1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. RÜZGÂRA YAZILANLAR II…
RÜZGÂRA YAZILANLAR II…

RÜZGÂRA YAZILANLAR II…

RÜZGÂRA YAZILANLAR II…

A+A-

Neriman CAHİT

 

Bu düşünceyle… Nereye gidilir?.. Bilgi, donanım, birikim ve zevk de olmazsa hele!..
Yani, gidişat sadece sanat değil politika da dahil – böyle…
Dostlar bağışlasın beni…

*  *  *

İKİ AYRI YARIM GİBİ…

İnsan içiyle hesaplaşıp bütünleşmedi mi, kendi kendisiyle / özüyle bir yabancı gibi yaşıyor. İki ayrı yarım gibi yani…
En azından, kendisiyle barışık, dupduru bir yaşamak varken… Neden insanların çoğu bu yolu seçiyor… Anlayamıyorum…
Geçen gün tezini hazırlayan bir üniversite öğrencisinin bir sorusu beni oldukça etkiledi. Neredeyse tüm yaşam pratiğimi şöyle bir toparlamama neden oldu.
“Gazeteci ve edebiyatçılığı bir arada, yıllardır sürdürmekte zorlanmıyor musunuz;” çünkü gazetecilik gerçeğe… Edebiyat ise genelde biraz da hayal ve abartıya bağlı” imiş onun yorumuna göre…
Ona da söyledim; Doğruluk payı yok değil düşündüğünde ama ve hele günümüzdeki kavramlar kargaşasında her şey öylesine karışmıştır ki birbirine… Ör: Gerçek / gerçeklik ne ki?
Bu soruya, ömrü boyunca gerçeğin peşinde koştuğunu söyleyen biri olarak, diyebilirim ki, öğretmenliğe ek, gazetecilik ve yazarlık / şairlik alanına yüreğimi koyarak hep bir tutku gibi yönlendiren… İz peşinde bir arayıcı gibi… Görünen, olan ve olduğu varsayımların yanında… Onların çok ötesinin de izini sürmek için düştüm bu yollara… Ve hala da yürüyorum…
Yarım yüzyıldır süren bu yürüyüşte geldiğim noktada: Gerçek diye sunulan pek çok şeyin “gerçeklikle” hiçbir ilgisinin olmadığını gördüm… Bu saptamaya ilahi gerçeklik (mutlak hakikat) da dahil…
Bu arada, içsel dünyamda farklı bir gerçeklik evrenine ulaştım…
İşte, sanatsal yaratıyla şu hepimizin üzerinde yaşadığı, ayağını bastığı dünyada gördüğünü, tanığı olduğunu sandığı gerçeklik yanılsamalarının arketiplerini, ideal protiplerini içimde, derinlerimde bir yerlerdeki o “gerçeklik evreninde” buldum…
Bir edebiyat eseri yaratırken, bakir bir toprağa, yeni / bilinmeyen bir bölgeye yerleşmeyi, el koymayı, yaratılış eylemiyle eşdeğerde görerek… Kaosa biçim vermek amacıyla kurallar koyup o yöreyi düzenleyen tanrıların eylemini tekrarlar gibi yaradılış eylemini, düzenlediği simgesel ayinlerle taklit eden atalarımın yaptığını yapıyor… Ne kadar modern ve postmodern türünden kavramlarla tanımlanırsa tanımlansın… Hala bir yanıyla yabanıllıktan kurtulamayan, kaosun egemen olduğu, şu içinde yaşadığımız dünyada tanığı olduğum olay ve olguları, görüngüleri, sorunsallaştırdığım anlamları… Bir yazı, bir şiir ya da başka bir metinde, ete kemiğe büründürerek kendi evrenimde KOZMOSLAŞTIRMAYA çalışıyorum. Belki bir gün kendi evrenimin logosunda yaşamaya başlarım.

*  *  *

Gazeteciliğe gelince: Ben elli yıl önce, Sokak Mahkeme Haberlerini yazarken bile belki elimde olmadan – bir kompozisyon yazar gibi edebi bir dil kullanıyordum…
Kuşkusuz, her işin hem zor hem de keyifli yanları vardır. Dolaylı bir anlatım yeğleyen edebiyat karşısında… Daha çok göstergesel anlatımın şablonlarıyla oluşturulmuş bir dil kullanmakla suçlanan ve bu yanı nedeniyle dudak bükülen gazeteciliğin pek çok edebiyatçının beceremeyeceği ustalık isteyen yanlarının zorluğu kadar… Kalıcılık savındaki hesaplar karşısında an’ın ayak izlerinde nabız vuran gazeteciliğin… O, ‘gelip geçicilikten’ damıttığı keyfi tatmayanlara anlatmak da zor oldu her zaman…
Edebiyatın abartılı yanına gelince: İşte bir insan olarak sanatçıyı kendi arketipine uygun eserler verdiren bir yaratıcı konumuna da edebiyatın bu yanı taşımıyor mu zaten…
“Abartı” konusuna gelince: “Ne kadar abartı o kadar tat” savını kabul edenlerden değilim.
Bu, sanırım biraz da yemeğin sosuyla ilgili olduğu gibi bir şey… Bir yemek ne kadar kusursuz pişirilirse pişirilsin, tuzu, biberi, baharatı eksik, sunumu öznesizse, tat diye bir şeyden söz edilemez. Sanat da öyle değil mi?
Güzel aşamasına ulaşabilmek için önce “doğru” yazacaksın; sonra iyi – kendi kuralları içinde – yapacaksın… Ve en sonunda da “Güzel”e ulaşacaksın…

Bu haber toplam 1469 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 284. Sayısı

Adres Kıbrıs 284. Sayısı