sağlığımızı ciddi anlamda tehdit eden faktörler arasında yer alıyor.
Peki bu konuda uygulanan kontroller yeterli mi ya da böyle bir denetim mekanizması gerçek anlamda mevcut mu? Yeterli olsaydı günümüzde hemen hemen birçok markette rastladığımız bu ‘basit’ görünümlü ‘mükemmel’ hatalara rastlama oranımız çok az olurdu…

*****************************************

Etten tavuğa, sebzeden meyveye güvensizlik söz konusu
Ne yazık ki günümüzde gıda alışverişlerinde iç huzuru yerine ciddi bir endişe güdüsüyle hareket ediyoruz. Özellikle de sağlıklı beslenmenin olmazsa olmazları olan meyve ve sebze alışverişlerimiz için bu durum fazlasıyla geçerli.
Biz diyetisyenler örneğin elmayı kabuğuyla yiyin derdik demesine de şimdi varolabilecek ilaç kalıntılarını da göz önünde bulundurarak (ki ne yazık ki çoğu zaman elma tüketirken ilaç tadı almamak elde değil!) elmanızı kabuklarından arındırıp tüketin demek durumunda kalabiliyoruz. Kısacası halkın güvenini yeniden kazanacak bir sisteme sahip olamıyor oluşumuzdan ötürü günümüzde yaşadığımız acı durum bu. Hatta ne yazık ki kurunun yanında yaşı da çoğu zaman yakabiliyoruz ve güvenli olan gıdalara bile soru işaretleriyle bakabiliyoruz…
TOPLUMUN GÜVENİNİ ARTIRMAK İÇİN DENETİM ONAYI ŞART
Artık acilen gıda güvenliği konusu bir şekilde çözüme kavuşturulmalı,  özellikle hayati önem taşıyan bu işi sürüncemede bırakmaktan bir an önce vazgeçmeliyiz. Burada insan yaşamı söz konusu ve bu denetimsizlik hali ne yazık ki artık çok ciddi bir ‘suç’haline de dönüşmeye başlıyor. Özellikle de günümüzde ufacık çocuklarda bile sıklıkla karşılaşılan çeşitli sağlık problemleri de gıda güvenliğindeki eksikliklerin ciddi birer sonucu olarak karşımıza çıkabiliyor. Lütfen artık üzerimize düşen ne ise yapalım ve her nasıl bir yol izlenmesi gerekiyorsa da acilen uygulama sürecine geçelim.
Hepimize sağlıkla dolu bir hafta diliyorum…

Bu haber toplam 1291 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 238. Sayısı

Adres Kıbrıs 238. Sayısı