1. YAZARLAR

  2. Eralp Adanır

  3. “Ruh savrukluğundan daha kötü ne olabilir ki insan hayatında...”
Eralp Adanır

Eralp Adanır

“Ruh savrukluğundan daha kötü ne olabilir ki insan hayatında...”

A+A-

Diye başlıyordu mektubun.
Ardından nasıl bir yazı geleceğinin habercisiydi; ruh-savrukluk-darmadağınık düşünceler.
Hep merak etmişimdir bu mektupları yazarken nasıl bir ruh halindesin diye.
Bendeki soruya da bakınız.

Yazılanlar zaten ruh halinin iz düşümleri değil mi ki?
Ama bir gerçek varsa; yazdıran; acı’dır. Tatlı’nın böylesine derin yazısı olmaz diye düşünüyorum. Belki biraz arabesk oldu ama acı; yazının kamçısıdır... neyse mektuba dönelim bakalım neyle karşılaşacağız. Ama öncesinde bir kahve, pencere yanı koltuğuma kuruluş ve ardından okumaya başlayış...

“Güvensizliğin en ağır ortamında, paylaşmazlık ve paylaşamamanın en katmerli halidir savrukluğun besleyicisi.

Kime güvenmek gerek ve gerçekten de neden birine güvenmesi gerekir insanın.
Yalnızlık, ne yapacağına karar verememek, ya da karar vermişse onaylatma çabası içerisinde peşi sıra etrafında insan aramalar.

En yakının dediğin bir anda en uzağın olabiliyor.
En uzak dediğin ruhuna su serpse de kararlarında, pek uzun  uzadıya durmuyor işte yanında.
Yanında duramaması pek o kadar ağır gelmiyor insana da, en yakının dediğinin bazan en uzağına düşmesi, anlatılmaz bir yıkımın habercisi gibidir.

Savrukluğu bundandır insanoğlunun.
Bir dönüm noktası belirlersin, şunu şuraya bunu bıraya, şunda şu karar bunda bu karar diyerek yazarsın bir kenara da iş uygulamaya gelince, sadece senden bitmesi gereken kararlarının sadece senden bitmediğini görür ya da öyle gösterilir, bu sefer de ikna etmenin yollarına düşersin karşındakini.

Ne kadar çok savrukluğu yaratan, destekleyen şeyler varmış meğer hayatımızda.
Bir yanında görmek, yaşamak istediğin ve “huzur” diye nitelediğin yeni yaşam kararların, bir yanında tüm bu hayallerini bulandıracak dalgalar.

Şöyle diyordu Dr.Drauzio Varella: “...Kararsız kişi güvensiz, endişe ve ıstırap içinde olur. Kararsızlık, sorunları, endişeleri ve çatışmaları çoğaltır.”
Demek bundandır hem kendimize hem de başkalarına güvensizliğimiz, endişemiz ve çekilen ıstırap.

Demek bundandır ki en önemli şeyin karar vermek olduğunun söylenmesi.
Eskiye nokta, yeniye virgül gibi.
Elbette her karar bire bir mutluluk, başarı ve tüm hayallerin gerçekleşmesi garantisini vermez.

Ama tüm bunları da görebilmek için yine de karar vermeye ihtiyaç duyar insan.
İster yaşamın dönüm noktası olsun, ister yeni bir başlangıç ya da bir sorunun sonlandırılması.
Savrukluğunu besleyen kararsızlıkla yatıp kalkmak yerine, bu savrukluğundan daha kötü ne olabilir diye düşünerek vermeli kararı.

Vermeli ki savrukluğunun yerini, verilen kararın getirisi yer alsın.
Ne kadar kolay yazılırmış karar vermek kelimeleri, gerçeğinden ve canlısından uzak biçimde.
Tıpkı doktorun ‘strsten uzak dur” demesi kadar kolay, içi boş, geçiştirme bir öğüt gibidir, kağıt üzerine yazdığımız kararcıklarımız.

Demek ki yazmakla, düşünmekle, sürekli kafanda yoğurmakla olmuyor karar vermek. Uygulamak ister, eylem ister, hareket ister, yaşamının içerisinde bire bir sana yansımasını ister.

O zaman karar ver, durma ve ardından geleceklerin, savrukluğundan daha kötü olacağını da sanma...”

Bu yazı toplam 2285 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar